Mahkemece mahallinde keşif yapılarak, dava konusu klimaların otelde takılı olduğunun görülmesi üzerine, davanın kabulüne karar verilmişse de, keşifte saptanan klimaların davalı ile dava dışı firma arasındaki sözleşmede belirtilen klimalar mı, yoksa o sözleşme dışında kalan başka klimalar mı olduğu araştırılmamıştır. Bu durumda mahkemece belirtilen eksik araştırmanın tamamlanarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekeceğinden, mahkeme hükmünün bozulması gerekmiştir-
Taraflar arasında düzenlenen Akaryakıt Satış Sözleşmesi’nde kararlaştırılan temerrüt faizinin, fatura tarihi tarihinden itibaren başlayacağı belirtilmiş ise de, fatura tarihi önceden belli olmadığından anılan sözleşme hükmü BK.’ nun 101. maddesi anlamında borcun ifa edileceği günün, taraflarca müttefikan kararlaştırıldığı biçiminde yorumlanamaz. Takipten önce ihtar da gönderilmediğine göre, temerrüt tarihi olarak takip tarihinin esas alınması gerektiği düşünülmeden mahkemece, fatura tarihinden itibaren faiz hesabı yapan bilirkişi raporunun hükme esas alınmasının hükmün bozulmasına neden olacağı-
Dava konusu çeklerin arkasında bulunan şerhin, davacının yasadan doğan alacağını talep etmesine engel olmayacağından, çekin süresinde bankaya ibraz edildiği ve karşılıksız çıktığı anlaşıldığına göre “davanın kabulü” gerekeceği-
Mahkemece, ticari satışlar açısından ayıbın niteliğine bakılmaksızın satıcının tekellüfünden kaynaklanan her türlü davanın malın tesliminden itibaren 6 ay içinde açılması gerektiği, alıcının iğfal edildiği hususunun ispat edilmediği gibi zamanaşımını kesen nedenlerinde olmadığı, ayıba karşı tekellüfe ilişkin karşı davanın zamanaşımı süresinden hemen sonra ikame edildiği, bu itibarla karşı davalının süresinde ileri sürdüğü zamanaşımı def’inin yerinde olduğu, öte yandan karşı davacı alıcının TTK nun 25/3. (Yeni TTK. 23) maddesinde belirtilen muayene ve ihbar süresine de riayet etmediği, bu nedenle davacı-karşı davalı satıcı tarafından açıkça karşı çıkmadığı için ayıplı olduğunun kabul edilmesi gereken malın alıcı tarafından bu haliyle kabul edilmiş sayılması, üstelik ayıplı olduğu ileri sürülen malzemenin kullanılmış olması nedeni ile de ayıplı olduğunun ileri sürülmesinin hüsnüniyet kurallarına aykırı olduğu, alacağın likit bulunduğu gerekçesi ile asıl davanın kabulü ile karşı davanın r
Borcun tasfiyesi için imzalanan protokol davadan sonra yapıldığından, “davanın konusuz kaldığı” gerekçesi ile bir karar verilmesi ve dava tarihi itibariyle haklılık durumu gözetilerek, yargılama ve vekâlet ücretine hükmetmek gerekeceği-
“Dava konusu senette keşide yeri yazılı olmadığı için çek vasfını taşımadığı” icra mahkemesinde saptanmış olduğundan ve kambiyo senedi niteliğinde olmayan böyle bir belgenin ciro yolu ile devri mümkün olmayıp, ancak temlikle devredilebileceğinden, mahkemece usulüne uygun bir temliğin varlığı araştırılarak, oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Davalı, “işyerini kiraya verdiğini, elektrik tüketim bedelinden sorumlu tutulamayacağını, kiracının kaçak kullanımı nedeni ile elektriğin kesilip tekrar verildiğini, bu davranışın zararın oluşmasına neden olduğunu, davacının talebinin M.K. nun 2. maddesine aykırı olduğunu” savunmuştur. Bu durumda mahkemece dava dışı kiracının kaçak kullanımı olup olmadığı, kaçak kullanım varsa ne gibi işlem yapıldığı, davacının Tarifeler Yönetmeliğine uygun davranıp davranmadığı, Tarifeler Yönetmeliğine uygun davranmaması nedeni ile zararın oluşmasına sebep olup olmadığı konusunda TEDAŞ kayıtları da incelenmek sureti ile bilirkişi incelemesi yaptırılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Dava; 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 4822 sayılı Kanun ile değişik 10. maddesindeki “Tüketici kredisinin teminatı olarak şahsi teminat verildiği hallerde kredi veren, asıl borçluya başvurmadan kefilden borcun ifasını isteyemez” hükmü yürürlüğe girmeden önce açıldığından, bu hükmün bu dava için uygulanamayacağı-