Mahkemece; ödeme belgelerine karşı çıkılması halinde doğruluğunun araştırılması ve ödeme belgelerini de değerlendirecek şekilde yeniden bilirkişi raporu aldırılarak, delillerin bir bütün halinde değerlendirilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Geçersiz sözleşmeyle ödenen paranın sözleşme tarihinden itibaren işlemiş %5 gecikme faizi ile tahsili talep edildiğinden, bu talebin sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince ve denkleştirici adalet ilkesinin esas alınması suretiyle tahsiline ilişkin olduğu- Davacı tarafça yapılan icra takibine konu edilen alacak talebinde, ödenen paranın ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde ödeme yapılması amaçlandığı- Satış bedeli olarak ödenen paranın ödeme tarihinden, çeşitli ekonomik etkenlerin (enflasyon, ÜFE, TÜFE, faiz, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar vs) ortalamaları alınmak suretiyle ifanın imkansız hale geldiği (davacının kabul ettiği) tarihte ulaşacağı alım gücünün belirlenmesi için bilirkişiden rapor alınması, belirlenecek miktara asıl alacak olarak hükmedilmesi; tespit edilen bu alacağa da takipten asıl alacağın tahsiline kadar olan dönem için yasal faiz uygulanması suretiyle karar verilmesi gerektiği-
Talep edilen borç TBK 89 uyarınca götürülecek borçlardan olduğundan, davacı/alacaklının seçimlik hakkı gereği yerleşim yeri olan icra dairelerinin de yetkili olduğu- İcra takibinin yetkili icra dairesinde yapıldığının kabulü ile mahkemece icra dairesinin yetkisine yapılan itiraz reddedilerek itirazın iptali davasının esastan incelenmesi gerektiği-
Mahkemece bozmaya uyulmasına karşın, yaptırılan delil tespiti ve mevcut delillere göre eksik ve kusurları dikkate alıp düşmek suretiyle her iki sözleşmede ayrı ayrı gerçekleştirilen imalâtların işin tamamına göre fiziki oranı ve bu oranların ayrı ayrı her 2 sözleşmenin götürü bedellerine uygulanarak yüklenicinin hakettiği bedellerin hesaplanması gerekirken, açıklanan fiziki oran yöntemine uyulmadan ve serbest piyasa rayiçlerine göre hazırlanan ............. tarihli delil tespit raporunu esas alınan ........... tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda hüküm kurulmasının hatalı olduğu-
İtirazın iptali davasının kısmı dava şeklinde açılabileceği-
Dava dilekçesinde uyuşmazlığa konu alacak için "ticari faiz" talep edilmesi halinde, bu talep kanuni faiz istemi olarak değil, ticari işlerde uygulanan " avans faizi" talebi olarak nitelendirilmesi gerektiği-
Ara kararı uyarınca bilirkişiye BA ve BS formlarını inceleme yetkisi verildiği halde bilirkişi raporlarında bu husus üzerinde durmamasının hatalı olduğu- Sevk irsaliyelerinde teslim alan kişilerin davalı şirket çalışanları olmadığı kabul edilmişse de, önceden davacı tarafından düzenlenen dava konusu olmayan faturaların sevk irsaliyelerinde aynı isim ve imzanın bulunduğu ve irsaliyeye konu faturalardaki malların bedelinin de davalı tarafından ödendiği gözetildiğinde artık bu kişinin davalı çalışanı olduğunun kabulü ile dava konusu fatura ve sevk irsaliyelerindeki malın teslim alınmadığın davalının ispat etmesi gerektiği- Davacı ve davalının kayıtlı bulunduğu Vergi Dairesine yazı yazılarak davaya konu faturaların BA ve BS formlarının bulunup bulunmadığı sorularak, gelen yazı cevabı yeni bir bilirkişiye tevdi edilerek icra takip tarihi itibariyle tarafların alacak ve borç durumlarının tespit edilmesi gerektiği-
Davacı vekilinin tesis edilen hükmün icrada tereddüde ve hak kaybına yol açacağı gerekçesiyle tavzih talebinde bulunması üzerine mahkemece tavzih talebinin kabulü ile yeni bir hüküm tesisinde bulunduğu, hüküm fıkrasının değiştirilmesinin HMK'nin 305. maddesine aykırı olduğu- Mahkemece verilen kararın hüküm kısmı 6100 sayılı HMK'nın 294 vd. maddelerinde açıklanan kanuni ve yasal düzenlemelerin aradığı niteliklerin bulunmadığı, infazda tereddüt oluşturacak mahiyette karar verildiği ve hak kaybına yol açacağı, her ne kadar ........ tarihli karar taraflara tebliğ edilip kesinleşmiş olsa da karar niteliği taşımadığından hukuk aleminde yoklukla malul olduğu, bu nedenle söz konusu kararın re'sen kaldırılmasına ve mahkemece yeniden hüküm tesis edilmesi için kararın bozulmasını gerektirdiği-
Şirketin üstlendiği kredi borcu için kefil olan ortağın sorumluluğunun ortaklıktan ayrılmakla sona eremeyeceği-
Davalıların .......... tarihli dilekçesinde, kredi borcunun ipotekle temin edildiğini ve kredi sözleşmesinin teminatı olarak verilen taşınmazlardan beş adedinin satıldığını satılan taşınmazların ada parsel bilgisine yer vererek belirttiği, buna göre mahkemece davalıların belirttiği ipotekli taşınmazların tapu kayıtları getirtilerek, gerekirse alacağı temlik eden ilgili bankadan da sorularak ipoteğin paraya çevrilmesi ile kredi tutarından düşülmesi gereken miktar olup olmadığı saptanarak davalılara tahmil edilecek parasal sorumluluğun bulunup bulunmadığının tespiti suretiyle sonuca varılması gerekeceği-