Dava konusu taşınmazın doğal olaylar ve eylemler sonucu bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak yitirip yitirmediği incelenerek bu olgular tartışılmalı ve orman niteliği kısmen veya tamamen kaybolmuş ise, çekişmeli bölümler üzerindeki bitki örtüsü, ağaçların sayısı ve yaşları kesin olarak saptanmalı, çekişmeli taşınmazların nitelik yitirip yitirmediği bilimsel metodlarla kesin olarak saptanarak oluşacak sonuca göre ve davacı Orman Yönetiminin Bakanlığa karşı açtığı davanın ise pasif sıfat yokluğu sebebiyle reddine karar verilmesi gerektiği-
İstinaf incelemesi sonucunda verilen kararın hüküm fıkrasında, HMK m.297/2'ye göre tarafların talepleri hakkında karar verilmesi, onlara yüklenen borç ve tanınan hakların tereddüt oluşturmayacak şekilde gösterilmesi gerekirken yazılı şekilde kararın hüküm bölümünde de gerekçeye ait sözlerin tekrar edilmesinin doğru görülmediği-
Mahkemenin yargılamayı sonuçlandırdığı kısa kararda; taraflarca takip edilmeyen dava dosyasının 3 ay içinde yenileninceye kadar HMK 150/1.maddesi uyarınca işlemden kaldırılması yönünde hüküm kurulduğu, mahkemece gerekçede ise HMK'nun 150/6. maddesi hükmü gereğince üçüncü kez takipsiz bırakılan davanın açılmamış sayılmasına şeklinde değiştirilerek kısa kararla gerekçeli kararın hüküm kısmı arasında çelişki oluşturulduğu, bu durumun HMK'nin 294/3. maddesine aykırılık teşkil ettiği-
Kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili bulunmasının bozma nedeni oluşturacağı; bozmadan sonra yerel mahkemenin önceki kısa kararla bağlı olmaksızın çelişkiyi kaldırmak kaydı ile karar verebileceği-
Mahkemece, öncelikle davacının ek dava ile talep ettiği miktar, hakimin davayı aydınlatma ödevi çerçevesinde, her dönem için ayrı ayrı açıklattırılarak, hükümde de ek davayla ilgili, açıklanan kısımla bağlı kalınarak hüküm kurulması, asıl dava, birleşen dava ve ek davaya ilişkin talep edilen faiz başlangıç tarihleri taleple bağlılık ilkesine uygun olarak gösterilmek ve davacının açtığı her bir davayla ilgili, her bir davada talep edilen dönemler de ayrı ayrı belirtilmek suretiyle, hükmün davacı tarafından temyiz edildiği ve usuli kazanılmış haklar da gözetilerek hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde HMK'nin 297/2 ve 26. maddelerine aykırı hüküm tesisinin doğru olmadığı-
Yargıtayca yerel mahkeme kararının herhangi bir bölümü onanmış olmadığından kazanılmış haklar saklı kalmak ve bunlara dikkat etmek koşuluyla mahkemece HM. mad. 297/2 uyarınca yeni bir hüküm kurulması gerektiği-
Adi ortaklığın tasfiyesinin yönetici olmayan ortakların da katılımıyla bütün ortakların elbirliğiyle yapılacağı- Ortakların, tasfiye işlerinin yürütülmesi için tasfiye görevlisini atayabileceği-
Gerekçeli kararda hüküm altına alınan eşyanın cins, nitelik, miktar ve değerlerinin ayrı ayrı gösterilmesi ve taraflara yüklenen borç ile tanınan hakkın infazda güçlük çıkarmayacak biçimde belirtilmesi ve kuyumcu bilirkişiden rapor alınarak sonucu uyarınca ziynet alacağı davası hakkında infazda tereddüt yaratmayacak şekilde açıkça eda hükmü tesis edilmesi gerektiği- İlk derece mahkemesince davacı-karşı davalı erkeğin her iki boşanma davası hakkında da karar verildiği halde, hüküm kurulmadığı gerekçesi ile dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine karar verilmesinin hatalı olduğu-
İşveren açıkça işçiye temel ücreti ve varsa ücret eklerini gösteren yazılı bir belge vermekle yükümlü tutulduğu hâlde (İş Kanunu mad 8/3), işveren tarafından dosyaya Kanunun kendisine yüklediği yükümlülükleri yerine getirerek gerekli belgeleri işçiye teslim ettiğine dair bir delil sunulmadığından ve hesaba esas unsurlardan olan ayni olarak sağlanan yemek ve servis yardımlarının değeri davacı tarafça bilinmediğinden, işçinin alacağını belirleyecek verilerin dava açarken elinde bulunduğundan söz edilemeyeceği ve uyuşmazlık konusu kıdem tazminatının belirlenebilmesi; işverende bulunan bilgi ve belgelerin verilmesi ile tahkikatı gerektirdiğinden, mahkemece davanın belirsiz alacak davası olarak görülmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı-