Borçlu tarafından bulunulan meskeniyet şikayetinin incelenmesinde; ilk derece mahkemesince kısa kararda ve gerekçeli kararda dava konusu taşınmazın farklı bedellerle satılmasına karar verilerek kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki meydana getirildiği, bu durumun bozma nedeni olduğu-
Kısa karar ile gerekçeli kararın çelişkili olması halinde yasaya uygun biçimde, gerekçeyi içeren bir hüküm olduğundan söz edilemeyeceği- Kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası ve kısa karar arasında çelişki yaratılması; Anayasa ile teminat altına alınan adil yargılanma hakkı ilkesine ve kararların gerekçeli olması gerektiğine dair Anayasa ve yasa hükümlerine açıkça aykırı olduğu- Gerekçeli kararda çelişkinin varlığını ortaya koyacak nitelikte yapılan açıklamalar ile çelişkinin giderilmiş olduğundan söz edilemeyeceği- Kısa kararla gerekçeli kararın çelişik bulunmasının bozma nedeni olduğu-
Mahkemece kararın gerekçe kısmında zamanaşımına uğramayan ancak davanın açılmasından sonra davalı tarafından ödenen ....... TL alacak için dava açılmasına neden olunduğundan, dava kısmen kabul edilmiş gibi davacı lehine bu meblağ için yargılama giderine hükmetmek gerektiği belirtilmesine rağmen hüküm kısmının 1.bendinde “........ TL yönünden konusuz kaldığından, esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına” karar verilmesinin doğru olmadığı-
İlk Derece Mahkemesi’nce, ihalenin feshi istemi işin esasına girilerek reddedildiğinden, feshi istenilen ihale bedeli üzerinden % 10 oranında para cezasına hükmedilmesi yerinde ise de; şikayete konu ihale bedeli 183.698,37 TL olup % 10’u 18.369,83 TL olmasına rağmen, infazda tereddüt yaratacak şekilde 18.396,80 TL para cezasına hükmedilmesinin isabetsiz olduğu, o halde Bölge Adliye Mahkemesi’nce; HMK’nun 353/1-b-2 ve 356. maddeleri gereğince, İlk Derece Mahkemesi kararının, para cezası yönünden düzeltilerek yeniden esas hakkında bir karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece, gerekçede bilirkişi raporu ve ek raporda tespit edilen alacak miktarı değerlendirilmişse de hüküm kısmında daha fazla miktarda asıl alacak yönünden şikayetin kabulüne karar verildiğinin görüldüğü, bu durumun hüküm ve gerekçe arasında çelişki oluşturduğu, karar gerekçesi ile hüküm kısmının çelişkili olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Dava konusu taşınmazlar mesken niteliğinde olup mahkemece Kanun'da belirtilen esaslara uyulmadan, bilirkişi tarafından son dönem ecrimisil bedeli belirlendikten sonra geriye doğru endeks uygulanmak suretiyle aylık ecrimisil bedelinin bulunmasının doğru olmadığı- Davacı dava dilekçesinde iki daire için ecrimisil bedeli talep etmiş iken hükümde sadece bir daire için ecrimisil bedeline hükmedilmesinin bozmayı gerektirdiği-
Mahkemece, kısa kararda “ Davanın reddine” şeklinde hüküm kurulduğu halde, gerekçeli kararda "Yetki itirazının reddine" karar verilmekle, kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki oluştuğu gibi, gerekçeli kararın hüküm kısmında borçluların yetki itirazı dışında borca yönelik itirazları yönüyle olumlu veya olumsuz bir karar verilmeksizin HMK'nun 297/2 maddesine de aykırı olarak hüküm tesis edildiği-
Mahkemece, faiz talebi yönünden kısa kararda yer almayan kabul sonucuna hüküm fıkrasında yer verildiği, bu şekilde, kısa karar ile gerekçeli kararın hüküm fıkrası arasında çelişki oluşturulduğu-
Borçlunun iş adresinde yapılan hacizde "borçlunun orada olmadığı, çalışanın borcu ile ilgileri olmadığının" belirtildiği, borçluya ait herhangi bir mal varlığına ilişkin tespit olmadığından bu tutanağın "aciz belgesi" niteliğinde olmadığı ve bu nedenle, tasarrufun iptali davasının ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği- Tasarrufun iptali davasındaki "üçüncü kişinin borçlunun mali durumunu bildiği veya bilmesi gereken şahıslardan olduğuna" ilişkin kanaate dair hiçbir delil ve açıklamaya yer vermeyen genel geçer ifadelere dayalı gerekçenin usul ve yasaya uygun olmadığı-
Davalıların bozma ilamından sonra dava konusu taşınmazı dava dışı şahsa sattıklarının tapu kayıtlarından anlaşıldığından, davacı alacaklıya anılan şahsı davaya dahil edip etmeyeceği ya da bedele dönüştürüp dönüştürmeyeceği sorularak, oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği- Bozma ilamında da belirtildiği üzere, adı geçen davalılar davada taraf sıfatını aldığı halde karar başlığında isimlerinin halen yer almamış olmasının isabetsiz olduğu- Davanın kabulüne karar verildiğine göre, İİK.'nun 283. maddesi gereğince, davacı alacaklıya takip konusu alacak ve fer'ileri ile sınırlı olarak dava konusu taşınmaz üzerinde haciz ve satış isteme yetkisi verilmesi gerekirken, tapu kaydının iptali ile borçlu adına tesciline karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-