Davacıya ait taşınmazın taş alınarak müdahale edilen kısmının bedeli hesaplanmadığından, mahkemece taşınmazın bu kısmının değerinin tespit edilmesi ve hüküm altına alınan bedelden daha az olması halinde bu miktar üzerinden hüküm kurulması gerekeceği-
Mahkemece, asıl ve birleşen davalar açısından ayrı ayrı hüküm tesis edilmeyerek tek bir dava için hüküm kurulduğunun ve bir kısım talepler yönünden (icra inkâr tazminatı) olumlu ya da olumsuz hüküm tesis edilmediğinin anlaşıldığı, kararın, bu hâliyle HMK'nın 297/2. (HUMK’nın m. 389. ) maddesine aykırı olduğu-
Mahkemece itirazın iptali istemi kabul edildiğine göre, dava değeri üzerinden davacı lehine nispi vekalet ücretine karar verilmesi gerekirken maktu vekalet ücretine hükmedilmesi doğru değil ise de anılan yanılgının giderilmesinin yeniden yargılamayı gerektirmediği-
Takibin konusunu teşkil eden idari para cezasının, icra takibine itirazdan sonra kesinleştiği, bu anlamda takibe konu alacağın kapsamının yargılama sonucu belirlendiği anlaşılmakla davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesinin doğru olmadığı-
Borçlunun itirazında haksız olduğu kabul edilmiş ise de sözleşmenin 5/1 maddesinde kararlaştırılan cezai şart alacağının miktarının tespitinde hakimin takdir hakkı mevcut olup, gerekirse cezai şart bedelinden indirim yapılabileceğinden alacak miktarının yargılama sonucu belirlendiğinin ve takip tarihi itibariyle davalı tarafından hesaplanabilir ve likit bir alacağın söz konusu olmadığının kabulü gerekeceği, o halde davacının icra inkar tazminatı isteminin reddine karar verilmesi gerekeceği-
Davalı borçlunun ödeme emrine yaptığı itirazın davacı alacaklıya tebliğ edildiğine ilişkin her hangi bir bilgi veya belge icra takip dosyasında bulunmadığı, bu durumda mahkemece, İİK.’nun 67/1. maddesinde düzenlenen 1 yıllık hak düşürücü sürenin henüz işlemeye başlamadığı ve itirazın iptali davasının süresinde açıldığı kabul edilerek, işin esasının incelenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-