Harca tabi olmasına rağmen hesap edilip ilgilisinden alınmadan temyiz defterine kaydedilen temyiz dilekçeleri hakkında da HUMK'nın 434/3. maddesinde öngörülen eksik harç ödenmesi ile ilgli işlemin kıyasen uygulanması ve bu durumda temyiz isteminin, temyiz defterine kaydedildiği tarihte yapılmış sayılması gerektiği- Hizmet alımı sözleşmelerinde işverenin, yüklenici tarafından çalıştırılan işçinin ücretinin ödenmesi, sosyal haklarının takibi gibi denetim dışında işçiye karşı bir sorumluluğu olmadığı- İşveren ile yüklenicinin İş Kanunu’na göre işçiye karşı müteselsilen sorumlu olmasına rağmen rücu ilişkisinde taraflar arasında imzalanan sözleşmenin uygulanması gerektiği- Yükleniciler aleyhine açılan rücu davalarında ayrı sözleşmelerle hizmet ifa eden yükleniciler mecburi dava arkadaşı olmadığı gibi borçtan müteselsilen sorumlu olacaklarına ilişkin kanun hükmü veya sözleşme bulunmadığından, alacak davalarında her davalı aleyhine ayrı tahsil hükmü kurulması, davanın itirazın iptali şeklinde açılmış olması durumunda ise takibin hangi davalı açısından hangi miktarla devam edeceği ayrı ayrı belirlenmesi gerektiği- 
Yerel mahkeme kararında "asıl davanın kısmen kabulüne, davacının icra inkâr tazminatı talebinin reddine" karar verilmiş, söz konusu karar davacı - birleşen dosya davalısı tarafından icra inkar tazminatına hükmedilmemesinin de yanlış olduğu gerekçesiyle temyiz edilmiş ise de, icra inkar tazminatının reddine ilişkin yerel mahkeme kararı, bozma kararının kapsamı dışında kalarak asıl davada davacı aleyhine, davalı yararına kesinleştiğinden,  bozmadan sonra kurulan hükümde kesinleşen hususlar ve kazanılmış hakka rağmen asıl davada kabul edilen miktar üzerinden icra inkâr tazminatına hükmedilmesinin hatalı olduğu-
Yıllık izinler kullanılmadığı takdirde iş sözleşmesinin feshi ile ücrete dönüşeceği ve sözleşmeyi feshedenin son yüklenici olduğu ve yıllık izinlerinde bu fesih ile ücrete dönüştüğü gözönüne alındığında yıllık izin ücretinden son yüklenicinin sorumlu olacağı- Dava dışı işçi kıdeme esas hizmet süresinin tamamında davalı alt işveren nezdinde çalıştığından kıdem tazminatının tamamından davalı yüklenicinin sorumlu olduğu-
İcra dosyasında her ne kadar Maliye Bakanlığı takip alacaklısı olarak yazılmış ise de alacağa ilişkin borç sebebi kısmında .......... Defterdarlığı Kayyım Büro Başkanlığı'nın yazısına istinaden kayyım sıfatıyla kayyım tarafından takibin yapıldığı anlaşıldığından davacının aktif dava ehliyetinin bulunduğu, o halde mahkemece işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekeceği-
"Davaya konu bononun vade tarihinden itibaren iki iş günü içerisinde protesto edilmemesi nedeniyle davacının davalı şirkete karşı olan müracaat hakkını kaybettiği, davacı tarafın söz konusu senede dayalı olarak ilamsız icra takibi başlattığı, senedin davacı şirket yetkilisinin davalı şirket ortaklığından ayrılması nedeniyle dava dışı kişiye hisse devir karşılığı olarak düzenlendiğinin iddia edildiği, ancak asıl borçlunun davalı şirket olmayıp davalı şirket ortağı olduğu, taraf şirketler arasında senet düzenlenmesini gerektirir her hangi bir ticari ilişki olmadığı, davalı şirketin hisse devirleri sebebiyle hisseleri devralan dava dışı bu kişinin hisse devrinden kaynaklanan borçlarını üstlendiği düşünülse bile, alacaklının davacı şirket olmayıp şirket yetkilisi olduğu" gerekçesiyle "itirazın iptali davasının ve kötü niyet tazminatı isteminin ayrı ayrı reddine" karar verilmesinin isabetli olduğu-
Hukuki danışmanlık işine ilişkin sözleşmeden kaynaklı itirazın iptali davasında, bilirkişi raporuna göre "yapılan işin davalının talebi doğrultusunda olmadığı ve teslim edilen dönem çalışmasının davalı kurumun ihtiyacını karşılar nitelikte olmadığı" belirtilmişse de, kararlaştırılan işin "hukuki danışmanlık" işi olduğu ve davalı kurumca birtakım ödemeler yapıldığı gözetildiğinde, mahkemece yapılan işin seviyesi ve tüm sözleşmeye göre oranı belirlendikten sonra yapılan ödemeler de göz önüne alınarak davacının hak ettiği bedelin tespit edilip sonucuna göre karar verilmesi gerektiği- Sözleşmede işi alanın "avukat" olmasına ilişkin herhangi bir şart bulunmadığı, verilen hizmetin ancak avukat aracılığı ile yapılacak işlerden olmadığı anlaşıldığından, işi yerine getirecek kişinin avukat olup olmamasının sözleşmenin geçerliliğine herhangi bir etkisi olmadığı-
İcra takibine konu edilen vakıf borcunun kaynağı, ödemenin yapılıp yapılmadığı, yapıldıysa ne zaman ve kim tarafından yerine getirildiği, varsa bu ödemelere ilişkin belgeler ile borcun beyan, tahakkuk ve ödeme dönemlerinde vakıfın mal varlığının bahse konu borcu ödemeye yeterli olup olmadığı, vakıf yönetim kurulunun kendi arasında işbölümü yapıp yapmadığı hususları ilgili kurum, kişiler ve taraflardan sorulup alınacak cevap yazıları ile tüm dosyanın yeniden oluşturulacak üç kişilik bilirkişi kuruluna tevdi edilerek borcun neden kaynaklandığı, vergi aslı veya vergi cezası, gecikme zammı gibi türünün ne olduğu ve ödenip ödenmediği, vakfın ödeme gücünün bulunup bulunmadığı, bu borç nedeniyle taraflara yüklenebilecek kusur oranının bulunup bulunmadığı, bu borçtan tarafların sorumluluğunun tespiti ve borcun bir miktarının davalıdan istenmesinin haklı olup olmadığının duraksamasız belirlenmesine yönelik rapor alınması, daha sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Sürücünün kusurlu ve pervasız davranışları malların çalınmasına sebebiyet verdiği anlaşıldığından taşıyanın sorumluluktan kurtulma hallerinden ve sınırlandırmadan yararlanamayacağının kabulüne, sörvey raporundaki üretici birim fiyatı ile yapılan hesaplama ile belirlenen tazminat bedelinin TTK. 880 maddesi ile çelişmediğinin bilirkişi raporunda belirtildiği gerekçesiyle istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmesinin yerinde olduğu-
Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usulü müktesep hak” olgusunun, birçok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır. Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir İçtihadı Birleştirme Kararı (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili bir yeni kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma kararına uyulmuş olmakla oluşan usulü kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır. Benzer şekilde uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulü kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir. Bu sayılanların dışında ayrıca görev, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi kamu düzeni ile ilgili konularda usulü kazanılmış haktan söz edilemeyeceği- Usulü kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için bir davada ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekeceği-
Davacıların trafik kazası sonucu hukuken yapılması gereken takip ve işleri yürütmek üzere vekil kıldığı davalı avukata karşı, sebep olduğunu iddia ettikleri zararın tazmini yönünde açılan davada görevli mahkemenin tüketici mahkemesi olduğu- Avukatın verdiği hizmette tüketici hukuku anlamında sağlayıcı sıfatını haiz olduğu, avukatın sunduğu hizmet, müvekkilinin tüketici sıfatını taşıması ve bu suretle vekâlete ilişkin hukuki münasebetin tüketici işlemi vasfında olması durumunda, taraflar arasında doğan ihtilafların da tüketici mahkemelerinde (miktar sınırına göre tüketici hakem heyetlerinde) çözümleneceği- "Avukatlık sözleşmelerinin 6502 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilemeyeceği, avukatın satıcı/sağlayıcı olarak değerlendirilmesinin avukatlık mesleğinin vasfına uygun olmayacağı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-