Mahkemece, mahallinde yapılan keşif sonucu alınan fen bilirkişi raporunda, davalılar tarafından 165 ada 28 mera parselinin F, G, H ile gösterilen kısımlarına el attıkları tespit edilmiş olmasına rağmen hüküm kısmında 164 ada 2 parsel sayılı merada F, G, H ile gösterilen kısımlara elatmanın önlenmesine karar verilmesinin doğru olmadığı- Davacı Hazinenin dava dilekçesinde tespit edilecek zararın tahsilini talep ettiği, bu zararın sadece uzman bilirkişi tarafından belirlenecek meranın eski hale getirilmesi için gereken bedel olduğu, mahkemece, talep olmadan İcra İflas Kanunu'nun 30. maddesi hükmü göz ardı edilerek davalılardan ayrıca muhdesatların yıkım bedellerinin de tahsiline dair hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Mahkemece, davalı ...... hakkındaki davanın reddi kararı ile diğer davalı ........’la ilgili ..........İcra Müdürlüğünün ......... sayılı takip dosyası yönünden davanın reddine veya bu husus kesinleştiğinden karar verilmesine yer olmadığına, diğer davacı talebi ile ilgili olarak davanın kabulüne karar verilmesi ve yargılama giderinin kabul ve redde göre belirlenmesi gerekirken, önce davalı ...... ile ilgili davanın tefrikine daha sonra aynı dosyadan reddine karar verilmek sureti ile kararın infazında tereddüde yol açıldığı gibi gerekçeli kararda da davacının davalı ......... ile ilgili olarak açtığı davada olumlu ve olumsuz bir karar verilmemiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Mahkemece, hüküm fıkrasının 3. bendinde, ‘’katkı payına yönelik talebinin kısmen kabulüne,’’ ibaresine yer verildiği, davanın katılma alacağı davası olduğu, buna göre mahkemece ‘’katılma alacağına yönelik talebin kısmen kabulüne’’ şeklinde karar verilmesi gerekeceği- Davaya konu araçların bozma sonrası verilen karara en yakın tarihteki sürüm değeri üzerinden katılma alacağı belirlendiğinden bozma sonrası karar tarihinin faiz başlangıcında dikkate alınması gerekeceği, mahkemece, yazılı şekilde araçlar için belirlenen katılma alacağına son bozma öncesi karar tarihi olan tarihten itibaren faize hükmedilmesinin yerinde olmadığı-
Davacı tarafından dosyaya sunulan mükellef borç listesine göre, dava konusu alacağın 2005-2008 vergilendirme dönemine ilişkin olduğu, ödeme emirlerinin bir kısmının ilanen tebliğ edildiği, bir kısmının da 18.11.2014'de tebliğ edildiği anlaşıldığından, mahkemece konusunda uzman bilirkişiden, tasarruf tarihi itibari ile (24.04.2012) doğmuş vergi borcunun da tespiti yapılarak, tasarruf tarihi itibari ile doğmuş olan vergi aslı ve fer'ileri üzerinden iptal kararı verilmesi gerekirken güncel vergi borcu ile sınırlı olmak üzere cebri icra yetkisi verilmesi yönünde hüküm kurulmasının doğru olmadığı- Dava konusu gayrimenkul tasarrufa konu 3/32 hisse olmasına rağmen mahkemece hisse belirtilmeksizin iptale karar verilmesinin doğru olmadığı- 6183 sayılı Yasa'nın uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarının maktu olarak belirleneceği-
Gerekçe ve hüküm arasında yaratılan bu çelişki dahi tek başına bozma sebebi oluşturduğundan, hükmün münhasıran bu sebeple bozulması gerektiği-
Bir mahkeme kararında tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekli olup, bu kısmın hükmün gerekçe bölümü olduğu- Kararın açık ve gerekçeli olmasının hukuki dinlenilme hakkının sağlanması açısından önemli olduğu, tarafların ileri sürdüğü iddia ve savunmalar ve bunların dayandıkları deliller, kararda  tartışılıp gerekçeleri açıklandığı ölçüde kararın, hukuki dinlenilme hakkına uygun bir karar olacağı- İddia ve savunmaların kararda tartışılması, gösterilen delillerin incelenmesi, neden bir kısmının diğerine üstün tutulduğunun belirtilmesinin ancak gerekçeyle mümkün olacağı- Gerekçe sayesinde kararların doğru olup olmadığının denetlenebileceği; gerekçesiz bir kararın üst mahkeme tarafından denetlenmesinin de mümkün olmayacağı; gerekçe doyurucu olmalı, kararın neden, nasıl, hangi hukuki gerekçeyle ve hangi deliller değerlendirilmek suretiyle verildiği hususlarını içermeli, bu hususları içermeyen kararların gerekçeli olduğundan bahsedilemeyeceği- Hâkimin, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetleyeceği- Üst mahkemenin de, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebileceği; tarafların da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabileceği-
Mahkemece, tarafların iddia ve savunmaları değerlendirilerek, gerekçe ile hüküm çelişkisi içermeyen kendi içinde tutarlı, maddi olaya ve talebe uygun, denetime elverişli gerekçeli karar oluşturulmak gerekirken Anayasa ile 6100 sayılı HMK'nın 297 ve 298. maddelerinde belirtilen unsurlardan yoksun, gerekçe-hüküm çelişkisi içerecek şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı- Davacılar vekili dava dilekçesinde manevi tazminat isteminde bulunmamasına rağmen, mahkemece davacıların talebinin dışına çıkılarak, hükmün 4. bendinde "Davalı sigorta şirketinden manevi tazminat istemine yönelik talebin reddine" karar verilmesinin ve yine davalı sigorta lehine hükmün 9. bendinde manevi tazminat yönünden vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığı- Davacılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığı, aralarında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunanların usul ekonomisi ilkesi dikkate alınarak birlikte dava açtıkları durumda , esasen birden fazla dava olduğu dikkate alınarak; her bir davacı yönünden lehine hükmedilen tazminat miktarlarına göre kendisini vekille temsil ettiren davacılar lehine ayrı ayrı vekalet ücreti takdir edilmesi gerekmekte iken yazılı şekilde davacıların kabul edilen manevi tazminatları yönünden tek vekalet ücretine hükmedilmesinin isabetli olmadığı-
Davalı üçüncü kişinin davalı borçlu hakkında danışıklı olarak icra takibi başlatarak davalı borçlunun maaşına haciz konduğunu belirtilerek muvazaalı takibin iptali istemiyle açılan davanın kabulü halinde, icra takibinin iptaliyle birlikte, davacıya, davalının maaşından tahsil edilen ve icra dosyasında bulunan paraların, davacının alacaklı olduğu icra dosyalarındaki alacak ve fer'ilerini geçmemek üzere tahsil yetkisi verilmesi gerektiği-
Gerekçeli kararın, hüküm sonucuna aykırı olamayacağı- Mahkeme kararındaki çelişkinin, bozma nedeni oluşturacağı ve bozmadan sonra mahkemenin önceki kararla bağlı olmaksızın çelişkiyi giderme koşuluyla vicdani kanaatine göre karar verebileceği-
Mahkemece, kısa kararda “ itirazın kaldırılması isteminin kısmen kabulüne, … 11.721,84 TL asıl alacak ve 2.562,60 TL işlemiş faiz üzerinden itirazın kaldırılmasına, …” şeklinde hüküm kurulduğu halde, gerekçeli kararda "itirazın kaldırılması isteminin kabulüne, ... 11.721,84 TL asıl alacak ve 2.459,47 TL işlemiş faiz üzerinden itirazın kaldırılmasına, …" karar verilmekle, kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki oluştuğunun görüldüğü, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olmasının bozma nedeni olduğu-