Taraflar arasındaki itirazın iptali davası-
İİK’nun 67/2 nci madde hükmündeki düzenlemeye göre, borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması halinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkar tazminatına; alacak likit olsun veya olmasın, böyle bir alacağa dayalı takibin, haksız ve kötüniyetli olması halinde ise istem varsa, borçlu lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerekeceği, iş bu tazminata hükmedilmesi için takibin haksız olması tek başına yeterli olmayıp, ayrıca alacaklının kötüniyetli olmasının da gerektiği, alacaklının kötüniyetli sayılabilmesi için de, takibin haksız olduğunu bildiği ya da bilmesi gerektiği halde icra takibine girişmiş olmasının gerekeceği, bu hususun ispat yükünün de, davalı borçluda olduğu-
Mahkemece davalının meşruhata rağmen ticari defterlerini ibraz etmediği, dolayısıyla dava konusu faturaların ticari defterlerinde kaydedildiğine ve mal teslimini kabul ettiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davacı, dava konusu faturaların davalının ticari defterlerinde kayıtlı olduğunu savunmuştur. 6100 sayılı HMK.’ nun 219. maddesine göre taraflar kendilerinin veya karşı tarafın delil olarak dayandıkları ve ellerinde bulunan tüm belgeleri mahkemeye ibraz etmek zorundadır. Mahkemece ticari defterlerin ibrazı yönünden HMK’ nun 220. maddesi uyarınca işlem yapılıp toplanan tüm deliler birlikte değerlendirilmek suretiyle bir karar oluşturulması gerekirken, bu yönler gözetilmeden eksik inceleme ile karar verilmesinin hükmün bozulmasına neden olacağı-
Takip tarihi itibari ile senetlere yönelik herhangi bir ödeme yapıldığı ispatlanamadığından, takip tarihinde vadesi gelmiş olan 10.01.2012-10.02.2012-10.03.2012 tarihli senetler yönünden alacaklı tarafından takip başlatılmasında, hukuka aykırı bir durumun söz konusu olmadığı, yargılama sırasında bu senet bedelleri için yapılan ve alacaklı tarafça alındığı belirlenen toplam 30.000 TL ödemenin takibin infazı sırasında nazara alınacağı düşünülerek yazılı senetlerle ilgili takibin iptali isteminin reddine karar verilmesinin gerektiği, takip tarihi olan 12.03.2012 tarihinde henüz vadesi gelmemiş 10.04.2012 ve 10.05.2012 vade tarihli senetler nedeniyle takip yapılması olanağı bulunmadığından anılan senetler yönünden ise başlatılan takibin iptaline karar verilmesinin gerekeceği-
Taraflar arasındaki itirazın iptali davası-
İlam içeriğinden anlaşıldığı üzere; tapu iptal ve tescil talebi üzerine ilamda gayrimenkulün aynının tartışma konusu yapıldığı, bu nedenle, kesinleşmeden infaz edilemeyeceği, aynı ilamda karar altına alınan eklentilerin de borçludan istenebilmesi için hükmün kesinleşmesinin gerekeceği-
Kat irtifaklı veya kat mülkiyetli ana gayrimenkullerin kat malikleri kurulu tarafından, sözleşme, yönetim planı ve kanun hükümleri uyarınca verilecek kararlara göre yönetileceği ve bütün kat malikleriyle külli ve cüzi haleflerin, yöneticinin ve denetçilerin, kat malikleri kurulunun kararlarına uymakla yükümlü olduğu-
Aile ve şahsın hukuku ile ilgili hükümlerin kesinleşmedikçe takibe konu edilemeyecekleri, ayrıca, boşanma kararının eklentisi olan tazminat, vekalet ücreti ve yargılama giderine yönelik hükümlerinin de aynı kurala tabi oldukları, ancak, boşanma ilamı kesinleştiği takdirde, tazminat, vekalet ücreti ve yargılama gideri isteklerinin takibe konulabilmesi için nitelikleri gözetilerek kesinleşmelerinin gerekli olmadığı-
Mahkemece toplanan delilere göre, davacı hesabından çekilen miktarlara ilişkin banka dekontları üzerindeki imzanın davacı eli mahsulü olmadığı, bir güven kuruluşu olan bankaların yaptıkları işlemlerde titiz davranmak zorunda olup davacı hesabından çekilen paralara ilişkin takliden alınan imzaların gerçekliği konusunda yeterli inceleme yapmadığı, bunun yanı sıra davalının BK. nun 55. maddesi gereğince ‘istihdam eden’ sıfatı ile sorumlu olduğu, somut olayda davacıya atfı kabil kusur bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş olunmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Ortak giderlerden kat malikinin payına düşecek gider ve avans payından ve gecikme tazminatından bağımsız bölümde kira akdine, oturma hakkına veya başka bir sebebe dayanarak devamlı bir şekilde faydalananların da müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu-