Dava dosyasında fiziken mevcut ıslak imzalı kararda "davacının mahkemeye müracaat etmeden önce ilgili tapu müdürlüğüne başvurmadığı" gerekçe gösterilmek suretiyle hüküm kurulduğu halde Uyap sisteminde kayıtlı elektronik imzalı kararın gerekçesinin "davacının mahkemeye müracaat etmeden önce ilgili tapu müdürlüğüne ve bölge müdürlüğüne başvurduğu ,ancak Genel Müdürlüğe başvurmadığı " şeklinde açıklandığı ,böylece,dosya kapsamında gerekçeleri birbirinden farklı ve çelişkili iki kararın mevcut olduğu anlaşılmakta olup;mahkemelere güven ilkesini de zedeleyen bu durum karşısında ; kararın bozulması gerektiği-
Davacı ve davalının kardeş olması babalarının vefatının ardından aralarında miras nedeniyle anlaşmazlığın başlaması, davalının davacıyı kısa zaman aralıklarıyla ve ısrarla müşterek ve ruhsatsız tabancayı aldığından bahisle birden fazla kez şikayet etmesi dikkate alındığında davalının davacıyı zararlandırma kastı ile hareket ettiği, şikayet hakkını istismar ettiği anlaşıldığından, davacının kişilik haklarına saldırı niteliğindeki eylemlerde bulunduğu- Davacı tarafından açılan birleşen davada; taraflar hakkında verilen hükmün HMK mad. 297/2 hükmü gereği infazda tereddüt oluşturacak şekilde kurulmuş olmasının doğru olmadığı-
Mahkemece, kısa kararda “ davanın kısmen kabul kısmen reddine,” yazılıp bir miktar belirtilmediği ancak davanın kısmen kabul, kısmen reddine, hüküm fıkrasında “ 5.714,00 TL' nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının manevi tazminat talebinin reddine” şeklinde karar verildiği, böylece kısa karar ile gerekçeli kararın hüküm fıkrası arasında çelişki oluşturulması nedeniyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu' nun 297. maddesi gereğince hükmün bozulması gerekeceği-
Mahkemece, gerekçede davalı erkek tam kusurlu bulunarak, davacı kadın yararına maddi ve manevi tazminat ile vekalet ücretine hükmedilmesine karar verildiğinden bahsedilmiş, gerekçeli kararın hüküm kısmında ise davalı erkek lehine maddi- manevi tazminat ödenmesine ve vekalet ücretinin davacı kadından alınıp davalıya verilmesine karar verilerek çelişki yaratıldığı-
Boşanmaya sebebiyet veren olaylarda, felç geçiren eşinin bakımı ile ilgilenmeyip akrabalarına bırakan davalının tam kusurlu olduğu- Boşanmaya sebep olan olaylar bu vakıalar sebebiyle kişilik hakları saldırıya uğrayan taraf lehine uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği- Hakim tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olduğundan taleplerden her biri hakkında verilen hükmün verileceği-
İdarenin idari işlemler yaparken kamu gücü kullanması sebebiyle takdir yetkisinin bulunduğu hallerde bu takdir yetkisinin kullanımı ve idari işlemin hukuka uygunluğunun denetimi idari yargı koluna ait olup dava şartların oluşmadığı- Davanın hüküm kısmının, davanın kısmen kabulüne karar verildiği belirtilmekle birlikte; davalıların kusur oranlarına atıf yapmak suretiyle infazı kabil olabilecek net miktarın belirlenmemiş olduğu anlaşıldığı-
Gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratılmasını usu ve yasaya aykırı olduğu- Havale tarihli ıslah dilekçesi ile talepleri dikkate alındığında, kısmen kabul edilen miktarın davacının geç teslimden kaynaklı kira bedeli, bağımsız bölümün eklentisi olarak görülen ortak alanların teslim edilmemesi sebebiyle bedel tenzili, elektrik aboneliğinin gecikmesi sebebiyle fazla ödenen elektrik bedeli taleplerinden hangisine ilişkin olduğu hususu açıklanmadan, hangi talebin neden kabul edildiği hususu gerekçelendirilmeden hüküm kurulmuş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Mahkemece kısa kararda; ‘’davalının kötüniyet tazminatı talebi yönünden bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,’’ karar verilmişken, gerekçeli kararın gerekçe bölümünde; ‘’davalı her ne kadar kötüniyet tazminatı isteminde bulunmuş ise de bu yönlü istemin yasal koşulları oluşmadığından reddine,’’ karar verilmiş olmasının açıkça HMK.'da ilgili düzenlemelere aykırı olduğu-
HMK mad. 297 hükmü gözetilmeksizin ve davacının faiz talebi konusunda infazda tereddüt oluşturacak şekilde, tashih edilen kısa karar ve gerekçeli karar ile hüküm tesis edilemeyeceği-
HMK’nun 297. ve devamı maddeleri gereğince bir davada istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenilen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekli olup, davaların birleştirilmesi durumunda da, asıl ve birleşen davaların birbirinden bağımsız, müstakil davalar olması nedeniyle, hüküm kısmında her bir dava hakkında o davaya ilişkin vekalet ücretleri ve mahkeme masraflarıyla birlikte ayrı ayrı hüküm kurulmasının zorunlu olduğu-