Taraflar arasındaki itirazın iptali davası-
Taraflar arasındaki itirazın iptali davası-
Hor kullanım tazminatının tahsili amacı ile başlatılan icra takibine itirazın iptali istemi-
Borçlar Kanunu`nun 104/son madde ve fıkrası uyarınca, gecikme faizine faiz yürütülmesinin mümkün olmadığı, mahkemece, itirazın iptaline ve takibin devamına karar verilmek suretiyle, takip talebinde yer alan asıl alacak ve işlemiş faiz toplamına tekrar faiz yürütülmesi isteğinin de kabul edildiği, bu suretle açıklanan madde hükmünün ihlal edilmiş olduğu-
Davaya konu sözleşmenin imzalandığı tarihte 1086 s. HUMK. yürürlükte olduğundan; yetkinin kamu düzeniyle ilgili bulunmadığı hallerde, davacının tercihine göre davanın davalının ikametgâhı, işin ifa olunduğu yer veya sözleşmede yetkili kılınan mahal mahkemelerinden birinde açılmasının mümkün olduğu, kesin yetkinin kabulü halinde; sözleşmenin imzalandığı tarihte yasayla yetkili kılınan üç ayrı yer mahkemesinde dava açma imkânı bulunan tarafların, seçimlik hakları ortadan kalkacak olup, eşitlik ilkesine de aykırılık teşkil edeceği, mahkemece bu hususlar incelenmeden, eksik değerlendirme sonucu verilen yetkisizlik kararının hükmün bozulmasına neden olacağı-
Mahkemece HMK. mad. 119/f bendindeki ''her bir vakıanın hangi delille ispat edileceği ''ve 119/g bendindeki ''dayanılan hukuki sebep'' eksikliğin, HMK. mad. 119/2'deki bentlerden olmadığı ve davacının TC kimlik numarasının dava dilekçesine ekli vekaletnamede mevcut olduğu halde, eksikliklerin giderilmediği ve TC kimlik numarasının bulunmadığından bahisle davanın açılmamış sayılmasına karar verilemeyeceği-
Mahkemece; kambiyo senedi vasfını yitirerek “delil başlangıcı” niteliğini kazanan çekle ilgili olarak dinlenen davacı tanıkları beyanları da gözetilerek, “davacı yanca kanıtlanamayan davanın ve koşulları oluşmayan davalıların tazminat istemlerinin ayrı ayrı reddine” karar verilmiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Mahkemece, anasözleşmedeki hükümlerin davacı aleyhine yorumlanmasının hukuka aykırı olacağı, davalı kooperatifçe davacıya ürün bedelinin ödenmesi konusunda sözleşmede yazılan şekilde halen bir karar alınmadığı, aradan hüküm tarihine göre 5 yılı aşkın bir sürenin geçtiği gibi halen de ödeme konusunda ne zaman karar alınacağının belirsiz olduğu, davacıyı bu şekilde tamamen davalının iradesine teslim eden sözleşme ve kararların genel hukuk kurallarına ve hak kavramına aykırı bulunduğu, bu şekilde anasözleşme hükümlerine sıkı sıkıya bağlı kalındığında davacının alacağını talep etme hakkının, davalının irade ve keyfine tabii olacağı, bu durumun kabul edilemez olduğu, buna göre asıl alacağın muaccel hale geldiği ancak birikmiş faiz yönünden hukukta muaccel olma ile temerrüde düşme kavramlarının farklı olduğu, davalının temerrüde düşürüldüğüne ilişkin bir bilgi ve belgenin mevcut bulunmadığı, ayrıca alacak miktarının taraflar arasında tartışmasız belirgin ve likit bulunduğu gerekçesiyle, ana para yönünden davanın kabulü ile, itirazının iptaline, birikmiş faize ilişkin talebin reddine ve %40 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesinin gerekeceği-
Beş yıl hapis cezasına hükümlü olarak cezaevine alınan, daha sonra şartla tahliye edilen davalının kısıtlılığı, şartla tahliye edilmekle sona erdiğinden, bu tarihler arasında hükümlü olan davalıya yasaya uygun vasi atanıp atanmadığı araştırılmaksızın, dava dilekçesinin davalının ev adresine tebliğ edilerek, taraf teşkili sağlanmadan, savunma hakkı kısıtlanarak ve davalının yokluğunda yargılama yapılmak suretiyle karar verilmesinin, hükmün bozulmasına neden olacağı-