Davaya konu olay tazminat hukukunu ilgilendirdiğinden ve tazmini gerekecek bedelin mahkemece saptanması gerekeceğinden, tazminat alacağının önceden belirlenebilirlik, bilinebilirlik, hesap edilebilirlik vasfı ve dolayısıyla “likit” alacak niteliği taşımadığından, mahkemece, icra inkar tazminatına hükmedilmemesi gerekeceği-
Davalı kredi borçlusu şirkete teminat mektubu kredisi kullandırılmış olup, teminat mektubunun devre komisyonlarının ödenmemiş olduğu anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu borcun ödenmesi gerekir. Borcun ödenmemesi, kredi olarak kullandırılan mektubun iadesi veya iptali talebine hak vermez ise de, banka tarafından teminat bedelinin depo edilmesini talep hakkını doğurur. Diğer yandan taraflar arasında düzenlenen genel kredi sözleşmeleri dikkate alındığında, bankanın meri teminat mektuplarının bedelinin depo edilmesini talep hakkı bulunmaktadır. Hal böyle olunca, davacı bankanın meri teminat mektubunun komisyon ücretinin ödenmemesi nedeni ile bedelinin depo edilmesini talep edebileceği gözetilerek, dava hakkında karar verilmesi gerekeceği-
Davalının oto galeri işi yaptığı, vedia olarak kendisine bırakılan aracı emin bir yerde saklamak yerine, işyeri önüne park ettiği gibi aracın anahtarını da masa çekmecesinde muhafaza ettiği dosya içeriğinden anlaşılmakla, davalı işyeri önüne park ettiği aracın anahtarlarını da işyerinde bırakmak sureti ile kusurlu davranmıştır. Kendisine tevdi edilen anahtarları ve aracı korumaya yönelik tedbirleri almayan davalının, aracın çalınmasından sorumlu olacağı-
Mahkemece, “davalının varlığını inkâr eylemediği davacı alacağı bakımından, davacı aleyhine başlatılan icra takipleriyle ilgili olarak İİK. nun 89 maddesi uyarınca yapılan işlemlere muhatap kılındığı, davacıya olan borcu bakımından sorumluluğunun ilgili icra dairesi ve alacaklıya karşı doğacağı, borcunu takip dosyasına ödemek zorunluluğun her hal ve durumda söz konusu olup, farklı bir uygulama içerisine girmesinin istenemeyeceği, anapara borcunun ifa edildiği, davacının işlemiş faiz talebinin dayanağı” olmadığı gerekçesi ile verilen “davanın reddi kararı”nda yasaya aykırı yön bulunmadığı-
Sözleşmenin kurulduğu faks metninde taraflarca “ödeme tarihi” birlikte kararlaştırılmış olduğundan TBK. nun 117. maddesine göre; o tarihten itibaren temerrüt faiz işletilebileceği-
Kambiyo senedi vasfını kaybetmiş olan çeke dayanarak, keşide tarihinden itibaren faiz yürütülmesi mümkün değildir. Bu nedenle ve davalı takipten önce temerrüde düşürülmediğinden “mahkemece takip tarihinden itibaren asıl alacağa faiz yürütülecek şekilde hüküm kurulması” gerekeceği-
Davacı “ilk alınan bilirkişi raporuna itirazları olmadığını” belirterek, bu bilirkişi raporu doğrultusunda karar verilmesini duruşmada beyan etmesine karşın, sonradan alınan bilirkişi raporuna dayanarak karar oluşturulurken davalının usulü kazanılmış hakkının çiğnenmesi durumunda, mahkeme kararının bu nedenle bozulması gerekeceği-
HMK.’nun 266. maddesine göre hâkim, çözümü özel veya teknik bilgi gerektiren hallerde bilirkişiden görüş almalıdır. Tarımsal kredi sözleşmesi nedeni ile kredi borçlusu ve kefillerin sorumlu oldukları miktarların belirlenmesi işinin de özel ve teknik bir bilgiyi gerektiren hallerden olduğunun kabulü gerekeceği-
Borçlu hem icra dairesinin yetkisine hem de borca itiraz etmiştir. Davada ise süresi içinde yetki itirazında bulunmuştur. Bu durumda mahkemece öncelikle icra dairesinin yetkisine yönelik itiraz hakkında bir karar verilmesi gerekirken bu yön üzerinde durulmadan mahkemenin yetkisizliğine karar verilmesi usule aykırı olduğundan hükmün bozulmasına neden olacağı-
İtirazın iptaline karar verilmesine rağmen, alacağın faturaya dayalı “likit” olduğu gözetilmeksizin inkar tazminatına hükmedilmemesinin bozmayı gerektireceği-