Davacı, “dava konusu malların teslim edildiğine” dair sevk irsaliyeleri sunmuş, bu sevk irsaliyelerinde “teslim alan” kısımlarında isim ve imzanın bulunduğu görülmüştür. Bu durumda mahkemece, bu irsaliye ve faturalardaki imzalar konusunda davalı şirketin yetkili temsilcisinin isticvabı ile gerektiğinde irsaliye ve faturalarda imzaları bulunan kişilerin davalının yetkili temsilcisi veya çalışanı olup olmadığı araştırılıp, varılacak sonuca göre karar gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm oluşturulmasının bozmayı gerektireceği-
İtirazın iptali davalarında hem icra dairesinin yetkisine, hem de mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş olması durumunda, İİK. 50 uyarınca mahkemece öncelikle icra dairesinin yetkisine yönelik itirazın incelenmesi gerekeceği-
İİK'nun 67/1 nci maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davasının koşullarından birinin de, ödeme emrinin düzenlenip, borçluya tebliği olduğu, ödeme emri tebliğ edilmeden, dolayısıyla ödeme emrine itiraz yapılmadan, itirazın iptalinin talep edilmesinde hukuki yararın bulunmadığı-
Geç teslimden kaynaklanan gecikme tazminatının tahsili amacıyla girişilen takibe itirazın iptali istemine ilişkin davada gecikme tazminatının fer'i nitelikte olmadığı, talep edebilmek için eseri teslim alırken ihtirazi kayıt koymaya gerek olmadığı-
Alacağın dayanağı senetler zamanaşımına uğradığından bu senetler yazılı delil başlangıcı niteliğindedir. Hal böyle olunca; ispat yükünün davacıda olup keşideci ile arasındaki temel ilişkiyi tanık dahil her türlü delille ispatlaması gerekir. Dosyada dinlenen davacı tanıklarının beyanları taraflar arasındaki temel ilişkiyi ispat etmeye yeterli değildir. Öte yandan zamanaşımına uğramış senet ile ilgili temerrüt faizinin istenebilmesi için borçlunun ihtaren temerrüde düşürülmesi gerekmekte olup, dosyada buna dair herhangi bir belge bulunmadığı halde, senetlerin vade tarihinden itibaren işlemiş temerrüt faizine hükmedilmesinin de, hükmün bozulmasına neden olacağı-
Taraflar arasındaki itirazın iptali davası-
Mahkemece, davalı kooperatifin üyesi olan davacıya 2006 yılında teslim edilen ürün bedelinin halen ödenmediği, ödeme konusunda ne zaman karar alınacağının belirsiz olduğu, anasözleşme hükümlerine sıkı sıkıya bağlı kalındığında davacının alacağını talep etme hakkının davalının irade ve keyfine tabi olacağı, davacıyı bu şekilde tamamen davalının iradesine teslim eden sözleşme ve kararların genel hukuk ilkelerine ve hakkaniyete aykırı olduğu, bu nedenle asıl alacağın muaccel hale geldiğinin kabulü gerektiği, birikmiş faiz yönünden davalının temerrüde düşürüldüğüne ilişkin bir bilgi ve belgenin mevcut olmadığı, ayrıca alacak miktarının taraflar arasında belirgin ve likit bulunduğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile 12.700,00 TL asıl alacağa yönelik itirazın iptaline ve takibin bu miktar üzerinden devamına, takip tarihinden itibaren asıl alacağa faiz işletilmesine, fazlaya ve birikmiş faize ilişkin isteklerin reddine, % 40 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmesinin gerekeceği-
Taraflar arasındaki itirazın iptali davası-
Dava konusu bono, ciro yoluyla davacıya geçmiş olduğundan davacının, “keşideci imzasının sahte olduğunu bile bile senedi devraldığı” kanıtlanmadıkça, kötü niyet tazminatı ile sorumlu tutulması doğru görülmez. Somut olayda; davacının takibinde kötü niyetli olduğuna dair yeterli delil bulunmadığından, davacının kötü niyet tazminatı ile sorumlu tutulmaması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulmasının bozmayı gerektireceği-
Hem icra dairesinin hem de mahkemenin yetkisine itiraz durumunda, dava şartı olduğundan, öncelikle icra dairesinin yetkisine yönelik itirazın incelenmesi gerekeceği-