Trafik kazasından kaynaklanan ve hizmet kusuruna dayanılarak, davalı kurum aleyhinde açılan rücuen tazminat istemi ilişkin olduğundan idari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun'un 2. maddesi hükmü uyarınca tam yargı davası olarak ikame edilmesi gerekmektedir. Görev kuralları kamu düzenine-
Dava konusu yapılan haciz sırasında üçüncü kişi yararına istihkak iddiasında bulunan kişinin üçüncü kişinin çalışanı olduğunun, anılan şahsın, üçüncü kişi yararına istihkak iddiasında bulunmaya yetkili olmadığının sabit olduğu, o halde davacı alacaklının İİK'nin 99. maddesi hükümlerine göre istihkak davası açmakta hukuki yararı bulunmadığından 6100 sayılı HMK'nin 114/ h ve 115/2 maddeleri uyarınca dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekeceği-
Muhtaç çocuklar hakkında korunma kararı alma ve koşullarının varlığı halinde bu kararı kaldırma görevinin Çocuk Mahkemelerinin görevi kapsamına alındığı- Korunma kararının kaldırılmasına yönelik isteğin korunma altında bulunan çocuğun hak ve menfaatleriyle ilgili olduğu, bu sebeple, davanın hakkında korunma kararı alınmış olan kişi küçük ise veli veya vasisine, ergin ise korunma altına alınan kişiye yöneltilmesi gerekeceği-
Tazminat istemine konu olayın davalı Belediyenin hizmet kusuruna dayanması halinde, tazminat istemine ilişkin davanın, idareye karşı, idari yargı yerinde tam yargı davası açılması gerektiği-
3533 sayılı Yasa'nın 1. maddesine göre genel, katma ve özel bütçelerle yönetilen daireler ve belediyelerle sermayesinin tamamı devlete veya belediyelere yahut özel idarelere ait olan daire ve müesseseler arasında çıkan uyuşmazlıklardan adli yargının görevi içinde bulunanlar o Yasa'da yazılı tahkim usulüne göre çözümleneceği- Tarafların sıfatı gereği aralarındaki uyuşmazlığın tahkim usulüne göre çözümlenmesi gerektiği gözetilerek sözü edilen Yasa uyarınca dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmesi gerektiği-
Araştırma sonucu, taşınmazın orman sayılan yerlerden olmadığı belirlendiği takdirde zilyetlik yolu ile kazanma koşullarının araştırılması gerektiği- Mahkemece yapılacak keşifte 1985-1990 yılları arasında hava fotoğrafları ve memleket haritasında taşınmazın o yıllarda ziraat alanı olarak kullanılıp kullanılmadığı, zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı belirlenip taşınmazın toprak yapısı incelenmeli, çekişmeli taşınmazın fiili durumunu da belirtir şekilde rapor alınması, imar -ihya üzerinde durulup, bu konuda ve zilyetliğin tespiti yönünden tanık beyanlarına başvurulmalı, tarafların bildirecekleri zilyetlik tanıkları HMK'nın 259. ve 261. maddeleri gereğince taşınmaz başında dinlenip; taşınmazın öncesi itibariyle niteliğinin ne olduğu, kime ait olduğu, zilyetliğin nasıl meydana geldiği, ne kadar süre ile ne şekilde devam ettiği, bunun ekonomik amacına uygun olup olmadığı, tanıkların bilgi ve görgülerinin hangi eylemli olaylara dayandırıldığının belirlenmesi, yerel bilirkişinin imar ihya ve zilyetlik olgusunu hangi olaylarla nasıl hatırladıkları saptanmalı, ziraat mühendisinden taşınmazın zilyetlik yoluyla kazanılacak yerlerden olup olmadığı yönünde rapor alınmalı, 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davacı yanında, murisi yönünden de tapu ve ilgili kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, aynı Kanunun 03.07.2005 gün 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi gereğince 3402 sayılı Kanunun 14/1. maddesinde yazılı 40 ve 100 dönüm kısıtlama araştırmasının aynı maddenin 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen ikinci fıkrası hükümleri gözetilmek suretiyle yapılacağı düşünülerek, adına tescil kararı verilecek kişi ya da kişiler ile diğer mirasçılar ve onların miras bırakanları yönünden aynı çalışma alanı içerisinde belgesizden zilyetliğe dayalı olarak tesbit ve tescil edilen taşınmaz olup olmadığı, varsa cinsi, parsel numaraları ve miktarı, tapu ve ilgili kadastro müdürlüklerinden ve yine, aynı kişiler tarafından açılan tescil davası olup olmadığı hukuk mahkemesi yazı işleri müdürlüklerinden ayrı ayrı sorularak gerektiğinde tesbit tutanak örnekleri ve tapu kayıtları ya da tescil dava dosyaları getirtilip incelenmesi, dava konusu taşınmazın sulu ya da kuru tarım arazisi olup olmadığı konusunda (5403 sayılı Kanunun 3/j maddesi ile Taşınmaz Malların Sınırlandırma Tespit ve Kontrol İşleri Hakkındaki Yönetmeliğin değişik 10. maddesinin ikinci fıkrası hükümlerine göre, sulu tarım arazisi: tarım yapılan bitkilerin büyüme devresinde ihtiyaç duyduğu suyun, su kaynağından alınarak yeterli miktarda ve kontrollü bir şekilde karşılandığı araziler, olarak açıklandığından) ziraat mühendisinden yasanın amacına uygun rapor alınması gerektiği-
Mahkemece anılan şirketin ihyası için davacı tarafa, dava açmak üzere süre verilmesi, dava açıldıktan sonra, bu davanın sonucunun beklenilmesi, şirketin ihyasından sonra usulüne uygun tebligat yapılarak, taraf teşkilinin sağlanması ve sonrasında davacının talepleri hakkında bir karar verilmesi gerekeceği, bu nedenle yerel mahkemece usulüne uygun taraf teşkili sağlanmadan eksik inceleme ile infazı mümkün olmayacak şekilde karar verilmesinin hatalı olduğu-
Kesin yetkinin, dava şartı olduğu, yargılamanın her aşamasında re'sen dikkate alınacağı- Vakfa ilişkin davada tüzel kişinin merkezinin bulunduğu yer mahkemesinin kesin yetkili olduğu-
Bir müzik eserinin senkronizasyon yoluyla işlenmesi hakkı açıkça eser sahiplerinde bırakıldığına veya yayımcı şirketlere bırakılmış olsa bile bu mali hakkın Türkiye’deki kullanımının davacı şirketlere devredildiği ispatlanamadığına göre, bir başka mali hak kategorisi olan çoğaltma, yayma ve umuma iletim haklarına dayanılarak, işleme suretiyle oluşturulan eserlerin çoğaltılmasına, yayımına veya umuma iletimine izin vermesi, izinsiz olarak bu hakların kullanılması halinde ise bu eylemlere karşı dava açma hak ve yetkisinin münhasıran işleme hakkı sahibine ait olacağı, aksi halde, çoğaltma ve yayma hakkı sahibi, bu haklarına dayanarak, eser sahibinin dahi eserini işleyerek çoğaltmasına ve yaymasına engel olabilecektir ki, bu kabulün mali hakların birbirlerinden bağımsızlığı kuralıyla bağdaşmayacağı, mali hakların bağımsızlığını ortadan kaldıracak şekilde yorum yoluyla mali hakların genişletilemeyeceği, davacıların, eserin Türkiye’de işlenmesi hakkını mali hak sahiplerinden usulüne uygun şekilde devir alındığının davacılarca ispatlanamamış olması nedeniyle, mahkemece, aktif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı-
Ölünceye kadar bakıp gözetme koşulu ile yapılan temlikin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimde bulunmasının, bakım ihtiyacının sonradan doğmasının ve bakım ihtiyacının kısa süre doğmasının sözleşmeye etkili olmayacağı- Bu tür sözleşmelerde bakıp gözetme amacı dışında bağış amacı üstün tutulduğu anlaşılır ise muris muvazaasından bahsedilebileceği- Temlik makul sınırının aşılması, çok değerli bir taşınmazın devrinin halinde muris muvaazasından bahsedilebileceği- Mirasbırakan adına kayıtlı dava dışı taşınmazların dava tarihindeki değerleri (toplamı 155.707.88 TL) ile çekişme konusu davalıya devredilen taşınmazların dava tarihindeki değerleri (toplamı 274.242.8 TL) karşılaştırıldığında, davalıya yapılan temlikler bakımından makul sınırın aşıldığı, mirasbırakanın çekişmeli taşınmazlardan bir kısmını devrederek bakımını sağlayabilecek iken, adına kayıtlı taşınmazlarından çok değerli olanları devrettiği, bu nedenle temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olarak yapıldığının kabulü gerektiği- Tahkikat bitiminde taraflara son söz hakkının verilmesi gerektiği-