Dava konusu malzemelerin davacı tarafından davalıya teslim edildiği ve halen davalının elinde bulunduğu konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, bu teslimatın satış amacıyla mı yoksa davalının otelinde teşhir amacıyla mı yapıldığı konusunda toplanmaktadır. Her ne kadar davalı “taraflar arasında satım akdi bulunmadığını malların kendisine teşhir amacıyla teslim edildiğini” savunmuş ise de, davacı tarafından düzenlenip kendisine tebliğ edilen faturaya itiraz etmediği gibi “depoya koyduğunu belirttiği malzemelerin davacı tarafından alınması” konusunda herhangi bir ihtar da göndermemiştir. Bu olgular dosyadaki diğer delillerle birlikte değerlendirildiğinde; taraflar arasında satış akdi bulunduğunun ve TTK.’ nun 23. maddesi uyarınca süresinde itiraz edilmeyen fatura münderatının kesinleştiğinin kabulü gerekir. Davalı taraf bu olguların aksini de kanıtlayamamıştır. Mahkemece bu yönler gözetilmeden delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulmasının, hükmün bozulmasına neden olacağı-
İcra takibine dayanak senet altındaki imzanın davacıya ait olmadığı iddiasına dayalı menfi tespit talebine ilişkin davada, ilamsız icra takibine itiraz edildiği ve itirazın iptali davası açılmışsa, bu davadan sonra aynı borç ile ilgili menfi tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığının kabul edildiği, ancak icra takibine itiraz edilmiş olmasına rağmen itirazın iptali davası açılmamış ise, bu halde borçlunun menfi tespit davası açmasında hukuki yararının olduğu, icra takibinin itiraz üzerine durmasının takip hukukuna ilişkin bir durum olup takip dayanağı senedi hükümsüz kılmayacağı-
Borçlar Kanununa göre vekâletten azilin ve ondan istifanın her zaman mümkün olduğu, Kanunun bu hükmü emredici olup aksine öngörülerek ceza koşulunun geçerli olmayacağı- sözleşmede kalan süreye ilişkin ücretin ödeneceğinin kararlaştırılması azle engel teşkil etmediği gibi, davacıya çalışmadığı süre için ücret talep etme hakkı vermeyeceği, ancak anılan maddenin 2. fıkrasına göre davacının münasip olmayan zamanda fesih nedenine dayalı tazminat talep imkânı bulunduğu-
5464 sayılı Yasa sadece Banka Kartları ve Banka Kredi kartlarına ilişkin sözleşmeler bakımından kefilin sorumluluğu, adi kefalet hükümlerine göre belirlediğine göre, bu kapsamda bulunmayan genel kredi sözleşmesine kefalet bakımından, adi kefalet hükümlerine göre karar verilmesinin bozmayı gerektireceği-
Yerel mahkeme “davalının 8 gün içinde itiraz etmediği” gerekçesiyle hüküm oluşturmuştur. Oysa fatura düzenlenmesi tek başına akdi ilişkinin kanıtını oluşturmaz. Bu itibarla her şeyden önce davacının davalıya mal satıp teslim ettiğini kesin delillerle kanıtlaması gerekir. O halde mahkemece mal teslimine ilişkin kargo üzerinde durulup, tarafların tacir oldukları gözetilerek, ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılıp, davalının gerek itiraz dilekçesinde gerekse de davalı vekilinin yargılama sırasındaki savunmaları, toplanacak tüm delillerle birlikte değerlendirilerek karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm oluşturulmasının, hükmün bozulmasına neden olacağı-
İtirazın iptali davasında, davacı davalıya banka havalesi ile borç olarak gönderdiği paraların ödenmediğini; davalı ise gönderilen paraların daha önceden verilen ödünç paraların ödenmesine ilişkin olduğunu savunmuştur. Davalının bu savunması gerekçeli inkâr niteliğindedir. Bu durumda ispat yükü davacıya aittir, davalıya ait değildir. Somut olayda, davacının dayandığı banka dekontlarının bazıları davacının iddialarını doğrulamaktadır. Bu durumda bu havaleler için davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece Dairemizin bozma kararına uyulduğu halde bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir. Zira bozma kararında da açıkça belirtildiği gibi, ipotek borçlusu hakkındaki talep koşulları gerçekleşmemiştir. İpotek borçlusu ile asıl borçlu arasında mecburi dava arkadaşlığı bulunduğundan ipotek borçlusu yönünden dava koşulları oluşmadığına göre, mecburi dava arkadaşlığı olan asıl borçlu yönünden de buna bağlı olarak takip ve dava koşulları oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddi gerekirken, bu yön üzerinde düşünülmeden yazılı şekilde hüküm kurulmasının hükmün bozulmasına neden olacağı-
Yargıtay’ın istikrar kazanmış uygulamasına göre, gecikme zammı “faiz” niteliğinde olduğundan, mahkemece takip tarihinden sonrası için faize faiz yürütülmesine olanak sağlayacak biçimde hüküm oluşturulması, BK.’ nun 104/son maddesine aykırılık oluşturduğundan, hükmün bozulmasına neden olacağı-
İtirazın iptali davalarında hem borca hem de icra dairesinin yetkisine itiraz edildiğinin belirlenmesi halinde İİK.’ nun 50. maddesi uyarınca öncelikle icra dairesinin yetkisine yönelik itiraz incelenmelidir. Yargılama sırasında borcun kabul edilmesi, başka bir anlatımla borç yönünden itiraz bulunmadığının bildirilmesi, dava tarihinde görevli olan mahkemenin görevini etkilemez. Mahkemece bu yönler gözetilmeden yanılgılı gerekçelerle “görevsizlik kararı” verilmesi, usul ve yasaya aykırı olduğundan, hükmün bozulmasına neden olacağı-
Alacağın yabancı para cinsinden tahsilinin talep edilmesi mümkün olsa dahi, söz konusu tazminatın yabancı paranın icra takip tarihindeki kur üzerinden Türk Lirası karşılığı bulunmak suretiyle tayin ve takdir edilmesi gerekir. Bu husus gözetilmeden, yabancı para üzerinden icra inkâr tazminatının tahsiline imkân verecek şekilde hüküm tesisinin, hükmün bozulmasına neden olacağı-