Davacı tarafından “kaçak su kullanıldığı iddiası” bulunmadığına göre; mahkemece davaya konu dönem itibarıyla davacı idarenin normal su kullanım alacağının tespiti ve bu miktar üzerinden gecikme zammının tahsiline karar vermesi gerekirken, davacının talebi olmayan “kaçak su kullanımı” üzerinden karar verilmesinin bozmayı gerektireceği-
Davacı tarafından “satılan mal bedelinin ödenmediği” iddiasıyla alacağın tahsili için başlatılan takibe davalının itiraz etmesi üzerine “itirazın iptali” davası açılmıştır. Açılan davada, dava dilekçesi, davalının ödeme emrinde yazılı olan adresine tebliğe gönderilmiş ise de, tebliğnameye verilen şerhe göre “dava dilekçesinin işyerinin kapalı olması nedeni ile tebliğ olunamadığı ve Tebligat Kanununun 21. maddesine göre işlem yapıldığı” görülmüştür. Ne var ki çıkartılmış olan tebligatın ön yüzünde “kişinin adresinde bulunmaması halinde yapılacak tebligat işlemine ilişkin” herhangi bir ihtarat bulunmadığı gibi, arkasına verilen şerhte de “hangi gerekçeyle muhatabın işyerinde bulunmadığı” açıklanmamıştır. Bu durumda; davalı şirkete usulüne uygun olarak dava dilekçesi tebliğ olunduğundan söz edilemez. Mahkemece anılan yönler gözetilmeden ve taraf teşkili sağlanmadan karar oluşturulmasının bozmayı gerektireceği-
Mahkemenin verdiği red kararı davacıların temyizi üzerine Özel dairece bozulmuş, yerel mahkemede red kararında dilenilmiştir. Ne var ki yerel mahkeme bozmadan sonra gerekçesini değiştirip farklı bir gerekçe ile red kararı vermiştir. Bu durumda ortada Hukuk Genel Kurulunca incelenecek bir direnme kararı bulunmayıp, yeni bir hükmün varlığı söz konusudur. O halde, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekeceği-
Davalı bankanın borçlarını ve taahhütlerini üstlenmiş olan TMSF. aleyhine icra inkâr tazminatına hükmedilemeyeceği gibi, TMSF.’nin harçtan da sorumlu tutulamayacağı-
Yapılan inceleme sonucunda davalı şirket vekilinin yeni adresi dosyada bulunmasına karşın, sehven eski adresine duruşma davetiyesinin gönderildiği anlaşılmakla, bu durum savunma hakkının kısıtlanmasına yol açtığından, karar düzeltme isteminin kabulü gerekeceği-
İİK.’ nun 72/5. maddesine göre davacı alacaklı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilebilmesi için talebin haksız olmasının yanında takibin kötü niyetle yapıldığının ispat edilmesi gerekir. Davacının kötüniyetli olduğu kanıtlanamadığı halde kötü niyet tazminatına hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olup, hükmün bozulmasına neden olacağı-
Kur farkından kaynaklanan alacağın tahsili için girişilen icra takibine yönelik itirazın iptali istemine ilişkin davada, taraflar arasındaki sözleşmenin 2. maddesinde satılan mal bedeli döviz üzerinden kararlaştırıldığı ve 105 günlük vade olanağı tanınarak vade sonunda ödenecek bedel de döviz cinsinden gösterildiği, faturanın TL olarak düzenlenmesinin vergi usul kanununun bir gereği olup sözleşmenin bedele ilişkin bölümünün değiştirildiği anlamına gelmeyeceği, faturanın alt kısmında mal bedelinin 105 günlük vade sonundaki DM karşılığının yazdığı, sözleşmenin 2. maddesi uyarınca kur farkı istenebileceği düşünülmeden mahkemece olaya uygun düşmeyen gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmediği-
Mahkemece toplanan delillere göre; davacı tarafından gönderilen malların davalı tarafından itirazsız kullanıldığı ve itiraza konu malın faturalarda olmadığının tespiti karşısında, davacı talebinin kabul edilmesinde yasaya aykırı bir yön bulunmayacağı-
Mağaza yönetimi, aracı ile gelen kişilerin uğradığı zarardan sorumludur. Bu sorumluluktan ancak, gerekli tüm tedbirleri aldıkları halde zararın meydana gelmesini önleyemediklerini ispat ettikleri takdirde kurtulabilirler. Mahkemece, davacıya ait motosikletin park için ayrılan özel bölüme zincirlenip kilitlendiği ve buradan çalındığı kabul edilmiş olup, davalı şirkette bu hususu temyiz etmeyerek kabul ettiği için davalı şirket davacının zararından sorumludur. Mahkemece davacıya ait motosikletin değerinin ne kadar olduğu konusunda gerekli araştırma ve inceleme yapılarak bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davalı şirket hakkındaki davanın reddine karar verilmesinin hükmün bozulmasına neden olacağı-
Davada, “taraflar arasında imzalanmış sözleşmede belirlenen oranlarda temerrüt faizine hükmedilmesinde” yasaya aykırı bir yön bulunmayacağı-