Kira alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemi-
Öncelikle davacı bankanın alacağının hangi sözleşmeden kaynaklandığının belirlenmesinin lazım olduğu, borç 27/03/2007 tarihli sözleşmeden doğmakta ise davalı kefilin kefalet limiti ve kendi temerrüdü ile borçtan sorumlu olduğu, şayet borç 26/03/2012 tarihli sözleşmeden doğmakta ise davalı kefilin bu sözleşmede imzası bulunmadığının dikkate alınmasının gerekeceği-
Dava konusu icra takibinin dayanağı olan senette yasal unsurlar mevcut olduğundan bono (kambiyo senedi) vasfında olduğu, davacı senedin hamili, davalı ise lehtar-ciranta olup ödememe protestosu çekilmediği dosya içeriğinden anlaşıldığı, bu durumda hamilin cirantaya karşı talep hakkının düştüğü, davacının, davalıya ödünç para verdiğini iddia ederek temel ilişkiye dayanmış ise de bu yöndeki iddiasını yazılı delille kanıtlamak zorunda olduğu, zira dava konusu senet tüm zorunlu yasal unsurları tamam olan kambiyo senedi niteliğinde olup yazılı delil başlangıcı olarak değerlendirilmesinin doğru olmadığı, davalının açık muvafakati olmadıkça senede karşı ileri sürülen iddiaların tanıkla kanıtlanmasının usule aykırı olduğu-
Davalı murisinin vefatı sonrası yersiz çekilen aylıklarının tahsiline yönelik başlatılan ilamsız takibe itirazın iptali ve icra inkar tazminatına hükmedilmesi istemine ilişkin davaya konu uyuşmazlıkta, 5510 sayılı Kanunun uygulama yeri yok ise, sınırlı yetki ile donatılmış iş mahkemelerinin görevi bulunmayacağı, bu tür davaların, genel görevli mahkemelerde çözüme kavuşturulması gerekeceği-
İtirazın iptali davalarında 1 yıllık hak düşürücü dava açma süresinin borçlunun itirazlarının alacaklıya tebliği tarihinden itibaren başlayacağı-
Gemi alacağı iddiası nedeniyle başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkin davada, 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 36. maddesi de dikkate alınmak suretiyle, davacı tarafça ileri sürülen alacak kalemlerinin 6762' sayılı TTK kapsamında kanuni rehin hakkı tesisine imkan sağladığı dikkate alınmaksızın, dosya içerisinde örneğine rastlanmayan sözleşmeden söz edilerek ret hükmü kurulamayacağı-
İtirazın iptali davalarında kural olarak icra takibi tarihi itibariyle alacaklılık durumu tespit edilip, sonucuna göre hüküm kurulacağı, ancak, icra takibinden sonra henüz dava açılmadan önce ödeme yapılmış ise, bu ödemeler yönünden dava açılmasında hukuki yarar bulunmadığından bu hususların gözetilerek hüküm kurulacağı-
İtirazın iptali davasında tahsil davası gibi hüküm oluşturulmasının olanaklı olmadığı-Davacı bankanın takipten önce hesap kat ihtarnamesi keşide ettiği, bu ihtarnamede verilen sürenin dolmasıyla davalı yanın temerrüde düştüğü nazara alınarak taraflar arasındaki kredi sözleşmesinde belirlenmiş olan faiz oranının uygulanması gerektiğinin göz ardı edilerek en son ödeme tarihinden itibaren avans faizi uygulanmasının isabetsiz olduğu-
Davalının bilirkişi raporuna itirazında ve cevap dilekçesinde kabulündeki miktarı aşan kredi verilmesi ile ilgili belge asılları da getirtilerek itirazın karşılanması gerekmesine rağmen fotokopi belgeye dayanarak davanın kabulüne karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Satım sözleşmesinden kaynaklanan alacak davalarında satıma konu malın teslim edildiğinin ispat yükünün satıcı/davacı tarafta olduğu- Davaya konu faturalara dair (BA) formlarının celbi hususunun, bizzat bilirkişi tarafından dile getirildiği görülmekle, iddianın genişletilmesi kapsamında değerlendirilemeyeceği, bu durumun HMK. 221 maddesinde açıklanan “taraflarca ileri sürülen bir hususun ispatı için, getirtilmesi zorunlu olan üçüncü kişi elindeki belge” mahiyetinde görülmesi gerektiği, kaldı ki, davacının gerek dava dilekçesinde ve gerekse delil listesinde açıkça “ticari defter ve kayıtlara” dayandığı görülmekle, adı geçen (BA) formunun da “dayanak belge” kapsamında mütalaa edilmesi gerektiği, bu belgenin getirtilmesinden sonra, ispat yükünün (vergi dairesine sunduğu form ile savunması arasındaki esaslı çelişki yaratan) davalıya geçtiği gözetilmeden icapsız olarak davalıya yemin teklif hakkı hatırlatılmak suretiyle eda edilen yeminin sonucuna göre yazılı şekilde hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu-