Davalı borçlu, borca itirazla birlikte icra dairesinin yetkisine de itiraz etmiştir. Mahkemece öncelikle “icra dairesini yetkisi”ne yönelik itirazın sonuçlandırılması gerekeceği-
İtirazın iptali davasını gören mahkemenin kaza çevresinde icra takibi yapılmamış olmasının , davanın görülmesine hukuki engel teşkil etmeyeceği-Davalının, mahkemenin yetkisine itirazı üzerine verilen ve kesinleşen yetkisizlik kararı gereğince dosya mahkemeye intikal etmiş olup, davanın görülmesi gerekeceği-
Dava konusu çeklerin zaman aşımına uğradığı anlaşılmaktadır. Arada temel ilişki de olmadığından uyuşmazlığın çözülmesinde sebepsiz zenginleşmeye dayanılması gerekeceği ve davalının, ödeme def’inde bulunduğu iddiası da olduğuna göre, ispat yükünün davalıda olduğuna da dikkat ederek hüküm kurulması gerekirken “davanın reddine” karar verilmesinin bozmayı gerektireceği-
Bonolarda üç yıllık zamanaşımı süresi dolduktan sonraki bir yıl içinde sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayalı olarak lehtarın keşideciye başvuru hakkının olacağı-
2926 sayılı Kanun’ dan doğan alacaklara Bütçe Kanununa göre faiz oranları uygulanacağına dair bir düzenleme olmayıp, Bağ-Kur Tebliğleri’ne göre yasal faizin uygulanması gerekeceği-
Asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesi gerektiği halde, asıl alacak ile işlemiş faiz toplamına yasal faiz uygulanması biçiminde hüküm kurulması “faize faiz yürütülemeyeceği” kuralını ihlal edeceğinden, bozulması gerekeceği-
İcra takibine konu alacağın, köy merasında izinsiz hayvan otlatılarak verilen zararın tahsili istemine ilişkindir. Bir alacağın 6183 sayılı yasaya tabi olması mutlaka o yasa gereğince takip ve dava edilmesi anlamına gelmez. Alacaklı böyle bir alacağı ister 6183 sayılı yasa hükümlerine göre, isterse genel hükümlere göre takip ve dava edebilir. Diğer bir anlatımla davacının genel hükümlere göre takip yapmasına yasal engel yoktur. Bu konuda alacaklının seçimlik hakkı bulunduğu gözetilerek işin esasının incelenmesi gerekirken mahkemece davanın reddedilmesinin hükmün bozulmasına neden olacağı-
Dava şartlarının yokluğu nedeniyle dava reddedildiğine göre, AAÜT’ nin 7/2. maddesi uyarınca maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekirken nispi vekâlet ücretine hükmedilmesinin hükmün bozulmasını gerektireceği-
Davalı apartman yönetiminin, ana saat hidrofor için düzenlediği abone numaralı sözleşme, konut aboneliği olup, taraflar arasındaki uzlaşmazlıkta ‘tüketici mahkemesi’nin görevli olacağı-
Mahkemece “tahsilât makbuzlarını imzalayan kişilerin şirketi temsil yetkisi bulunmadığı, bu nedenle makbuzlarda yazılı bedelin davacının davalıdan talep edemeyeceği” gerekçesiyle “davanın reddine” karar vermiştir. Ödeme belgelerindeki imzalar davalı şirketi temsil ve ilzama yetkili kişilere ait olmasa bile, ödemeler kasa defterinde veya davalı şirketin ticari defter ve kayıtları ile hesaplarında yer almış ise bu meblağlardan davalıyı sorumlu tutmak gerekir. Bu nedenle davalı şirketin varsa kasa defteri, diğer ticari defter ve kayıtları ile hesapları incelenerek ödeme makbuzlarına uygun hesap hareketi olup olmadığı üzerinde durulup, toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilip bir karar verilmesi gerekirken, mahkemece bu yönler gözetilmeden, eksik inceleme ile hüküm kurulmasının, hükmün bozulmasına neden olacağı-