Davalı, haklı bir neden olmadan takibe itiraz etmiş ve takip bu nedenle durmuştur. Bu durumda davacı yararına inkâr tazminatına hükmetmek gerekeceği-
Uyuşmazlık ticari abonelikten kaynaklanmaktadır. Bu durumda uyuşmazlığın çözümünde genel mahkemelerin yetkili olacağı-
Davacı banka takip talebinde, kur farkından doğacak alacak haklarını saklı tutarak “Amerikan Dolarının Türk Lirası karşılığı olan akreditif bedelinin depo edilmesini ve tazmin edildiği takdirde tahsilini” istediğinden, talebe bağlı kalınarak, yabancı paranın Türk Lirası karşılığından hüküm kurulması gerekirken, infazda güçlük yaratacak şekilde, alacağın yabancı para ve Türk Lirası karşılığı belirtilerek hüküm kurulması doğru olmadığı gibi, sözleşme hükümleri ve bilirkişi raporu gözetilmeden eksik faize hükmedilmesinin de bozmayı gerektireceği-
Davacının, davalılar tarafından haksız el koyulan eşyaların iade edilmediğini belirterek davalılar aleyhine 50.000.000.000 liranın tahsili için icra takibine giriştiği- İcra takibine itiraz edilmesi üzerine zararın 50.000.000.000 lira olduğu açıklandıktan sonra, mahkemece gerçek zararın tespiti ile şimdilik 1.000.000.000 lira üzerinden itirazın iptalinin istendiği- HUMK.'un 4. maddesinde "alacağın bir kısmı dava olundukta, eğer son kısım ise, mahkemenin vazifesini tayinde müddeabihin kıymetine bakılır. Son kısım olmadığı ve alacağın tamamı da münazaalı olduğu takdirde alacağın tamamı nazarı itibare alınır" hükmüne yer verildiği- Somut olayda takip konusu alacağın tamamı münazaalı olduğundan, eldeki davanın kısmi dava olduğu-
İtirazın iptali davası, ancak icra takibine itiraz etmiş olan borçlu hakkında açılabilir. Zorunlu dava arkadaşlığı dışında, davacının istemi ile ıslah gibi yollarla davada taraf artırılması, dava dilekçesinde yer alanlar dışında gerçek ve tüzel kişilerin davaya dâhil edilmesi usulen mümkün değildir. İtirazın iptali davalarında alacak likit nitelikte bulunduğunda tazminata hükmedilebileceğinden, haksız fiilden kaynaklanan uyuşmazlıklar da alacak miktarının belirlenmesi yargılamayı gerektirdiğinden, tazminata hükmedilmesine yer olmayacağı. Tarafların tacir oldukları gözetildiğinde avans faizi oranında temerrüt faizi isteme olanağının olacağı-
Çek bir ödeme vasıtası olduğundan, çekin karşılıksız çıktığı, ödenmediği ve davalıya ödenmeden iade olduğu veya zayi olduğu kanıtlanmadıkça temel ilişkiye dayalı olarak alacak talep edilemeyeceği-
Davacı alacağının dayanağı olarak taraflar arasında imzalanan sözleşmeyi göstermiştir. Ancak davalı “bu sözleşmedeki imzanın davalı şirket yetkilisine ait olmadığını ve taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmadığını” ileri sürmüştür. Bu durumda sözleşmede kararlaştırılan yetki kuralının, takip hukuku ve dava açısından ayrıca vade farkı talebinin geçerliliği yönünden öncelikle sözleşmedeki imzanın davalı şirket yetkilisine ait olup olmadığı ve davalıyı bağlayıcılığı üzerinde durulmadan, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesinin hükmün bozulmasına neden olacağı-
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir. Davalı, “takip dayanağı faturadaki malların kendisine teslim edilmediğini, borçlu olmadığını” iddia etmiştir. Dosyaya ibraz edilen sevk irsaliyelerinde, teslim alan imzası bulunmamaktadır. Fatura, tek başına sözleşme ilişkisinin kanıtı değildir. Bu durumda davacının “dava konusu malları davalıya teslim ettiğini” yazılı delille kanıtlaması gerekeceği-
B.K.’ nun 74. maddesi hükmüne göre ceza mahkemesince saptanan maddi olgular hukuk hâkimini de bağlayacağından, mahkemece davacının da dâhil olduğu bir kısım mudiler hakkında açılan ceza davasının sonucu beklenerek bir karar verilmesi gerekirken, bu konuda tesis edilen ara karardan dönülmek suretiyle eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmasının, hükmün bozulmasına neden olacağı-
Menfi tespit kararı eldeki itirazın iptali davasının sonucunu etkileyeceğinden, mahkemece, menfi tespit davasının bekletici mesele kabul edilip, sonucuna göre hüküm kurulması gerekeceği-