İİK'nun 67/1 nci maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davasının koşullarından birinin de, ödeme emrinin düzenlenip, borçluya tebliği olduğu, ödeme emri tebliğ edilmeden, dolayısıyla ödeme emrine itiraz yapılmadan, itirazın iptalinin talep edilmesinde hukuki yararın bulunmadığı-
İtirazın iptali davalarında hem icra dairesinin yetkisine, hem de mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş olması durumunda, İİK. 50 uyarınca mahkemece öncelikle icra dairesinin yetkisine yönelik itirazın incelenmesi gerekeceği-
Alacağın dayanağı senetler zamanaşımına uğradığından bu senetler yazılı delil başlangıcı niteliğindedir. Hal böyle olunca; ispat yükünün davacıda olup keşideci ile arasındaki temel ilişkiyi tanık dahil her türlü delille ispatlaması gerekir. Dosyada dinlenen davacı tanıklarının beyanları taraflar arasındaki temel ilişkiyi ispat etmeye yeterli değildir. Öte yandan zamanaşımına uğramış senet ile ilgili temerrüt faizinin istenebilmesi için borçlunun ihtaren temerrüde düşürülmesi gerekmekte olup, dosyada buna dair herhangi bir belge bulunmadığı halde, senetlerin vade tarihinden itibaren işlemiş temerrüt faizine hükmedilmesinin de, hükmün bozulmasına neden olacağı-
Taraflar arasındaki itirazın iptali davası-
Mahkemece, davalı kooperatifin üyesi olan davacıya 2006 yılında teslim edilen ürün bedelinin halen ödenmediği, ödeme konusunda ne zaman karar alınacağının belirsiz olduğu, anasözleşme hükümlerine sıkı sıkıya bağlı kalındığında davacının alacağını talep etme hakkının davalının irade ve keyfine tabi olacağı, davacıyı bu şekilde tamamen davalının iradesine teslim eden sözleşme ve kararların genel hukuk ilkelerine ve hakkaniyete aykırı olduğu, bu nedenle asıl alacağın muaccel hale geldiğinin kabulü gerektiği, birikmiş faiz yönünden davalının temerrüde düşürüldüğüne ilişkin bir bilgi ve belgenin mevcut olmadığı, ayrıca alacak miktarının taraflar arasında belirgin ve likit bulunduğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile 12.700,00 TL asıl alacağa yönelik itirazın iptaline ve takibin bu miktar üzerinden devamına, takip tarihinden itibaren asıl alacağa faiz işletilmesine, fazlaya ve birikmiş faize ilişkin isteklerin reddine, % 40 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmesinin gerekeceği-
Dava konusu bono, ciro yoluyla davacıya geçmiş olduğundan davacının, “keşideci imzasının sahte olduğunu bile bile senedi devraldığı” kanıtlanmadıkça, kötü niyet tazminatı ile sorumlu tutulması doğru görülmez. Somut olayda; davacının takibinde kötü niyetli olduğuna dair yeterli delil bulunmadığından, davacının kötü niyet tazminatı ile sorumlu tutulmaması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulmasının bozmayı gerektireceği-
Taraflar arasındaki itirazın iptali davası-
Hem icra dairesinin hem de mahkemenin yetkisine itiraz durumunda, dava şartı olduğundan, öncelikle icra dairesinin yetkisine yönelik itirazın incelenmesi gerekeceği-
Dava, faturaya dayalı olarak başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Davalı taraf, davaya verdiği cevabında mal teslimini kabul etmeyip “sevk irsaliyelerinde teslim alan kişi olarak imza atan kişinin şirket çalışanı olmadığını” söylemektedir. Bu durumda mahkemece sevk irsaliyelerinde teslim alan kişi olarak görülen şahsın, davalı çalışanı olup olmadığı araştırılarak, taraflarca sunulan diğer delillerle birlikte değerlendirilerek, varılacak sonuca göre karar vermek gerekirken, yazılı şekilde hüküm oluşturmanın bozmayı gerektireceği-
“Hukuki yarar bulunmadığı” gerekçesiyle reddedilen dava nedeniyle davalı aleyhine %40 (şimdi; %20) icra inkâr tazminatına hükmolunmasının usul ve yasaya aykırı olacağı-