Davalı, her ne kadar ödeme emrinin tebliği üzerinden 7 günlük süre içerisinde ödeme emrinde belirtilen meblağı banka havalesi yolu ile ödemişse de, davacının icra takip tarihinden sonraki döneme ilişkin faiz talebi, icra harç ve masrafları ile icra vekâlet ücreti isteminde de bulunduğu ve bunlara ilişkin herhangi bir ödeme yapılmadığından mahkemece davaya konu olan bu talepler hakkında araştırma yapılarak oluşan sonuca göre karar vermek gerekirken, “davanın konusuz kaldığı”ndan bahisle “karar verilmesine yer olmadığı kararı”nın bozulması gerekeceği-
Vade farkı istenebilmesi için taraflar arasında yazılı şekilde sözleşme bulunması veya yanlar arasında vade farkı ödeneceğine dair ticari teamülün olması gerekeceği, faturalarda yazılı “bedelin belli bir sürede ödenmemesi halinde vade farkı alınır” ibaresinin bulunması ve buna süresi içerisinde itiraz edilmemesi, vade farkı istenebilmesini meşrulaştırmayıp sadece fatura içeriğinin kesinleşmesi sonucunu doğuracağından, mahkemece bu hususun gözetilmeden oluşturulan kararın bozulması gerekeceği-
Sözleşme feshedildiğine göre sözleşmenin 14. maddesi gereği davacının alacağı mal bedelinin güvencesi olarak alınan teminat mektubunun ve ihtarnamede belirtilen çeklerin sebepsiz kaldığından teminat mektubunun ve çeklerin davacının talebi doğrultusunda iadesine karar verilmesi gerekirken bu konuda karar verilmemesi doğru olmadığı gibi mal bedeline ilişkin faturada iskonto yapıldığı belirtilmediği gibi davacının faturada yazılı bedel kadar verdiği çekin süresinde ödenmiş olması ve sözleşmenin 11/e maddesinde vade farkının süresinde ödenmeyen çeklerle ilgili bir düzenleme olması nedeniyle davalının vade farkı talebinde haklı olmadığı gözetilerek birleşen davanın tamamen kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Davalı vekili yasal sürede takibe yaptığı itirazında müvekkilinin borç miktarını açıklayarak temlik alacağı sebebi ile takas mahsup def’inde bulunmuş, “bu nedenle borcu bulunmadığını ve işlemiş faiz istenemeyeceğini” belirterek “takibe ve borca itiraz ettiğini” belirtmiştir. Mahkemece davalının itirazının yorumunda hataya düşülerek, takas mahsup def’i yönünden herhangi bir araştırma ve inceleme yapılmaksızın “asıl alacak yönünden takibin kesinleştiği” gerekçesi ile “davanın reddine” karar verilmesinin bozmayı gerektireceği-
Mahkemece “davada anaparaya ilişkin itirazın iptalinin istenmediği, kabul edilen miktara ilişkin faize yönelik itirazın iptalinin talep edildiği, ancak davalının temerrüdünün BK. nun 101, TTK nun 20/3 maddesi hükmüne göre oluşmadığından davanın reddine karar vermesi”nde yasaya aykırı bir durum bulunmadığı-
Dava, ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile girişilen itirazın iptaline ilişkindir. Bu durumda borçtan şahsen sorumlu olmayan ipotek borçlularına takipten önce ihbar yapılması gerekirken, gönderilen ihbarın bila tebliğ geri döndüğü gözetilmeden, davanın kabul edilmesinin bozmayı gerektireceği-
Davalı takibe itirazında ve davaya cevap dilekçesinde “iddianın yerinde olmadığını” savunmuş, daha sonra mahkemeye sunduğu dilekçesinde “borcu ödediğini” belirtmiştir. Bu dilekçe ekine, dosya numaraları yazılı icra memurluğundan alınan yazı örnekleri eklenmiştir. Ne var ki davalı sonradan “belirtilen dilekçedeki beyanın hataya dayandığını, orada belirtilen ödemelerin başka icra dosyalarına yönelik olduğunu anladığını, bu nedenle mahkemece bu dilekçeye itibar edilmemesini istediğini” açıklamıştır. Bu durumda mahkemece davalının hatalı savunması üzerinde durulup, bu yönde gerekli araştırma ve inceleme yapıldıktan sonra, uyuşmazlığın çözümü yoluna gidilmesi gerekirken, bu yön üzerinde durulmaksızın eksik inceleme ile hüküm kurulamayacağı-
Dava konusu çeklerin davacı hamil tarafından bankaya süresinde ibraz edilmediği ve zamanaşımına da uğradıkları anlaşılmış olup, bu durumda hamilin kambiyo hukukuna dayalı başvuru hakkını yitirmişse de, TTK nun 644. (şimdi; TTK.'nun 732.) maddesi gereğince sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre keşideciye başvuruda bulunabileceği, keşidecinin, bu talebe karşı “sebepsiz zenginleşmediğini” kanıtlamadıkça çek bedeli ile sorumlu olacağı-
Taraflar arasındaki abonelik sözleşmesinde “İzmir İcra Daireleri ve Mahkemelerinin yetkili olduğu”na ilişkin yetki şartı bulunmaktadır. Bu durumda mahkemece HUMK. nun 22. maddesi uyarınca “İzmir İcra Daireleri ve mahkemelerinin de yetkili olduğu” gözetilerek, işin esasına girilmesi gerekeceği-
Zamanaşımına uğramış bonodan dolayı kambiyo hukukuna dayalı haklar yitirilmiş olur. Davacı bonoyu ciro yolu ile eline geçirmiş olup, taraflar arasında temel ilişki bulunmamaktadır. TTK.’nun 690 maddesinde 644. madde sayılmadığından, zamanaşımına uğramış bonolar yönünden anılan yasa maddesinde yer alan sebepsiz iktisap hükümlerinin uygulanamayacağı- NOT: Yeni TTK.’nun 778/d maddesinde, “sebepsiz zenginleşme”ye ilişkin TTK. 732. Maddeye atıf yapılmış olduğundan, bu içtihat yeni TTK. bakımından önem ve geçerliliğini yitirmiştir.