Davalı bankanın ödemeyi kabul ettiği faiz oranlarının faiz anlaşmalarının yapıldığı tarihlerde TMSF’na devredilmeyen diğer bankaların ödediği faiz oranları ile karşılaştırıldığında, aralarında açık bir fark olup, davacının davalı bankanın müzayaka nedeni ile uygulamak zorunda kaldığı faiz oranlarından yarar sağladığı açıktır. Mahkemece bu yönler gözetilerek “davacı tarafından açılan itirazın iptali davasının reddine” karar verilmiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Dava konusu uyuşmazlık, finansal kiralama sözleşmesine konu malların sigorta ettirilmesi nedeni ile sigorta prim borçlarından kaynaklanmaktadır. BK. nun 500/1 maddesi uyarınca alacaklı kefaletten dolayı tahakkuk eden borcun temini için kefalet esnasında veya sonradan elde ettiği teminatların kefillerin zararına olarak tenkis ederse kefile karşı sorumlu olur. Somut olayda davacı finansal kiralama şirketi, borcun teminatı olarak aldığı teminat mektuplarını dava dışı kiracı şirketin talebi doğrultusunda iade edip, ipotekleri de kaldırmıştır. Sözleşmeden kaynaklanan sigorta ile teminat borcu ile vadesi gelmiş kira borcu bulunmamaktadır. Davacının sözleşmenin sona ermesinden yaklaşık (3) yıl sonra sigorta prim borçları nedeni ile davalı kefiller aleyhine takibe geçmesi MK. 2. maddesine aykırılık teşkil edeceği-
Davacı yan dosya içerisinde davalı şirket adına kesilmiş ve teslim alan hanesinde değişik plaka ve isimler bulunan imzalı veresiye fişleri fotokopileri ibraz etmiştir. Bu durumda mahkemece, tarafların tacir oldukları gözetilerek ticari defterleri üzerinde konusunda uzman bilirkişi aracılığıyla inceleme yaptırılarak rapor alınması gerektiğinin düşünülmemesi doğru olmadığı gibi, veresiye fişlerinde plakaları yazılı araçların kime ait olduğunun araştırılmaması ayrıca bu fişlerde imzası bulunan şahısların davalı elamanı ya da davalı şirket adına kendi araçlarıyla taşımacılık yapıp yapmadıkları hususları araştırılmadan tüm veresiye fişlerinde imzası bulunan şahıslar dinlenmeden eksik inceleme ile karar verilmesinin hükmün bozulmasına neden olacağı-
Bireysel taşıt kredisinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda görevli mahkemenin Tüketici Mahkemesi olacağı-
Alacaklının, süresi içinde ancak takip talebinde gösterilen belgeye dayanarak itirazın iptali davası açabileceği-
17.07.2003 tarihli ve 4949 sayılı Kanunun 15. maddesi ile değiştirilen İİK.'nun 67/I. maddesi uyarınca merciide itirazın kaldırılması için dava açan ancak davası reddedilen alacaklıya genel mahkemede itirazın iptali davası açma olanağı tanındığı-
Mahkemece asıl borçlu ile ipotek veren 3. kişi-davalı arasında mecburi takip ve dava arkadaşlığı bulunduğu gözetilerek icra takibinde asıl borçluya ödeme emrinin tebliğ edilmesinin bekletici mesele yapılarak sonucuna göre bir işlem yapılması gerektiğinin düşünülmeden davanın karara bağlanmasının hükmün bozulmasına neden olacağı-
Takipten sonra uygulanacak temerrüt faizi oranı hususunda hüküm fıkrasında bir açıklık bulunmadığı, bu durumun HUMK.nun 381.maddesi hükmüne aykırı olup bozma nedeni olacağı-
Davaya konu takipte alacaklı takip tarihinden itibaren asıl alacağa %60 oranında ticari faiz uygulanması talep etmiş, mahkemece takip tarihindeki ticari faiz oranı araştırılmadan ve talep aşılmamak kaydıyla değişen ticari faiz oranlarının uygulanmasını sağlayacak şekilde hüküm kurulması gerektiği düşünülmeden “itirazın iptaline ve takibin asıl alacak üzerinden devamına” karar verilerek, takip talepnamesinde istenen %60 oranında ticari faiz uygulanmasına olanak sağlayacak şekilde hüküm kurulmasının isabetli olmayacağı-
Zamanaşımına uğrayan çeklerde, keşide tarihinden itibaren faize hükmedilemez. Mahkemece bu yönün gözetilmiş olmasında isabetsizlik bulunmamakta ise de, somut olayda zamanaşımına uğramış çeklere dayanarak icra takibine girişilmiş ve borçluya ödeme emri tebliğ ettirilmiştir. İcra takibine girişilmesi ihtar yerini tutan işlemler arasında sayılmaktadır. Bu durumda mahkemece “icra takibinden itibaren asıl alacağa faiz yürütülerek” davacının dava tarihi itibarıyla alacaklı olduğu toplam miktar hesaplattırılarak, uygun sonuca göre bir hüküm kurulması gerekirken, bu yönlerin gözetilmemesi doğru olmadığı gibi, borçlunun icra dosyasındaki borcu kabul ve ödeme taahhüdüne ilişkin beyanlarının da dikkate alınmamasının bozmayı gerektireceği-