Hükmün temyizinden sonra davacı vekilinin dilekçesinin ekinde dava konusu icra takibini de kapsayan bir protokol sunulduğundan mahkemece taraflar arasındaki bu protokol değerlendirilerek bir hüküm kurulmasının gerekeceği-            
Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda bu kez davacı yararına hükmedilen alacağın %40' ı oranında icra inkar tazminatına hükmedildiği, oysa önceki bozma kararının konusunu oluşturan yerel mahkeme kararında icra inkar tazminatına %20 olarak hükmedilmesi ve o kararın davacı tarafça temyiz edilmemesi nedeniyle tazminat oranı bakımından davalı yararına usuli kazanılmış hak oluştuğu, mahkemece bu yön gözetilmeksizin %40 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesi doğru olmadığı gibi dava kısmen reddedilmiş olup reddedilen kısım üzerinden kendisini vekil ile temsil ettiren davalı yararına vekalet ücreti takdiri gerekirken bu yönde bir karar verilmeyip hüküm fıkrasının 5. ve 6. bentlerinde davacı yararına mükerrer şekilde vekalet ücretine hükmedilmiş olmasının da usul ve yasaya aykırı olduğu-
Mahkemece, bilirkişi ek raporunda belirtilen eksik belgelerin tamamlanması için davacı vekiline süre verilerek, ayrıca banka kayıt ve defterleri üzerinde de bankacılık hususunda uzman bir bilirkişiye inceleme yaptırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Davacının 2009 yılı öncesi dönemde asgari alım taahhüdü yerine getirilmemiş olmasına rağmen itiraza kayıt koymadan mal vermeye devam ettiğinden 2009 öncesi için talepte bulunamaz ise de 2009 yılını isteyebileceği-
İtirazın iptali davaları takibe sıkı sıkıya bağlı davalardan olduğundan uyuşmazlığın takibe dayanak yapılan kredi kartı üyelik sözleşmesi ve bu sözleşme uyarınca gönderilmiş olan ihtarname çerçevesinde çözümlenmesi gerekeceği, icra takibine konu edilmeyen genel kredi sözleşmesi incelenmek suretiyle hüküm kurulamayacağı-
Davalı şirket temsilcisinin ödeme emrine itiraz dilekçesinde açıkça ödeme savunmasında bulunarak ispat yükünü üzerine aldığı, mahkemece bu husus gözetilmeden, ispat yükünün tayininde hataya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davalı, dava açıldıktan sonra takibe itirazından vazgeçmiş olup konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm kurulması doğru ise de dava tarihindeki haklılık durumu gözetilerek kendisini davada vekil aracılığıyla temsil ettiren davacı yararına vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken aksi bir kanaatle davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmesi doğru olmadığı gibi likit nitelikteki alacakla ilgili davalının itirazının dava tarihinde devam ettiği gözetilerek davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekeceği-
Davacının delil olarak sunduğu sevk irsaliyesi altında imzası bulunan kişinin davalı şirketin ortağı olduğunun tarafların kabulünde olduğu, bu durumda malların davalıya teslim edildiğinin kabulü gerekeceği, mahkemece bu yönden delillerin değerlendirilmesinde hataya düşülerek, icapsız yemine de dayanılmak sureti ile yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Alacaklının takibinde haksız olduğu yargılama sonunda anlaşılmış ise de, takibi başlatmakta kötüniyetli olduğu yönünde dosya kapsamında herhangi bir belgeye rastlanmadığından alacaklı aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmesinin doğru olmayacağı-
Dava konusu sözleşmelerin ve davaya esas icra takibinin yapıldığı tarihlerde yürürlükte bulunan 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanunu'nun 26. maddesi yollamasıyla davaya konu finansal kiralama bedeline ilişkin alacağın BK'nun 125. (6098 s. TBK'nun 146.) maddesi uyarınca 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu-