İstinaf talebinin miktar itibariyle kesinlik sınırının altında kalıp kalmadığı- İİK’nın 67/2 ile 67/5. maddeleri uyarıca, icra inkâr tazminatının alt sınırı yüzde yirmi olarak gösterilmiş ancak üst sınır konulmadığından ve tazminat oranı hâkimin takdirine bırakıldığından, takip talebinde belirtilen ve itirazın iptali davasına konu edilen asıl alacağa göre istinaf kesinlik sınırın belirleneceği-
İmzası davalı keşideceiye ait olmasa da, senedin bizzat davalı tarafından davacıya tahsilât makbuzu ile verildiği ve senedin davacı kayıtlarında önce "davalı alacağı" olarak kaydedildiği, ancak senet bedelinin ödenmemesi üzerine bu kez davalı borcu olarak defterlere işlendiği, yapılan işlemin muhasebe prensibine uygun olduğu, davalı tarafından anılan senet nedeniyle fiili bir ödeme de yapılmadığı ve senedin davalının borcundan mahsup edilmemesi gerektiği- Ticarî krediye teminat olarak bankaya verilen ancak takasta karşılıksız işlemi gördüğünden davacıya iade edilen ve aslı bankada bulunmayan çek yönünden ise, çekin ise karşılıksız çıkması nedeniyle davalı kayıtlarına borç olarak kaydedildiği, anılan çekin herhangi bir icra takibine konu edilmediği, davacı tarafça ödenmediği iddia edilen çek aslının mahkemeye sunulmaması nedeniyle söz konusu çek bedelinin ödendiği kabul edilerek davalının borcundan mahsup edilmesi gerektiği- "Senet bedelinin davalının borcundan mahsup edilmemesi gerektiği yönündeki direnme kararının yerinde olduğu, ancak davacı tarafından düzenlenen faturalara ilişkin tespitler içeren ve hükme esas alınan bilirkişi asıl ve ek raporunun yeterli olmadığı, HMK 222/2 ve 3 kapsamında davalının ticarî defterleri incelenerek, davacı tarafından düzenlenen ve davalı defterlerinde kayıtlı faturalar ile ödemeler değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Davacının 07.09.2009-18.07.2011 tarihleri arasında davalı işyerinde çalıştığından bahisle 05.07.2012 tarihinden öncesine ilişkin olan Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 16.05.2012 tarihli ve 2012/11821 E., 2012/17360 K. ve Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 03.11.2011 tarihli ve 2011/1609 E., 2011/3808 K. sayılı kararları da göz önüne alınarak dosyadaki tüm bilgi ve belgeler değerlendirilmek suretiyle davalılar arasındaki ilişkinin muvazaalı olup olmadığı tespit edilip sonucuna göre karar verilmesinin gerekip gerekmediği- Özel Dairenin davalılar arasındaki ilişkinin muvazaalı olup olmadığının belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiğine ilişkin bozma kararının somut olaya uygun olmadığı ve açık şekilde maddi hataya dayandığı-
Takip talebinde belirtilen ve itirazın iptali davasına konu edilen "asıl alacağın" istinaf kesinlik sınırı olarak esas alınacağı-
Taraflar arasında temel ilişki yabancı para cinsinden kurulmuş olup, "vadeli ödemelerin TL cinsinden yapılması halinde kur riskinin (kur farkının) müşteriye ait olduğu" açıkça sipariş onay formunda kararlaştırıldığından, fatura tarihindeki kur ile ödeme tarihindeki kur arasındaki farkın istenebilmesi için uygulama ya da teamül aranamayacağı- Ödeme aracı olan çekin TL olarak düzenlenmesinin taraflar arasındaki mevcut sözleşme hükmünden vazgeçilmesi anlamına gelmediği-
Taraflar arasındaki sözleşmenin eki olan özel ve idari teknik şartnamenin 4. maddesinde, hiçbir imalata nakliye ve fiyat farkı verilmeyeceği, sözleşmenin “Fiyat Farkı Ödenmesi ve Hesaplanması Şartları” başlıklı 14. maddesinde ise yüklenicinin fiyat farkı veya zam verilmesi talebinde bulunamayacağının kararlaştırıldığı, ne var ki imalatta kullanılan ince-kalın BA demir ve hazır beton yönünden, fiyat farkına ilişkin genel hükümlerden ayrı özel ve istisnai bir düzenlemeye gidildiği, bu durumda, davacının ince-kalın BA demir ve hazır beton için fiyat farkı talep edebileceği kabul edilerek, bilirkişi kurulundan bu hususta ek rapor alınıp, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
İcra ve İflas Kanununun ''İcranın iadesi'' başlığı altında düzenlenen 40. maddesinde; ‘bir ilama dayanarak takip borçlusundan tahsil edilen paranın takip alacaklısına ödenmesinden sonra, takip dayanağı ilamın bozulması ve takip konusu alacağın haksızlığının daha sonra tesis edilip kesinleşen bir hükümle ortaya konması halinde, ayrıca hükme hacet kalmaksızın takip alacaklısından icra dairesi tarafından ve gerektiğinde cebri icra yolu ile geri alınıp takip borçlusuna iade edileceği’ öngörülmüş olduğu-
Kazaya neden olan aracın satışı için verilmiş özel vekâletnameler ve aracın galeriye teslim edildiğine dair yazılı belge, "galericinin aracı satın aldığı ve satışa ilişkin vekâletler de verildiği hâlde tescil kaydını üzerine almadığı" belirtilerek galerici hakkında "güveni kötüye kullanma" suçundan dolayı suç duyurusunda bulunulduğuna ilişkin soruşturma ve ceza dosyaları ile bu dosyalarda bulunan beyanlar bir bütün olarak değerlendirildiğinde somut olay bakımından kayden malik olarak yer alan davalının araç üzerindeki eylemsel egemenliğin kazadan çok önce kesin biçimde ortadan kalktığını ispat etmiş olduğu- Dosyadaki belge oto satımına ilişkin geçerli bir belge olarak kabul edilemezse de; bu belgenin, olayda aracın fiili tesliminin bu tarihten itibaren galeriye bırakıldığının bir delili olduğu- Aracın satış için galeriye bırakma ve davalının eylemsel egemenliğinin kalktığı olgusu bahsedilen belgelerden açıkça anlaşılmakta olup hayatın olağan akışına göre davalının aracı galeriye teslim ettiği ve davalının işleten sıfatıyla sorumluluğuna hükmedilemeyeceği- "Araç satışlarının resmî şekilde yapılması gerektiği, aracın galeriye teslim edildiğine dair sunulan belge geçerli olmadığı gibi altında galeri karşısında yer alan kişinin davalı da olmadığı, özel satış vekâletlerinden de aracın galeriye teslim edildiğinin anlaşılamadığı, usulüne uygun sözleşmenin de kaza tarihinden sonra olduğu, davalının KTK’nın 104. maddesi uyarınca eylemsel egemenliğin kesin biçimde kendisinden kalktığını ortaya koyamadığı" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Avukatın, süreli vekaletnamesiyle süre sonuna çakışan işler için sözleşmede belirtilen şekilde ücret kararlaştırılmasının, süreli sözleşmenin amacına uygun düşmediğinden takdiri indirim yapılması gerektiğine ilişkin kabulün hatalı olduğu- Anılan sözleşme hükmünün genel işlem koşulu olarak ve dürüstlük kuralına aykırı hazırlandığı kabulünün mümkün olmadığı ve taraflar arasında imzalanan vekalet ücret sözleşmesinin tarafları bağlayıcı nitelikte olduğu değerlendirilerek sözleşmedeki "avukata verilen işlerin asgari ücret tutarı kadarının ödeneceğine" ilişkin hükme göre uyuşmazlığın çözümü gerektiği-
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; yedieminlik ücretine dayalı olarak yapılan icra takibine itirazın iptali istemi ilişkin eldeki davanın İİK’nın 88/6. maddesinden mi yoksa İİK’nın 95. maddesinden mi kaynaklandığı, görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğu, buradan varılacak sonuca göre davalının dava konusu yediemin alacağından sorumlu tutulup tutulmayacağı-