Dava konusu uyuşmazlık, tüketici kredisinden kaynaklanmakta olup, bu tür davalara tüketici mahkemelerinde bakılması gerekeceği-
Kural olarak BK’nun 101. maddesine göre, kesin vadeli sözleşmelerde temerrüt tarihi sözleşmede belirtilen günün hitamı ile gerçekleşir. Banka tarafından gönderilen son hesap özetinde ödeme günü belirtilmekte ise de, bu ödeme gününde borcun tamamı değil belli bir kısmının ödenmesi gerektiği belirtilip, borcun tamamının ödenmesi gerektiği bildirilmediğinden, kredi kartı borçları, BK’nun 101/2. maddesinde öngörülen miktarı önceden belli olan kesin vadeli borç niteliğinde değildir. Bu nedenle kredi kartı borçlarında temerrüt tarihi bakımından, anılan maddenin uygulanması mümkün değildir. Kredi kartının bu özelliği nedeniyle, borçlunun temerrüdü, banka tarafından akdi ilişkinin sona erdirilip hesap kat edildikten sonra, borçluya gönderilen ihtarnamenin tebliğinden veya ihtarnamede ödeme için süre verilmiş ise, bu sürenin bitiminden itibaren oluşacağı-
Hükme esas alınan bilirkişi raporunun yeterli araştırma ve incelemeye dayanması gerektiği gibi Yargıtay denetimine de olanak verecek biçimde düzenlenmesi gerekeceği-
Vade farkı talep edilebilmesi için taraflar arasında bu konuda yapılmış bir anlaşma veya yerleşik bir uygulamanın bulunması zorunlu olup, mal bedeline ilişkin faturada geç ödeme halinde “vade farkı alınacağına” ilişkin kayda TTK. nun 23. maddesi gereğince itiraz edilmemiş olmasının, vade farkı talebini haklı kılmayıp, sadece fatura içeriğini kesinleştireceği-
Uyuşmazlığın yargılamayı gerektirdiği durumda, inkâr tazminatına hükmetmemenin yasaya uygun olacağı-
TMSF na devredilen bankalar harçtan muaf oldukları gibi, İİK’nda düzenlenen tazminatlar bunların açtığı veya bunlara karşı açılan davalarda uygulanmayacağı-
İİK.’ nun 60. ve 62. madde hükümlerinde yazılı yedi günlük itiraz süresi geçirildikten sonra, aynı kanunun 66. maddesi hükmüne göre, borçlu itiraz süresini geçirmiş ise alacaklının talebi üzerine takibe devam edilir. Buna göre, süresi geçtikten takibe sonra yapılan itiraz ile takip durmayacağından ve bu durumda itirazın iptali davasının dinlenilmesinin mümkün olmayacağı-
Davalı, her ne kadar ödeme emrinin tebliği üzerinden 7 günlük süre içerisinde ödeme emrinde belirtilen meblağı banka havalesi yolu ile ödemişse de, davacının icra takip tarihinden sonraki döneme ilişkin faiz talebi, icra harç ve masrafları ile icra vekâlet ücreti isteminde de bulunduğu ve bunlara ilişkin herhangi bir ödeme yapılmadığından mahkemece davaya konu olan bu talepler hakkında araştırma yapılarak oluşan sonuca göre karar vermek gerekirken, “davanın konusuz kaldığı”ndan bahisle “karar verilmesine yer olmadığı kararı”nın bozulması gerekeceği-
Vade farkı istenebilmesi için taraflar arasında yazılı şekilde sözleşme bulunması veya yanlar arasında vade farkı ödeneceğine dair ticari teamülün olması gerekeceği, faturalarda yazılı “bedelin belli bir sürede ödenmemesi halinde vade farkı alınır” ibaresinin bulunması ve buna süresi içerisinde itiraz edilmemesi, vade farkı istenebilmesini meşrulaştırmayıp sadece fatura içeriğinin kesinleşmesi sonucunu doğuracağından, mahkemece bu hususun gözetilmeden oluşturulan kararın bozulması gerekeceği-
Sözleşme feshedildiğine göre sözleşmenin 14. maddesi gereği davacının alacağı mal bedelinin güvencesi olarak alınan teminat mektubunun ve ihtarnamede belirtilen çeklerin sebepsiz kaldığından teminat mektubunun ve çeklerin davacının talebi doğrultusunda iadesine karar verilmesi gerekirken bu konuda karar verilmemesi doğru olmadığı gibi mal bedeline ilişkin faturada iskonto yapıldığı belirtilmediği gibi davacının faturada yazılı bedel kadar verdiği çekin süresinde ödenmiş olması ve sözleşmenin 11/e maddesinde vade farkının süresinde ödenmeyen çeklerle ilgili bir düzenleme olması nedeniyle davalının vade farkı talebinde haklı olmadığı gözetilerek birleşen davanın tamamen kabulüne karar verilmesi gerektiği-