Dava konusu icra takip dosyasında davalı-borçlunun ödeme emrine itiraz dilekçesinin yasal süresinde ibraz edildiği, gerekçeli kararda belirtilen davalı-alacaklı vekilinin ise icra müdürlüğüne diğer borçlu yönünden işlem yapmak üzere 01.12.2009 tarihinde geldiği, bununla birlikte takip dosyasında İİK.’ nun 67/1 maddesinde davacı-alacaklıya borçlu itirazının tebliğ edildiğine dair bir belge bulunamadığı görülmüştür. İİK.’ nun 67/1 maddesinde, “takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.” denilmektedir. O halde, anılan yasa maddesinde, açıkça “itirazın tebliği” aranmakta olup, icra takip dosyasında da alacaklı vekiline itirazın tebliğ edildiğine dair bir belge bulunmadığı anlaşıldığından, yazılı şekilde “davanın reddine” karar verilmesinin bozma gerektireceği-
Dava, İİK’ nun 67. maddesi uyarınca; davacı bankanın yetkili hamili, davalının keşideci olduğu çeke dayalı ilamsız icra takibine yapılan “itirazın iptali” istemine ilişkindir. Davacı bankanın dava konusu çeki ciro yolu ile dava dışı şirkete verdiği kredinin teminatı olarak devraldığı ihtilafsızdır. Mahkemece, davacı bankanın taraf olmadığı, davalı tarafın açmış olduğu menfi tespit davasının kabul edildiğinden hareketle “davalının sebepsiz zenginleşmediğini ispat ettiği” gerekçesiyle “davanın reddine” karar verilmesi doğru görülmemiştir. Somut olayda, davacı bankanın dava dışı kredi borçlusu şirketten alacaklı olup olmadığı, alacaklı ise alacak miktarı araştırılıp belirlendikten sonra, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçelerle yazılı şekilde karar verilmesi bozma gerektireceği-
Taraflar arasındaki itirazın iptali davası-
Hem icra dairesinin hem de mahkemenin yetkisine itiraz durumunda, dava şartı olduğundan, öncelikle icra dairesinin yetkisine yönelik itirazın incelenmesi gerekeceği-
Para borçları ifa zamanında alacaklının ikametgâhının bulunduğu yerde ödenir. Dava konusunun bir miktar paranın tahsiline yönelik olması nazara alınarak, BK.73 maddesi gereği alacaklının ikametgâhı mahkemesinin yetkili olduğu gözetilmeksizin, yanılgılı gerekçelerle “yetkisizlik kararı” verilmesinin bozmayı gerektireceği-
Davacı birleşen dosya davalısı icra takibinde hem borca hem de icra dairesinin yetkisine itiraz etmiştir. Bu durumda mahkemece İİK.’ nun 50. maddesi uyarınca öncelikle icra dairesinin yetkisine yönelik itirazın incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece davalının, akdi ilişkiyi inkâr ettiği, taraflar arasında yazılı sözleşme bulunmadığı, bu nedenle İİK.’ nun 50. ve HMK.’ nun 6. maddesi gereğince davalının yerleşim yeri icra dairelerinin yetkili olduğundan, yetkisiz icra dairesinde yapılan icra takibi nedeniyle yapılan itiraza karşı açılan davanın reddine karar verilmiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Davalı, “davacıdan mal almadığını” savunduğuna göre, davacının, davalı defterinde kayıtlı bulunmayan bu fatura kapsamındaki malları davalıya sattığını ve bu satış ilişkisi çerçevesinde “davalıya ya da çalışanına teslim ettiğini” yazılı delille kanıtlaması gerekeceği-
İstirdat davasında, mahkemece, uzman bilirkişi heyetinden rapor alınarak davacının ödemekle yükümlü olduğu asıl borç, ödeme tarihine kadar bu miktar üzerinden işleyecek faiz ve bu tarih itibariyle davalı yanca yapılan icra takip giderleri de hesaplanarak, davacının yapmış olduğu toplam ödeme miktarından mahsup edilerek, bakiye miktar üzerinden istirdat davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken, bu yönler gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması bozma gerektireceği-
Davalı yargılama sırasında kefalet imzasının kendisine ait olduğunu kabul etmiş ve mahkemece de davanın kabulü ve %40 oranında tazminata karar verilmiştir. Alacak banka kredi sözleşmesinden kaynaklanmakta olduğundan likit niteliktedir. Bu nedenle tazminata karar verilmesinde yasaya aykırı bir yön olmadığı-