Davacı banka, tarımsal krediler sözleşmesine dayalı olarak takip yapmış olup, takibinde haksız ve kötüniyetli kabul edilemeyeceği gözetilmeden, kötüniyet tazminatıyla sorumlu tutulmasının bozmayı gerektireceği-
Faturaya dayalı alacağın likit (bilinebilir, belirlenebilir) olduğu gözetilerek, icra inkâr tazminatına hükmedilmesi gerekeceği-
Davalı borçlu, aleyhindeki icra takibinde hem borca hem de icra dairesinin yetkisine itiraz etmekle, itirazın iptali davalarında yetkili icra dairesinde takip yapılması dava şartlarından olup, bu durumda mahkemenin öncelikle icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı sonuçlandırıp oluşacak duruma göre diğer talepleri inceleme konusu yapması gerekeceği-
Maddi hataya dayalı bozma ilamına uyulmasının usuli kazanılmış hak meydana getirmeyeceği-
Kısa ve gerekçeli karar arasında çelişki oluşması halinde, bu çelişkinin giderilmesi için, yeni bir hüküm kurulması gerekeceği-
M.K.’ nun 705. maddesine göre ‘’ihalenin tamamlandığı anda taşınmazın mülkiyeti alıcıya geçer.’’ İhalenin 26.12.2003 tarihinde yapıldığı anlaşıldığından mülkiyetin 26.12.2003 tarihinde davacıya geçtiğinin kabulü gerekir. Davacı malik bu davada 01.05.2004 ve 01.12.2004 tarihli kira sözleşmeleri sonucu davalı tarafından kiracılardan peşin alınan kira parasının tahsili için icra takibi yapmıştır. Davacı vekilinin 28.10.2005 tarihli duruşmadaki beyanı ile kiracıların mecurdan tahliye edildikleri anlaşılmaktadır. Bu durumda kiracıların tahliye tarihleri belirlenerek, “tahliye tarihlerine kadar olan kira bedelinin tahsiline” karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmasının, hükmün bozulmasına neden olacağı-
Takibe konu çekin süresinde bankaya ibraz edilmediği için davacının kambiyo hukukuna dayalı olarak müracaat hakkını kaybettiği ancak TTK. ‘nun 818. maddesi yollaması ile aynı yasanın 732. maddesi gereği sebepsiz zenginleşmeye dayalı olarak keşideciye başvurabileceği mahkemenin de kabulündedir. Bu durumda davalının (keşidecinin) TTK.’ nun 732. maddesi gereğince “sebepsiz zenginleşmediğini” kanıtlaması gerekecektir-
Hükme esas alınan bilirkişi ek raporunda asıl alacak ve faiz miktarları ayrı ayrı gösterilmiş olmasına rağmen, kararın hüküm fıkrasında asıl alacak ve işlemiş faiz miktarı ayrı ayrı gösterilmeden, toplam bedel üzerinden karar verilmesi infazda tereddüt yaratacak nitelikte olduğu gibi, hükmedilen miktarın içinde faiz alacağı da bulunduğundan, işlemiş faize takip tarihinden sonrası için yeniden faiz yürütülmesine olanak sağlayacak şekilde hüküm kurulmasının bozmayı gerektireceği-
Davanın temelini oluşturan icra takibine dayanak yapılan kredi sözleşmesinde davalının imzası bulunmamaktadır. Esasen bu husus davacının da kabulündedir. Bu durumda mahkemece “davalı aleyhindeki davanın husumet yönünden reddi ve hüküm tarihindeki AAÜT uyarıca maktu ücreti geçmemek üzere vekâlet ücretine hükmedilmesi” gerekirken, “davanın konusuzluktan reddi”nin bozmayı gerektireceği-
Davacının mal teslimine ilişkin olarak sunduğu irsaliyelerde adı geçen ve davacı vekilinin son celsedeki beyanına göre davalıya malları götüren kamyon şoförü olduğu anlaşılan dava dışı kişinin malları davalıya teslim edip etmediği konusunda ifadesine başvurmadan karar verilmesinin doğru olmadığı gibi, defterleri usulüne uygun olarak tutulan davacı tarafa tamamlayıcı yemin verilip sonucuna göre hüküm kurulması gerekeceği- NOT: Yeni HMK. M. 225 ve devamındaki düzenleme ile “tamamlayıcı yemin” kaldırılmıştır.