Davacı erkeğin Türk Medeni Kanunu'nun 166/3. maddesine dayalı olarak anlaşmalı boşanma talebiyle dava açtığı, mahkemece yapılan duruşmada tarafların anlaşamamaları sebebiyle anlaşmalı olarak açılan boşanma davası, çekişmeli boşanma davasına dönüştüğünden, anlaşmalı boşanma davasının "çekişmeli boşanma" olarak görülmesi gerekeceği- Çekişmeli boşanma davasında, davalı kadının ziynet alacağı sebebi ile maddi tazminat talebinde bulunduğu, ziynet alacağı boşanmanın fer'i niteliğinde olmadığı, davalı kadının bu talebi yönünden usulüne uygun olarak açılmış bir dava bulunmadığından ziynet alacağı talebi ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekeceği-
2. HD. 17.06.2019 T. E: 3336, K: 7209-
Yapılan yargılama ve toplanan delillerle uyulan bozma ilamında da belirtildiği üzere davacı-davalı kadının birden fazla erkekle ilişkiye girmek suretiyle sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiğinin, davalı-davacı erkeğin ise eşine fiziksel şiddet uyguladığının, ortak çocuğa baba kız ilişkisine yakışmayacak davranışta bulunduğunun anlaşıldığı, gerçekleşen bu durum karşısında davacı-davalı kadının, erkeğe nazaran daha ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekeceği- Boşanmaya sebep olan olaylarda davacı-davalı kadın ağır kusurlu olup ağır kusurlu eş yararına maddi ve manevi tazminat ile yoksulluk nafakasına hükmedilemeyeceği-
Mahkemece boşanmaya sebep olan olaylarda taraflar eşit kusurlu kabul edilmişse de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden davacı kadının hakaret eyleminden sonra evlilik birliğinin devam ettiği, bu eylemin davacı erkek tarafından affedildiği, en azından hoşgörü ile karşılandığı nazara alındığında, davalı kadına kusur olarak yüklenilemeyeceğinin; yine davalı kadına kusur olarak yüklenen eşinin şartlarını beğenmediği vakıasının, tarafların sosyal ve ekonomik durumu gözetildiğinde davalı kadının 7 metrekarelik bir odada kalmak istememesinin olağan olduğunun, bu vakıanın da kadına kusur olarak yüklenemeyeceğinin anlaşıldığı, gerçekleşen bu duruma göre boşanmaya neden olan olaylarda davacı erkeğin, davalı kadına oranla daha ağır kusurlu olduğu-
Boşanma davasından feragat eden erkeğin davaya kadar ki olaylardan dolayı davalının kusurlu kabul edilmeyeceği- Feragatin hasıl ettiği kesin hüküm etkisi karşısında, artık önceki olaylardan dolayı kişiye kusur addedilemeyeceği- Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek tarafa, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebileceği- Nafaka yükümlüsünün bu konuda kusuru aranmayacağı-
Derdestliğin davanın reddine karar verilmesi hususunda geçerli bir durum oluşturmayacağı-
Alınan üç ayrı sosyal inceleme raporunda da açıkça belirtildiği ve yapılan yargılama ve toplanan delillerden anlaşıldığı üzere, davacı babanın uzun yıllar yurt dışında çalışması sebebiyle ortak çocukları annenin tek başına büyüttüğünün, çocukların anne bakım ve ilgisine muhtaç olduklarının, annelerinin yanında daha mutlu olduklarını ifade ettiklerinin sabit olduğu, ayrıca davalı kadının temyiz dilekçesinin ekinde bulunan belgelerden Ankara İli’ne yerleştiğinin, düzenli ve gelir getiren bir işi olduğunun, ortak çocukları Çankaya İlçesi'nde okula kaydettirdiğinin anlaşıldığı, açıklanan nedenlerle ortak çocukların velayetlerinin anneye verilmesinin çocukların yüksek yararına daha uygun olduğu, tüm bu hususlar gözetilmeksizin ortak çocukların yargılama sırasında baba yanında kaldıkları ve babaları ile kalmak istedikleri değerlendirmesi yapılarak 3 ayrı uzman raporu dikkate alınmaksızın karar verilmesinin doğru olmadığı-
Taraflar arasında geçen bir konuşmanın, davacı kadınca erkeğin bilgisi olmaksızın kayda alınması hukuka aykırı olduğundan, bu ses kaydının bulunduğuna ilişkin tanık beyanlarına da itibar edilemeyeceği, gerçekleşen bu duruma göre boşanmaya sebep olan olaylarda davalı erkeğin kusurlu bir davranışının ispatlanamadığı, açıklanan sebeplerle davacı kadının davasının reddi gerekeceği-
Erkeğin ablasının kolunu ısıracak derecede sinirli ve agresif davranışları olan, erkeğin işyerine giderek agresif tavırlar sergileyen, eşine toplum içinde “Allah belanı versin, yavşak, pezevenk, s...tir git, hayvan, adam değilsin” diyerek ağır hakaretlerde bulunan, küfür eden ve kıskanç tavırları olan kadın ile agresif davranışları olan, teslim edilen araca zarar veren, eşini darp eden, zaman zaman gece eve gelmeyerek fiili ayrılık döneminde ev sahibine kadın ve çocuğun oturduğu evin boşaltılacağına dair ihtar çeken erkeğin eşit kusurlu olduğu- Boşanma sonucu maddi ve manevi tazminata hükmedilebilmesi için tazminat yükümlüsünün kusurlu, tazminat talep eden eşin ise kusursuz veya diğerine göre daha az kusurlu olması gerekeceği-
Bozulmasına karar verilen hususlar yönünden yeniden yapılan yargılamada temyiz edilmeyerek kesinleşen kısımlar hakkında yeniden hüküm kurulamayacağı, davacı-karşı davalı kadının davasının kabulünün, velayet, kişisel ilişki, ortak çocuk lehine hükmolunan tedbir ve iştirak nafakasının, kadının nafaka istemlerinin reddinin, asıl davada vekalet ücretine yönelik kararlar taraflarca temyiz edilmeyerek kesinleştiği, buna rağmen, mahkemece bozma sonrası yapılan yargılama sonucunda kesinleşen konularda yeniden hüküm kurulmasının doğru olmadığı-