Bilirkişilerden alınan raporlarda çelişki olması durumunda biri diğerine tercih edilmeyip, taraflarca yapılan itirazlar da dikkate alınarak, oluşturulacak yeni bilirkişi heyetinden bu çelişkileri giderecek yeni bir rapor alınarak sonuca gidilmesi gerekeceği-
Davalı tarafın kefaletten çekildiğine ilişkin ihtarına karşılık davacı banka “kredi kullanan şirketin bankaya borcu olduğunu bu borcun depo edilmesi halinde kefaletin sona ermiş olacağını” bildirmiştir. Banka açıklanan ihtarında “ödeme şartının yerine getirilmesi halinde kefaletin sona ereceği”nden bahsetmiş olup, şart yerine getirilmeden kefaletin sona erdiği kabul edilemeyeceğinden, davalının anılan şartı yerine getirip getirmediği araştırılarak şayet yerine getirmemiş ise “kefaletin devam ettiği” gözetilerek, alınacak bilirkişi raporu doğrultusunda bir karar vermek gerekeceği-
“Temsile salahiyeti olmadığı halde, bir şahsın temsilci sıfatı ile bir poliçeye imzasını koyan kimse, o poliçeden dolayı bizzat mesul olur ve poliçeyi ödediği takdirde temsil olunanın haiz olabileceği haklara sahip olur. Salahiyetini aşan temsilci için dahi hüküm böyledir”, düzenlemesi uyarınca, mahkemece husumetin resen göz önüne alınması gerekeceği gözetilerek, öncelikle davalının kooperatifi temsile salahiyeti olup olmadığı araştırılarak, taraf delilleri toplanıp karar vermek gerekirken ‘takip aşamasında ileri sürülmeyen itirazın dava aşamasında ileri sürülemeyeceği’ gerekçesi ile “davanın kabulüne” karar verilmiş olmasının, bozmayı gerektireceği-
İcra dairesine yapılan itirazın alacaklıya tebliğ edildiği tarihten itibaren 1 yıl içerisinde dava açılmaması halinde, davanın itirazın iptali davası şeklinde incelenemeyeceği ve kendiliğinden alacak davasına dönüşemeyeceği kabul edilmekte ise de, davacı vekili tarafından verilen ıslah dilekçesi ile davanın alacak davası olarak yürütülmesi talep edildiğinden bu durumda mahkemece davanın alacak davası olarak incelenip sonuçlandırılması gerekeceği-
Yetki itirazının esas hakkında itirazla birlikte yapıldığında, Tetkik Merciinin öncelikle yetki itirazını inceleyip kesin bir sonuca bağlaması gerekeceği, itirazın iptali için müracaat edildiği hallerde de alacaklıya ya mahkemeye ya da mercie müracaat imkanı bakımından bir tercih hakkı tanındığı, alacaklı tercihini mahkemeye müracaat şeklinde yapmışsa artık mahkemenin hem icra dairesinin yetkisine itirazı ve hem de borcun esasına ilişkin itirazı incelemesi gerekeceği-
“Vade farkı faturasının düzenlendiği tarihten itibaren” temerrüt faize hükmedilmesinin yerinde olmayacağı-
Davalı, davacıyla abone sözleşmesi yapmış ve elektrik kullandığı yeri tahliye ettiğine ilişkin davacıya herhangi bir başvurusu bulunmadığından sözleşme gerekleri uyarınca kullanılan akım bedelinden sorumlu tutulmasının gerekeceği-
Ceza mahkemesince saptanacak maddi olaylar hukuk hâkimini bağlayacağından, süren ceza davasının sonucu beklenerek, eldeki davayı sonuçlandırmak gerekeceği-
Davacının takibe dayanak yaptığı belgelerin tanzim tarihine göre borcun doğduğu tarihten önce keşide tarihini taşıyan çeklerle ödendiği kabul edilemez. Kaldı ki, çekler miktar itibarı ile de borç miktarını karşılamamaktadır. Bu yönler dikkate alınmadan ispat külfetinin ödeme def’inde bulunan davalı borçluda olduğu gözetilmeden ispat külfetinin tayininde yanılgıya düşülerek hüküm oluşturmanın bozmayı gerektireceği-
Teminat mektubunu veren banka iflas etmiştir. Teminat mektubunu veren bankanın iflası halinde muhatap teminat mektubunun riski gerçekleşmişse alacağını bankanın iflas masasına yazdırabilir. Somut olayda muhatap teminat mektubundan kaynaklanan alacağını bankanın iflas masasına bildirmiş, İflas İdaresi tarafından alacak kabul edilmiştir. Bu durumda teminat mektubu bedeli hesaben tazmin edilmiş olduğundan, bankanın, İflas İdaresi davalı lehtardan garanti sözleşmesine dayanarak teminat mektubu bedelinin masaya ödenmesini isteyebileceği-