Davacı dinletmiş olduğu tanıklar ile taraflar arasındaki temel ilişkinin varlığını ve senedin bu nedenle verilmiş olduğunu kanıtlamıştır. O halde artık; “senet üzerinde yazılı bedeli ödediğini” ispat etmesi gereken davalıdır. Davalı dava konusu alacak miktarını tanıkla ispat edemeyeceği gibi, bu konuda tanık da dinletemez. Davalı vekili başka delil de göstermemiştir. Ayrıca, yemin deliline de dayanmamıştır. Açıklanan nedenlerle senet üzerindeki bedeli ödediğini ispat edememiştir. Bu nedenle mahkemenin “davanın kabulüne” karar vermesinin yerinde olacağı-
Davacı tarafça itiraz edilmedikçe yargılamanın her safhasında davalı tarafından kötü niyet tazminatı istenebileceği-
Davacı takibinde asıl alacakla birlikte işlemiş faiz toplamına takipten itibaren faiz yürütülmesini talep etmiş olup, mahkemece “itirazın iptaline, takibin devamına” denilmek suretiyle işlemiş faize, takipten itibaren yürütülecek şekilde hüküm kurması doğru değilse de, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, kararın düzeltilerek onanması gerekeceği-
Davanın tümü ya da bir bölümünün atiye bırakılması beyanına karşı davalı taraf “muvafakat etmiş olduğunu” bildirmiş ise atiye bırakılma nedeniyle davalı taraf yararına vekâlet ücretine karar verilemez. Çünkü atiye bırakma, davadan vazgeçme anlamına gelmediği gibi HMK.’ nun 150. maddesinde düzenlenen davanın takipsiz bırakılması da değildir. Uygulamada gelişerek kabul edilmiş, uyuşmazlığın esasının çözülmeden davanın bir tür sonlandırılması biçimidir. Bu nedenle davalı lehine vekâlet ücreti takdir edilmesinin doğru olmayacağı-
Çekin, ödenmesi için muhatap bankaya veya şubelerine ibraz edilmeyip başka bankalar aracılığıyla tahsil edilmeye çalışıldığında, bankanın kısmi ödeme yükümlülüğünün doğmayacağı-
Banka kredi kartlarına ilişkin uyuşmazlıkların genel mahkemelerde görülmesi gerekeceği-
Davacı tarafından itiraza uğramadıkça davalı tarafından yargılamanın her aşamasında kötü niyet tazminatı talebinde bulunulabileceği-
Mahkemece yapılan yargılama sonunda taraflar arasında ki ticari ilişki nedeni ile davacının faturaya dayalı olarak davalı hakkında takibe geçtiğini, davalının ödeme savunmasında bulunduğu ancak defterini ibraz etmediği “davacının ticari ilişki nedeni ile davalıdan alacaklı olduğu” gerekçesi ile “davanın kısmen kabulüne” karar vermesinde yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Dava konusu uyuşmazlık ihtiyaç kredisinden kaynaklanmakta olup, davalıda tüketicidir. Bu durumda davaya tüketici mahkemelerinde bakılması gerekeceği-
Mahkemece, Adli Tıp Kurumundan alınan bilirkişi raporunun kendi içinde çelişik olduğu gözetilmeden, bu raporun bir maddesine dayanılarak karar oluşturulmasının bozmayı gerektireceği-