Tazminat davası-
Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na göre; hukuk davalarında yapılacak incelenin, re'sen gözetilmesi gereken kamu düzenine aykırı haller dışında, taraf dilekçesinde belirtilen taleplerle bağlı ve sınırlı olabileceği, her talep hakkında da ayrı ayrı verilecek hükümlerin tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği-
Davacı-davalı kadının adli yardım talebinin kabulüne karar verildiği, 6100 sayılı HMK’nm 365. maddesi gereğince, temyiz dilekçesinin, temyiz edenin bulunduğu yer ilk derece mahkemesine de verilebileceği hususları gözetilmeksizin temyiz başvuru dilekçesinin reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu- Anılan karara karşı davalı-davacı erkek tarafından her iki dava yönünden istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, istinaf incelemesi yapan bölge adliye mahkemesince verilen kararın gerekçesinde, davacı-davalı kadının ayrı yaşamakta haklı olduğu bu nedenle yararına tedbir nafakasına hükmedilmesinin doğru olduğu gerekçesiyle davalı-davacı erkeğin tedbir nafakasına yönelik istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerektiği belirtildikten sonra hüküm sonucunda davacı-davalı erkeğin istinaf başvurusunun kabulüne karar verilerek hüküm ile gerekçe arasında çelişki yaratıldığı, gerekçe ve hüküm arasında yaratılan bu çelişkinin tek başına bozma sebebi oluşturduğu-
Tarafların kimlikleri ile varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadlarının karar başlığında gösterilmesi; hüküm sonucu kısmında ise taleplerden her biri hakkında taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak nitelikte belirtilmesi gerektiği- Davalılardan Sosyal Güvenlik Kurumuna yönelik istemler yönünden de hüküm kurulması gerektiği-
Avukatın vekaletnamesiz işlem yapmasının olanaklı olmadığı- Gecikmesinde zarar doğabilecek hâllerde mahkemenin, vereceği kesin süre içinde vekâletnamesini getirmek koşuluyla avukatın dava açmasına veya usul işlemlerini yapmasına izin verebileceği-
Davacılar ihtiyari dava arkadaşı olmakla davacıların talepleri birbirlerinden bağımsız ayrı bir dava olup, ihtiyari dava arkadaşı olan her bir davacının davası hakkında usul hükümlerine göre ayrı ayrı hüküm kurulması gerekeceği-
Somut olayda; hükmün gerekçe kısmında " Somut olayda davacı ve davalı şirket Ticaret Kanunu anlamında tacir iseler de taraflar arasındaki dava sigorta poliçesi yahut ticari ilişkiden değil, davacının işleteni olduğu araç ile davalıya sigortalı aracın karıştığı maddi hasarlı trafik kazasından kaynaklanmaktadır" şeklinde yazıldığının, dava konusunun davalının sigortalının konutunda çıkan yangın sebebiyle ödenen tazminatta borçlu olmadığının tespitine ilişkin olduğu ve böylece kararın gerekçesi ile sonucu arasında çelişki yaratıldığının görüldüğü, bu durum, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297/2. maddesine aykırılık teşkil ettiğinden, 10.4.1992 gün ve 1991/7 Esas-1992/4 Karar Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı uyarınca, gerekçe ile hüküm arasındaki çelişkinin giderildiği, hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların ayrı ayrı gösterildiği bir hüküm kurulmak üzere kararın bozulmasına karar vermek gerekeceği-
Gerekçenin, ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması gerektiği- Harçla ilgili şikayetten ilgili Vergi Dairesinin de haberdar edilmesi gerektiği-
Mahkemece, tarafların iddia ve savunmaları değerlendirilerek, gerekçe ile hüküm çelişkisi içermeyen, kendi içinde tutarlı, maddi olaya ve talebe uygun, denetime elverişli gerekçeli karar oluşturulmak gerekirken Anayasa ile 6100 sayılı HMK'nın 297 ve 298. maddelerinde belirtilen unsurlardan yoksun, çelişkili gerekçe ve gerekçe hüküm çelişkisi içeren karar verilmesinin doğru olmadığı-
Gerekçe ile gerekçeli kararın hüküm fıkrası arasında çelişki oluşturulması nedeniyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297. maddesi gereğince hükmün bozulması gerekeceği-