Mahkemece, davacı tarafın tüm talepleriyle ilgili ayrı ayrı, açık ve infazda tereddüte yol açmayacak şekilde hüküm kurulması gerekeceği-
Yerel Mahkeme kararında, kadının ziynet alacağı davasının kabulüne karar verilmiş ancak gerekçeler karar yerinde gösterilmemiş olduğundan, hükmün bozulması gerektiği-
Hüküm içeriğinin aynen infazının zorunlu olduğu, ilamın infaz edilecek kısmının yorum yoluyla belirlenemeyeceği, bu nedenle hüküm fıkrasının hiçbir tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça yazılmasının zorunlu olduğu-
Mahkemece, davalılardan hangisi ya da hangileri hakkında karar verildiği açık ve infazda tereddüte yol açmayacak şekilde hüküm kurulması gerekeceği-
Taraflar ancak gerekçe sayesinde hükmün hangi maddi ve hukuki sebebe dayandırıldığını anlayabilecekleri gibi Yargıtay denetiminin de ancak kararın gerekçe içermesi halinde mümkün olabileceğinden herhangi bir gerekçe gösterilmeden, hükmün oluşturulamayacağı-
Gerekçenin, hakimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapacağı, gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esasların açıklanacağı, hakimin, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden (re'sen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklayacağı, hakimin, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetleyeceği, üst mahkemenin de, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebileceği, tarafların da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilecekleri-
Kararının gerekçe bölümü ve hüküm kısmı çelişkili olduğundan, HMK mad. 297 hükmünün ihlal edildiği-
Direnme kararında, davalı lehine hükmedilen vekâlet ücretinin farklı olması dikkate alındığında usulüne uygun bir direnme kararı söz konusu olmayıp bozulan ilk karar ile direnme kararı arasında farklılık bulunduğundan yerel mahkemece usulüne uygun direnme hükmü kurulması gerekeceği-
Temyize konu yerel mahkeme ilamının hüküm kısmında, "icra müdürlüğünce önce alacaklı yandan tarafların murisine ait veraset ilamını dosyaya sunması temin edilerek, veraset ilamındaki paylar oranında borçluların sorumluluğunun belirlenip, şikayetçi davacılardan fazla tahsilat yapıldığının tespit edilmesi halinde İİK’nun 361 madde hükümlerine göre işlem yapılmasına..." şeklinde hüküm kurulduğu görülmekte olup, anılan ilamın hüküm kısmı bu haliyle tereddüt doğurduğundan infaz kabiliyetinin bulunmadığının anlaşıldığı, zira, ilâmda, icra müdürlüğünce yapılmasına hükmedilen bu tespitin mahkemece yapılarak, borçlulara iade edilmesi gereken meblağın olup olmadığının, varsa ne kadar olduğunun belirlenmesinin gerektiği, tespit ve hesap için icra müdürlüğünün görevlendirilmesi, anılan ilamın infazında tereddüt yaratacağından, HMK'nun 297/2. maddesine uygun olarak tesis edilmiş bir hükmün varlığından sözedilemeyeceği-
Borçlu diğer itirazlarının yanı sıra, ........ İcra Dairelerinin yetkili olduğunu ileri sürerek icra dairesinin yetkisine de itirazda bulunduğu, mahkemece yetki itirazının kabulüne karar verildiği ancak yetkili icra müdürlüğünün hüküm kısmında belirtilmediği görüldüğünden, verilen kararın HMK.'nun 297. maddesine uygun bir karar olmadığı-