Temsilci aracılığıyla düzenlendiği ileri sürülen sözleşmenin temsil olanı bağlayıcı olabilmesi için, temsil olunan tarafından temsilciye yetki verilmiş olması ya da düzenlenmiş olan sözleşmeye onay vermiş olması gerekip, somut olayda yüklenici ile iş-eser sahibi sıfatıyla sözleşme yapan kişiye, davalı tarafından temsil yetkisi ya da sonradan icazet verilmediğinden, bu sözleşmenin alacaklısı ve borçlusu olamayacağı- Eser sözleşmesiyle bağlantılı kararlardan ötürü sorumluluğu saklı olan ve bu karara dayalı borcun ödenmesini isteme ya da dönüp isteme hakkı bulunanların hakları saklı kalmak üzere, davaya dayanak alınan sözleşmenin tarafı olmayan davalı hakkındaki davanın pasif husumet yokluğu sebebiyle reddi gerekeceği-
Dava, kaçak elektrik bedelinin tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali talebine ilişkindir. Davalının dava konusu eylemi, tüketici işlemi, ya da hukuki işlem olmayıp haksız eylem niteliğindedir. 4077 sayılı Kanundan kaynaklanan bir uyuşmazlık bulunmadığından tüketici mahkemesi görevli değildir. Buna rağmen “tüketici mahkemesinin görevli olduğu” gerekçesiyle “görevsizlik kararı” verilmesinin hükmün bozulmasına neden olacağı-
İcra takibine yapılan itirazın, sınırlı incelemeye yetkili icra mahkemesince kaldırılması için, başvuran alacaklının, bu talebinin reddedilmesi yolunda verilen karar taraflar arasında kesin bir hüküm sonucunu doğurur nitelikte bulunmadığından, mahkemece İİK’ nun 67/1 maddesine göre bir yıllık yasal süre içinde itirazın iptali davası açmasına ve geniş yetkili mahkemede uyuşmazlığın çözülmesini talep etmesine yasal bir engel bulunmayacağı-
İtirazın iptali davalarında alacaklı aleyhine tazminata karar verilebilmesi için takibin haksızlığının yanı sıra alacaklının kötüniyetli olarak icra takibi yapmış olması gerekir. Alacaklı kötüniyetli değilse veya bu husus ispat edilmemişse sadece icra takibinin haksız olduğu gerekçesiyle tazminata karar verilemez. Eldeki davada alacaklının kötüniyetli olduğu iddia ve ispat edilememiştir. Buna rağmen alacaklı aleyhine tazminata karar verilmesinin, hükmün bu nedenle bozulmasına neden olacağı-
İtirazın iptali ilamının alacak davasına dönüştürülmesi halinde, bu ilama dayanan alacaklının itirazı üzerine duran ilamsız icra takibine devam edilmesini isteyemeyeceği, alacak davasında elde edilen ilamın sadece ilamlı takibe konu edilebileceği, takibin devamının ise ancak sunulacak bir itirazın iptali veya itirazın kaldırılması kararı ile mümkün olduğu-
Avukatın vekâlet hizmeti üstlendiği icra ve mahkeme dosyalarından doğan vekâlet ücretlerini ödemeyen ve bu konuda yapılan icra takibini durdurmuş olan müvekkilin, itirazın iptal edilmesi üzerine icra inkâr tazminatı da ödemekle yükümlü olacağı-
İtirazın iptali davasının bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılması gerekmekte ise de, anılan sürenin itirazın alacaklıya tebliğ edildiği günden başlayacağı dikkate alınarak, davanın süresinde açılıp açılmadığına ilişkin değerlendirmenin buna göre yapılması gerekeceği-
Kefilin, borcu ödemesi nedeniyle borçluya işlemekte olan faizlerden sorumlu olmayacağını kabul etmek, borcunu ödemeyen asıl borçlu için iyileştirme sonucunu doğurur. Borçlu alacaklıya karşı ne şekilde sorumlu ise, halef olan kefil karşısında aynı şekilde sorumlu olmaya devam eder. Bu nedenle, kefilin, alacaklıya ödeme yaptığı tarihten itibaren, asıl borçludan faiz isteyebilir-
Davalılar yapılan takibe karşı vermiş oldukları itiraz dilekçesinde talep edilen işlemiş faiz miktarına itiraz etmişler, dava da itiraz edilen miktar üzerinden açılmıştır. Bu durumda mahkemenin taleple bağlı kalarak karar vermesi gerekirken, talebi aşan miktarda karar vermesi HUMK nun 26. maddesine aykırı olduğundan, kararın bozulması gerekmiştir-
Davaya dayanak gösterilen mahkeme kararında, tarafların dava dışı Çaykur Genel Müdürlüğüne karşı müteselsilen sorumluluklarına hükmedilmiştir. Bu durumda mahkemenin TBK. nun 167 vd. maddeleri uyarınca uyuşmazlığın çözümü konusunda bir karar vermesi gerekeceği-