Davalı vekili yasal sürede takibe yaptığı itirazında müvekkilinin borç miktarını açıklayarak temlik alacağı sebebi ile takas mahsup def’inde bulunmuş, “bu nedenle borcu bulunmadığını ve işlemiş faiz istenemeyeceğini” belirterek “takibe ve borca itiraz ettiğini” belirtmiştir. Mahkemece davalının itirazının yorumunda hataya düşülerek, takas mahsup def’i yönünden herhangi bir araştırma ve inceleme yapılmaksızın “asıl alacak yönünden takibin kesinleştiği” gerekçesi ile “davanın reddine” karar verilmesinin bozmayı gerektireceği-
Mahkemece “davada anaparaya ilişkin itirazın iptalinin istenmediği, kabul edilen miktara ilişkin faize yönelik itirazın iptalinin talep edildiği, ancak davalının temerrüdünün BK. nun 101, TTK nun 20/3 maddesi hükmüne göre oluşmadığından davanın reddine karar vermesi”nde yasaya aykırı bir durum bulunmadığı-
Dava, ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile girişilen itirazın iptaline ilişkindir. Bu durumda borçtan şahsen sorumlu olmayan ipotek borçlularına takipten önce ihbar yapılması gerekirken, gönderilen ihbarın bila tebliğ geri döndüğü gözetilmeden, davanın kabul edilmesinin bozmayı gerektireceği-
Davalı takibe itirazında ve davaya cevap dilekçesinde “iddianın yerinde olmadığını” savunmuş, daha sonra mahkemeye sunduğu dilekçesinde “borcu ödediğini” belirtmiştir. Bu dilekçe ekine, dosya numaraları yazılı icra memurluğundan alınan yazı örnekleri eklenmiştir. Ne var ki davalı sonradan “belirtilen dilekçedeki beyanın hataya dayandığını, orada belirtilen ödemelerin başka icra dosyalarına yönelik olduğunu anladığını, bu nedenle mahkemece bu dilekçeye itibar edilmemesini istediğini” açıklamıştır. Bu durumda mahkemece davalının hatalı savunması üzerinde durulup, bu yönde gerekli araştırma ve inceleme yapıldıktan sonra, uyuşmazlığın çözümü yoluna gidilmesi gerekirken, bu yön üzerinde durulmaksızın eksik inceleme ile hüküm kurulamayacağı-
Dava konusu çeklerin davacı hamil tarafından bankaya süresinde ibraz edilmediği ve zamanaşımına da uğradıkları anlaşılmış olup, bu durumda hamilin kambiyo hukukuna dayalı başvuru hakkını yitirmişse de, TTK nun 644. (şimdi; TTK.'nun 732.) maddesi gereğince sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre keşideciye başvuruda bulunabileceği, keşidecinin, bu talebe karşı “sebepsiz zenginleşmediğini” kanıtlamadıkça çek bedeli ile sorumlu olacağı-
Taraflar arasındaki abonelik sözleşmesinde “İzmir İcra Daireleri ve Mahkemelerinin yetkili olduğu”na ilişkin yetki şartı bulunmaktadır. Bu durumda mahkemece HUMK. nun 22. maddesi uyarınca “İzmir İcra Daireleri ve mahkemelerinin de yetkili olduğu” gözetilerek, işin esasına girilmesi gerekeceği-
Zamanaşımına uğramış bonodan dolayı kambiyo hukukuna dayalı haklar yitirilmiş olur. Davacı bonoyu ciro yolu ile eline geçirmiş olup, taraflar arasında temel ilişki bulunmamaktadır. TTK.’nun 690 maddesinde 644. madde sayılmadığından, zamanaşımına uğramış bonolar yönünden anılan yasa maddesinde yer alan sebepsiz iktisap hükümlerinin uygulanamayacağı- NOT: Yeni TTK.’nun 778/d maddesinde, “sebepsiz zenginleşme”ye ilişkin TTK. 732. Maddeye atıf yapılmış olduğundan, bu içtihat yeni TTK. bakımından önem ve geçerliliğini yitirmiştir.
Davacı takip talebinde asıl ve faiz alacağı talep ederek toplam alacak üzerinden icra faizi uygulanmasını talep etmiştir. Bu istemin BK nun 104/son maddesinde yer alan, “temerrüt faizine faiz yürütülemeyeceği” ilkesine aykırı olacağı-
Mahkemece, dava konusu alacağın, ikinci alacaklılar toplanmasında, iflas masasına kaydedilip alacağın masaca kesin olarak kabul edilip edilmediğinin araştırılması ve şayet kesin surette kayıt ve kabul edilmiş ise, konusu kalmayan davanın reddine karar verilmek; masaya kayıt edilmek istenip de alacak kısmen veya tamamen reddedilmişse ve kayıt- kabul davası ayrıca açılmamışsa, işbu davaya, husumet iflas masasına yöneltilmek suretiyle alacağın iflas masasına kayıt ve kabul davası olarak devam edilerek, varılacak sonuca göre karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekeceği-
Davaya konu olay tazminat hukukunu ilgilendirdiğinden ve tazmini gerekecek bedelin mahkemece saptanması gerekeceğinden, tazminat alacağının önceden belirlenebilirlik, bilinebilirlik, hesap edilebilirlik vasfı ve dolayısıyla “likit” alacak niteliği taşımadığından, mahkemece, icra inkar tazminatına hükmedilmemesi gerekeceği-