Kısa kararın açıklandığı ve dava dosyasında ıslak imzalı olarak bulunan duruşma tutanağında faize ilişkin hüküm kurulmamış olmasına rağmen, gerekçeli kararda faize ilişkin hüküm tesis edildiği, yine UYAP ortamında hakim tarafından elektronik imza ile imzalanan celseye ait tutanakta ''Islah edilen davanın kabulüne'' karar verildiği, ancak dava dosyasındaki ıslak imzalı aynı tarihli duruşma tutanağında ise ''davanın kısmen kabulüne'' karar verildiği ve bu haliyle kısa kararın açıklandığı celseye ait iki ayrı tutanak ve karar olduğu, gerekçeli karar ile kısa karara ait tutanakların farklılık arzetmesi sebebiyle çelişkinin giderilmesinin zorunlu olduğu anlaşıldığından, hükmün bozulması gerektiği-
Gerekçenin, kararın denetiminin yapılabilmesi ve tarafların kararın doğruluğu veya yanlışlığı konusunda fikir sahibi olmasını sağlayarak kanun yollarına başvurma konusundaki tutumlarının belirlenebilmesi açısından önemli bir işlev gördüğü; bu Anayasal ve yasal zorunluluklara rağmen, mahkemece verilen kararda HUMK'nun 388’inci (HMK m.297) maddesine aykırı davranılarak, sadece bilirkişi raporunun tekrarlanması suretiyle, kararın gerekçesiz olarak yazılmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Kısa kararı yazı tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirilmesine yasal olanak bulunmadığı; kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olmasının Anayasa’nın 141 maddesi ile HMK.nun 298, 297, 294. maddelerine aykırı olduğu-
Mahkemece, gerekçe bölümünde alacaklı tarafından bir ilamdaki haklar için ayrı ayrı takip başlatılarak sebepsiz zenginleşmeye neden olacak şekilde fazladan avukatlık ücreti talep edilmesi, borçlu tarafa fazladan yargılama gideri yükletilmesine neden olunması hakkın kötüye kullanılması olarak nitelendirilip, hukuk düzeni tarafından korunamayacağı gerekçesi ile şikayetin kabulüne dair değerlendirilmeler yapıldığı, gerekçeli kararın sonuç bölümünde de şikayetin kabulüne karar verildiği, ancak, hüküm fıkrasına geçildiğinde, şikayetin reddi ile takibin devamına karar verilmek suretiyle, hüküm ile gerekçeli karar arasında çelişki meydana getirildiği-
Davacı tarafça, mal rejiminin tasfiyesini talep edilerek, davalı eş tarafından işletilen işyerinin mal kaçırmak amacıyla üçüncü şahsa devredildiğini belirilmiş olup, mahkemece, her ne kadar gerekçeli kararda bu işyeri ile ilgili iddianın ispatlanamadığı gerekçesi ile değerlendirmeye alınmadığı belirtilmiş ise de; davacının bu talebi ile ilgili olarak olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmamasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Yargıcın, tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri kararda göstermesinin zorunlu olduğu, maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantının da ancak bu şekilde kurulabileceği, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde, kararların doğruluğunun denetlenebilmesinin mümkün olacağı, kararın gerekçesi ile hüküm fıkrasının birbirine aykırı olmaması gerekeceği-