Asıl ve birleşen davada davacı vekilinin nisbi vekalet ücreti hatalı belirlendiğinden kararın bu yönden düzeltilerek onanması gerektiği-
Ödünçten doğan uyuşmazlıkta, kendisini vekille temsil ettiren davalı lehine reddedilen dava değerinden nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken mahkemece uyuşmazlıkta uygulama yeri bulunmayan AAÜT 13/3. maddesinde düzenlenen “maddi tazminat istemli davanın kısmen reddi durumunda, karşı taraf vekili yararına bu Tarifenin üçüncü kısmına göre hükmedilecek ücret, davacı vekili lehine belirlenen ücreti geçemez” hükmü gereğince vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğu-
Faturaya dayalı alacağın tahsiline yönelik başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemi- Davalı tarafından itiraz edilmeyen malın teslimine ilişkin faturalarda, teslim alan kısmında isim ve imzası bulunan kimsenin davalının eşi olduğu, işletme ile adı geçenin ilgilendiği ve faturalara konu malların davalıya usulüne uygun teslim edildiği anlaşıldığından davanın kabulü ile davalının icra takibine vaki itirazın iptaline karar verilmesi gerektiği-
Alacaklı tarafından itirazın iptali davasının açılmadığı bir evrede, borçlunun, itiraza konu borcu kısmen veya tamamen ödemesinin mümkün olduğu- Borçlu, itirazın iptali davası açılmamışken, itirazına konu borcun tamamını öderse, alacaklının itirazın iptali davası açmasına gerek kalmadığı ve böyle bir davayı açmakta hukukî yararının bulunmayacağı- Takibe konu borcun kısmen ödendiği durumlarda da ödenmeyen borç tutarına yönelik itirazın iptali davasında, itirazdan sonra ödenmiş olan miktar bakımından itirazın iptalinin istenilmesinde hukukî yararın mevcut olmayacağı- Borçlunun takibe itirazından sonra yasal süresi içinde itirazın iptali davası açılması ve bu dava açılana kadar borçlu tarafından icra dosyasına ihtirazi kayıt konulmadan yapılan ödemeler veya alacaklının şahsına ya da onun gösterdiği üçüncü kişiye (kabul edilmek koşulu ile) haricen yapılan ödemelerin bulunması durumunda ise ödeme rızaen yapılmış olduğundan borçlunun bu ödemeler yönünden itirazından vazgeçtiğinin kabul edilmesi gerektiği- Ödemelerin alacaktan mahsubunda ise; takip tarihinde belirlenen asıl alacak, temerrüt faizi ve ferîleri toplamından mahsubu öncelikle Borçlar Kanunu hükümleri dikkate alınarak temerrüt faizinden yapılacağı, yani her bir ödeme tarihine kadar takip tarihinde belirlenen asıl alacağa temerrüt faizi ve ferîleri uygulanıp bulunan ve takip öncesi işleyen temerrüt faizi toplamından ödemenin düşülmesi, fazlası var ise asıl alacaktan mahsup edilerek belirlenecek olan asıl alacak miktarının bulunması gerektiği- Taraflar arasında düzenlenen harici taşınmaz satış sözleşmesi uyarınca, davacı alıcı tarafından davalı satıcıya satış bedeli olarak ödenen 150.000 TL karşılığında davalının sebepsiz zenginleştiğinden bahisle, 150.000 TL’nin davalıdan tahsili istemiyle davaya konu icra takibinin başlatıldığı, davalının takibe vaki itirazı üzerine eldeki davanın açıldığı; davalı borçlu tarafından takip sonrası borca mahsuben 02/01/2018 tarihinde 100.000 TL ve 06/02/2018 tarihinde ise 25.000 TL tutarında davacının hesabına ödemede bulunulduğu, bu hususun davacının da kabulünde olduğu anlaşıldığından davalının takibe vaki itirazının kısmen iptali ile takibin 150.000 TL asıl alacak üzerinden devamının talep edildiği, davalı borçlu tarafından takipten sonra ancak dava açılmadan önce borca mahsuben yapılan kısmi ödemenin toplam 125.000 TL olduğu, kısmi ödeme miktarınca davacının işbu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığı dikkate alınarak, yapılan kısmi ödemelerin öncelikle ödeme anına değin takip sonrası işlemiş faiz alacağına mahsup edilmesi, fazlasının ise asıl alacaktan mahsup edilerek dava tarihi itibariyle belirlenecek olan asıl alacak miktarı üzerinden hüküm tesisi ve yine icra inkar tazminatına da bu miktar üzerinden karar verilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi kurulmasının doğru olmadığı-
İpoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibinde üst sınır ipoteğinde belirlenen limitin faiz ve diğer giderlerin üst sınırını aşamayacağı-
Davacı yüklenicinin davalının müşterisi A.Ş.’nin iki yüz altmış beş adet aracına araç takip sistemi montajını yaparak araçları teslim ettiği somut olayda, mahkemece gerçeğin ortaya çıkması için konusunda uzman üç kişilik bilirkişi kurulu oluşturularak dosyada bulunan tüm delil ve belgelerin değerlendirilmesi suretiyle alınacak rapor ile ayıbın neden kaynaklandığının tespit edilmesi ve niteliğinin belirlenerek yapılan işte açık ya da gizli ayıp olup olmadığının saptanması, ayıbın niteliğine göre de dosyadaki bilgi, belge, e-posta yazışmaları ve tanık beyanları gözetilerek ayıp ihbarının süresi içinde yapılıp yapılmadığının ortaya konulmasından sonra yapılacak değerlendirme ile varılacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Bağlama ücretinin tahsili için yapılan icra takibine davalının vaki itirazının iptali istemine ilişkin davada; davalının teknesinin seferden men edilmesine esas zararlandırıcı olay nedeniyle çekek yeri işleteni olan davacının da kusurlu olduğu, mahkemenin .............. Esas sayılı dosyasında tespit edilmiş olup davacının kusurunun kesinleşmesi durumunda davalı teknesinin davacıya ait çekek yerine bağlanmasında hesaplanan bağlama ücretinden davacı kusuru oranında indirim yapılması gerekeceği, bu halde, tarafların kusurları yönünden sözü geçen dosya sonucunun beklenerek davalının sorumluluğunun tayini gerekirken, davalının tam kusuru olduğunun kabulü ile yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Üst limit ipoteğinin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takibe itirazın iptali istemi- Takip tarihinden sonra yapıldığı ileri sürülen ödemelerin dava konusu itiraz edilen borca ilişkin olup olmadığı hususu incelenerek ve davanın da takip talebinin tamamına ilişkin değil itiraz edilen miktar üzerinden açıldığı gözetilerek karar verilmesi gerektiği-
Reddolunan miktar üzerinden davalı yararına hükmedilecek red vekalet ücretinin, davacı taraf yararına belirlenen vekalet ücretini geçemeyeceği gözetilmeden, davacı aleyhine fazla vekalet ücretine karar verilmesi doğru olmadığı- Bu yanılgının giderilmesi yargılamanın tekrarını gerektirir nitelikte görülmediği-
Davacının talebi açıklattırılmadan hem asıl alacak hem işlemiş faiz yönünden itirazın iptaline karar verilmesi doğru olmadığı- Davalıların murisi’nin hangi tarihte temerrüde düştüğü ve takip tarihi itibariyle ne miktarda işlemiş faiz tahakkuk ettiği hususlarında kontrole elverişli şekilde hüküm kurulmamasının uygun düşmeyeceği-