2. HD. 26.06.2019 T. E: 3685, K: 7761-
Davalı-karşı davacı erkek ihtar çekmekle ihtar tarihinden önceki olayları affetmiş, en azından hoşgörü ile karşıladığının kabulü gerekeceği, gerçekleşen bu durum karşısında davacı karşı davalı kadına güven sarsıcı davranış vakıasının kusur olarak yüklenemeyeceği, açıklanan sebeple davacı-karşı davalı kadının boşanmaya sebep olan olaylarda kusurunun bulunmadığının anlaşıldığı, hal böyle olunca hatalı değerlendirme ile davacı-karşı davalı kadının tamamen kusurlu olduğunun kabulü ile erkeğin davasının kabulüne ve erkek lehine manevi tazminata hükmedilmesinin doğru olmadığı- Davalı karşı davacı erkeğin kesinleşen bu kusurlu davranışlarına göre taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizliğin mevcut ve sabit olduğu, olayların akışı karşısında davacı karşı davalı kadının dava açmakta haklı olduğu, bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, davacı-karşı davalı kadının davasının kabulü ile boşanmaya karar verilmesi gerekeceği- Eşine fiziksel şiddet uygulayan, hakaret eden ve eşini aşağılayan davacı-karşı davalı erkeğin boşanmaya sebebiyet veren vakıalarda tamamen kusurlu olduğu anlaşıldığına göre, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan, mevcut ve beklenen menfaatleri zedelenen davacı-karşı davalı kadın yararına Türk Medeni Kanunu'nun 174. maddesinin (1.) ve (2.) fıkrası gereğince uygun miktarda maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerekeceği- Boşanmaya sebep olan olaylarda davacı-karşı davalı kadının kusurlu olmadığı ve boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği de sabit olduğuna göre, davacı-karşı davalı kadın yararına uygun miktarda yoksulluk nafakasına hükmedilmesi gerekeceği-
Tarafların çok kısa bir süre çocukları dolayısıyla tatilde bir araya gelmelerinin, tatil yerinde de ayrı yerlerde kalmaları dikkate alındığında birliğin davacı açısından çekilebilirliğini göstermediği gibi eşin kusurlarının affedildiği ya da hoşgörü ile karşılandığı anlamına da gelmeyeceği, toplanan delillerle davalı erkeğin kumar alışkanlığının bulunduğunun, kumar alışkanlığı sebebiyle birlik görevlerini yerine getirmediğinin anlaşıldığı, bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizliğin mevcut ve sabit olduğu, olayların akışı karşısında davacının dava açmakta haklı olduğu-
Davacı-k.davalı erkeğin süresinde verdiği karşı dava yönünden ikinci cevap dilekçesi içeriğinde "...şahitlerimizden ......... bu konuda görgüye dayalı bilgi sahibidir...," ve "...çiroz dediğini duyan şahitlerimiz vardır..." ifadelerini kullanarak tanık deliline dayandığı ve bu tanıkların ilk derece mahkemesince dinlenildikleri, o halde gösterilen tanıklar ve toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek karar verilmesi gerekirken, davacı-karşı davalı erkeğin usulüne uygun tanık deliline dayanmadığından bahisle davasının reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Türk Medeni Kanunu’nun 185/3. ve 186/3. maddeleri uyarınca, tarafların ekonomik ve sosyal durumları da gözetilerek dava tarihinden geçerli olmak üzere davacı-davalı kadın yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekeceği- Yapılan yargılama ve toplanan delillerden davalı-karşı davacı erkeğin kabul edilen ve gerçekleşen kusurlu davranışları yanında davalı-karşı davacı erkeğin fiili ayrılık döneminde, davacı- karşı davalı kadının doğumu ile ilgilenmediği gibi ortak çocuğu bir kere dahi görmediğinin anlaşıldığı, davalı-karşı davacı erkeğin bu kusurlarının, davacı-karşı davalı kadının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği-
Mahkemece davalı-karşı davacı kadın ağır kusurlu kabul edilerek davacı-karşı davalı erkeğin boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına, davalı-karşı davacı kadının tazminat ve nafaka talepli karşı davasının reddine, kadın lehine tedbir nafakasına hükmedilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; davacı-karşı davalı erkek tanıklarının beyanlarının bazıları davacı-karşı davalıdan duyum, bazıları sebep ve saiki açıklanmayan soyut beyanlardan ibaret olup, bir kısım beyanlar ise geçmişe dair olaylara yönelik olup evlilik devam etmiş olduğundan davacı-karşı davalı erkek tarafından affedilmiş en azından hoşgörü ile karşılandığı, affedilen olaylar nedeniyle boşanmaya karar verilemeyeceği- Mahkemece dinlenen davalı-karşı davacı kadının tanık beyanlarından anlaşıldığı üzere, davacı-karşı davalı erkeğin eşine şiddet uyguladığı ve birlik görevlerini yerine getirmediği anlaşılmakla, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davacı-karşı davalı erkeğin tamamen kusurlu olduğunun, davalı-karşı davacı kadına ise yüklenecek kusurlu bir davranışın ispatlanamadığının kabulü gerekeceği, o halde erkeğin boşanma davasının reddine karar verilmesi gerekeceği-
Evlilik birliği ölümle sona erdiğine ve davacı mirasçıları tarafından Türk Medeni Kanunu'nun 181/2. maddesi uyarınca kusur belirlemesine yönelik olarak davaya devam edildiğine göre mahkemece davalı kadının boşanmaya sebebiyet verecek derecede kusurlu olup olmadığı yönünden bir tespit yapılmakla yetinilmesi gerekeceği-
Davacı erkeğin Türk Medeni Kanunu'nun 166/3. maddesine dayalı olarak anlaşmalı boşanma talebiyle dava açtığı, mahkemece yapılan duruşmada tarafların anlaşamamaları sebebiyle anlaşmalı olarak açılan boşanma davası, çekişmeli boşanma davasına dönüştüğünden, anlaşmalı boşanma davasının "çekişmeli boşanma" olarak görülmesi gerekeceği- Çekişmeli boşanma davasında, davalı kadının ziynet alacağı sebebi ile maddi tazminat talebinde bulunduğu, ziynet alacağı boşanmanın fer'i niteliğinde olmadığı, davalı kadının bu talebi yönünden usulüne uygun olarak açılmış bir dava bulunmadığından ziynet alacağı talebi ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekeceği-
Davalı kadına kusur olarak yüklenen maddi vakıalar incelendiğinde, her ne kadar tanık anlatımları, CD, fotoğraf, bilirkişi raporu ile bu kusurlar ispatlanmış ise de, davacı tarafından dosyaya sunulan dilekçeyle "eşi ile barıştığını, eşini sevdiğini, eşinden boşanmak istemediğini, boşanma davasından vazgeçtiğini", yargılama sırasında alınan ifadesinde "boşanma davasından vazgeçtiğini, evliliğini devam ettirmek istediğini" beyan ettiğinin anlaşıldığı, davacı tarafından sunulan bu dilekçe ve davacının yargılama sırasında alınan beyanı feragat mahiyetinde olup, mahkemece erkeğin davasının feragat nedeniyle reddine karar verilmesi gerekeceği-
2. HD. 17.06.2019 T. E: 3336, K: 7209-