Anılan hisse devir sözleşmesinin 6.13 maddesi uyarınca bankanın devir tarihinden önceki döneme ait olması kaydıyla, devir alan bankanın maruz kalabileceği her türlü taleplerden doğacak tüm yükümlülükten ve bunlara ilişkin olarak mahkemelere intikal etmiş bulunan dava, takip ve benzer işlemlerin sonuçlarından TMSF’nin sorumlu olacağının kararlaştırıldığı, TMSF’nin uyuşmazlık konusu borcu üstlendiği, bu nedenle anılan davalıya husumet yöneltilmesinde usulsüzlük bulunmadığından, işin esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece HMK'nın 120. maddesinde belirlenen 2 haftalık sürenin azaltılarak 1 hafta olarak belirlenmesi nedeniyle verilen kesin süre usule aykırı olup kanuna aykırı olarak verilen süre içerisinde avansın yatırılmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Ecrimisilin, haksız fiil olduğundan, haksız fiil devam ettiği veya yenilendiği müddetçe her zaman yeni bir davanın konusunu teşkil edebileceği- Ecrimisil, ancak dava tarihine kadar istenebileceğinden, ilk davadaki talebin, davanın açıldığı tarihe kadar olduğunun kabulü gerektiği ve davacının sonraki davasındaki talebinin tamamına yönelik bir kesin hüküm bulunmadığından, davanın esasının mevcut koşullarda incelenip karara bağlanması gerektiği-
Davanın off-shore hesabına gönderilen paranın, gönderen bankadan tahsili istemine ilişkin olduğu - Mahkemece bilirkişi raporu alındı ise de; 01/08/2017 tarihli bu ikinci ek raporda dosyadaki 24/11/1999 tarih ve Y Bank antetli dekontta 54564 nolu off-shore hesabında 10.000,00 USD havalenin yapıldığı, isim bulunmadığı, davacının iddia ettiği 24/11/1999 tarihinde davacı taraf off-shore hesabına kendi hesabından veya elden vermek suretiyle havale gönderdiğine dair tespit edilmiş hiçbir işlem bulunmadığı, tam aksine bu tarihte M hesabına 7.034,80 USD geldiği ve aynı gün nakden çekildiği, bunun adı geçenin kendi hesabına gelen havale olduğu ve 24/11/1999 tarihli off-shore işlemlerinde K ve M isimlerine gönderilen havalelerin bulunduğunun tespitinin gerçekleştirilemediği- Mahkemece, bilirkişi raporunda 54564 müşteri numarasının M.’nın değil Y. LTD’nin Y.bank A.Ş.nin Off-Shore bankası nezdindeki müşteri hesap numarası olduğunun tespitine rağmen, rapora hiç değinilmeksizin davacı adına olan 54564 nolu Y. Security off-shore hesabında 10.000,00 USD bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne verdiği, ancak bu hesabın, bilirkişi raporunda da tespit edildiği üzere davacıya ait hesap olmayıp dava dışı Y. A,Ş'nin Off-Shore bankası nezdindeki müşteri hesap numarası olduğu- Bu durumda Mahkemece, davacı M adına olan 54564 müşteri numaralı hesapta 10/11/1999 tarihinde 10.000,00 USD bulunduğu ve davacıya ait olduğu gerekçesiyle, bu meblağın 01/01/1999 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle I. Banktan alınıp davacıya verilmesine karar verilmesinin isabetli olmadığı-
Mahkemece uyuşmazlığın limited şirket hisse devir sözleşmesinden doğan alacak istemine ilişkin ticari dava niteliğinde bulunduğu, uyuşmazlıkta Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğu nazara alınarak mahkemenin görevsizliği nedeniyle HMK 114/c, 115/2 maddesi gereğince davanın usulden reddine karar verilmesi gerekeceği-
Daha önce açılıp kesin hükme bağlanmış bir dava bulunmadığından eldeki davanın esastan bakılarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
İİK. mad. 293/2 uyarınca, konkordato mühlet talebinin reddiyle birlikte iflas kararı verilmediği sürece, sadece istinaf kanun yolunun açık olduğu- İİK. mad. 293/3 uyarınca, iflas kararı verildiği takdirde; İİK’nın 164. maddesi gereğince, hem istinaf hem de temyiz kanun yolunun açık olduğu- Sadece mühlet talebinin reddine karar verilmesine halinde, iflasa karar verilmediğinden bu karara karşı bölge adliye mahkemesince verilen kararın kesin olduğu-
İİK'nın 142. maddesi uyarınca sıra cetveline itiraz davalarının kural olarak genel mahkemelerde görüleceği, anılan maddenin son fıkrasına göre itiraz yalnız sıraya yönelik ise görevin icra mahkemesinin olacağı-
Davacı alacaklı tarafından borçlu adresinde yapılmış İİK. mad. 105 niteliğindeki bir haciz tutanağı temyiz aşamasında dosyaya sunulmuş olduğundan, ön koşul eksikliğinin giderildiğinin kabulü ile tasarrufun iptali davanın esasına girilmesi gerektiği-
Tüzel kişiyi veya gerçek kişiyi temsil yetkisi olmayan kişinin yaptığı iddianın, geçerli bir istihkak iddiası sayılmayacağı, buna göre davacı üçüncü kişinin, söz konusu şirket adına istihkak iddiası da geçerli olmadığından davacı üçüncü kişinin istihkak davası açmakta hukuki yararı bulunmamakta olup 6100 sayılı HMK'nin 114/ h ve 115/2 maddeleri uyarınca, davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekeceği-