Davacının eşinin ve kendisinin şirketteki tüm hisselerini 3. kişilere devrettikten sonra müdürlük görevi süresince ücretini almadığını ileri sürerek takip başlatmasının dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı-
Kredi kartı borcundan kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine itirazın iptali davasında davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiği-
Alacaklı tarafından itirazın iptali davasının açılmadığı bir evrede, borçlunun, itiraza konu borcu kısmen veya tamamen ödemesinin mümkün olduğu- Borçlu, itirazın iptali davası açılmamışken, itirazına konu borcun tamamını öderse, alacaklının itirazın iptali davası açmasına gerek kalmadığı ve böyle bir davayı açmakta hukukî yararının bulunmayacağı- Takibe konu borcun kısmen ödendiği durumlarda da ödenmeyen borç tutarına yönelik itirazın iptali davasında, itirazdan sonra ödenmiş olan miktar bakımından itirazın iptalinin istenilmesinde hukukî yararın mevcut olmayacağı- İcra takibinde talep edilen asıl alacak miktarı dava tarihinden önce ödenmiş olmakla birlikte davalı tarafça asıl alacak miktarı haricen ödenmiş olup, davanın dayanağı takibe davalı borçlu tarafından itiraz edilerek icra takibinin durması sağlanmış olduğundan ve mahkemece itirazın iptali yönünde bir karar verilmediği sürece icra müdürlüğünce takip dosyasında alacaklı istemi yönünden herhangi bir işlem yapılamayacağından, icra takibinde istenen alacağın fer’îleri ve icra giderleri yönünden davacının dava açmakta hukukî yararının bulunmadığı ve ancak bu talepler hakkında mahkemece hesap yapılmayarak bu taleplere ilişkin olarak itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesi ve bu taleplerin icra müdürlüğünce yapılacak dosya hesabında nazara alınmasına yönelik hüküm kurulması gerekirken, bilirkişi raporu alınarak ödenen miktarın BK’nın 84. maddesi uyarınca öncelikle asıl alacağın fer’îlerinden düşülmek suretiyle kalan kısım yönünden itirazın iptaline karar verilmesinin yerinde olmadığı-Kötü niyet sahibi davalı veya hiçbir hakkı olmadığı hâlde dava açan taraf disiplin para cezası ile mahkûm edilebileceğinden davacı alacaklının, itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamak için itirazın iptalini talep etmesinde hukukî yararı bulunduğundan mahkemece davacı aleyhine disiplin para cezasına hükmedilmesinin doğru olmadığı-Likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerektiğinden eldeki davada davalı borçlu tarafından asıl alacak dava tarihinden önce ödenmiş olup, davacı alacaklının asıl alacak yönünden itirazın iptali davası açmasında hukukî yararı bulunmadığı ve bu nedenle alacağın fer’îleri ve icra giderleri dışında bakiye alacak miktarı da olmadığından davacı lehine icra inkâr tazminatına hükmedilmesinin yerinde olmadığı-
Davacının devamsızlık yaptığına dair tutanakların olduğu, gerek tanığın anlatımı gerekse dosya kapsamındaki tüm bilgi ve belgeler ile devamsızlık tutanaklarına göre davacının kendi isteğiyle işyerini terk etmek suretiyle iş sözleşmesini feshettiği ve davacının işçi kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanamayacağı- Ücretin ödendiğini ispat yükü birleşen davada davalı işverene ait olup işverence ödeme iddiası ispat edilemediğinden, davacının fesihten önceki son 7 aylık ücretinin kabulüne karar verilmesi gerektiği- Davaya konu edilen çeklerin işçinin alacaklarına mahsuben verildiği anlaşıldığından, davacının fazla çalışma ve ulusal bayram genel tatil ücreti alacakları bakımından son keşiden edilen çek tarihinden sonraki döneme ilişkin fazla çalışma ve ulusal bayram genel tatil alacaklarının hesaplanarak hüküm altına alınması gerektiği-
İhtiyari takip arkadaşı her iki borçlunun ödeme emrine itirazı üzerine duran takibin devamını sağlamak amacıyla açılan itirazın iptali davasında da her iki borçlu ihtiyari dava arkadaşı olarak yer almış olup mahkemece davanın kısmen kabulü ile takibin devamı yönünde verilen ilk kararın temyiz etmeyen davalı yönünden kesinleşmiş olacağı ve takibin bu borçlu yönünden hükmolunan miktar üzerinden devam edeceği-
Bir ortağın limited şirket hissesinden kaynaklanan kâr payı hakkının, 10 yıl süreyle diğer ortağa temlikinden doğan alacağın tahsili istemiyle başlatılan icra takibine itirazın iptali istemi- TBK 19 uyarınca bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve sözleşmenin yorumunda aslolan tarafların gerçek ve ortak iradesi olup, her ne kadar taraflar arasında düzenlenen "Protokol" başlıklı sözleşmede davacı tarafından şirket hissesinin davalıya kiraya verilmesinden bahsedilmişse de, kural olarak şirket hissesinin kiraya verilmesi mümkün olmamakla birlikte sözleşmedeki beyanların yorumundan burada taraflar arasındaki gerçek iradenin davacının davalı şirketteki %25 payından doğacak olan kâr payı hakkının 10 yıl süreyle belli bir bedel karşılığı davalıya devrinin amaçlamış olduğu anlaşılmakta olup bu haliyle sözleşmenin geçersizliğinden söz edilemeyeceği-
Satım sözleşmesine aykırı olarak çimento ambalajlaması nedeniyle oluşan zararın tahsili amacıyla yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin davada, dava dışı 3. kişinin çimentoları davacının ambalajlanmasından sonra yeniden ambalajlanması halinde, davacının çimento ambalajlamasını evsafa uygun yapmadığı sonucunun oluşacağı- Davacının yeniden ambalajlanma neticesinde talep ettiği masraflar nafile hale geleceği ve bu kalem yönünden talep edilen miktara hükmedilmesinin hatalı olduğu- Davacının ve dava dışı 3. kişinin aynı çimento torbalarını mükerrer değiştirmesinin söz konusu olup olmadığı öncelikle belirlenerek, her halükarda mahkemece taraflar arasındaki sözleşmede belirlenmiş çimento ambalajının yapılması için gereken torbalarının yapıldığı yıl ve yerdeki piyasa rayiç değerleri ile işçilik masraflarının alanında uzman yeni bilirkişi heyetince belirlenmesi gerektiği-
İtirazın iptali davalarında takibe sıkı sıkıya bağlılık dava şartı niteliğinde olup itirazın iptali konusunda hüküm kurulurken takip talebinde yer alan talepler tek tek değerlendirilerek ve ayrı ayrı belirtilip, kabul edilen miktarın ne kadarı asıl alacak, ne kadarı faiz, ne kadarı BSMV olduğu belirtilip asıl alacak üzerinden faiz işletilmek suretiyle takibin devamına karar verilmesi gerekirken; toplam bir miktar üzerinden ve bileşik faize de yol açacak şekilde hüküm kurulmasının hatalı olduğu- Mahkemece asıl alacak tutarı yönünden davacıdan açıklama istenmiş olup yapılan açıklama üzerine HMK’nın 26. maddesine aykırı olarak hüküm kurulmasının hatalı olduğu-
Davalılar vekili İlk Derece Mahkemesi’ne sunduğu ikinci cevap dilekçesinde "uygulanması gereken temerrüt faiz oranının %16,20 olması gerektiğini" ve bilirkişi raporunun alınmasından sonra sunulan "aleyhe hususlar kabul edilmemekle birlikte bahsi geçen raporun inceleme sonucu bölümünün ikinci kısmında yer alan ve hesaplama sonucu ... TL olan hesap doğrultusunda karar verilmesini" talep etmiş olup ilk derece mahkemesince davalılar vekilinin oran ve miktar konusundaki bu beyanlarının davacı lehine usulü kazanılmış hak oluşturduğunun gözetilmesi gerektiği-
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda ödemelerin yapıldığı tarihteki TCMB efektif satış kuru esas alınarak ödemelerin USD karşılığının ............. USD bedelindeki çeke mahsup edilmesi gerekirken, daha düşük banka kuru esas alınarak hesaplama yapılmasının doğru olmadığı- Davalılar tarafından yapılan ödemeler sonucunda çek bedelinin tamamı ödenmişse çekin takibe konulmasının kötüniyetli olacağı hususu da dikkate alınarak mahkemece davalılar vekilinin kötüniyet tazminatı talebi bakımından da değerlendirme yapılması gerekeceği-