3533 sayılı Kanun'un 1. maddesine göre, genel, katma ve özel bütçelerle yönetilen daireler ve belediyelerle sermayesinin tamamı devlete veya belediyelere yahut özel idarelere ait olan daire ve müesseseler arasında çıkan uyuşmazlıklardan adli yargının görevi içinde bulunanların bu kanunda yazılı tahkim usulüne göre çözümleneceği-
KTK'nın 97. maddesindeki başvuru koşulları arasında Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun rapor ile sigortacıya başvuru koşulu söz konusu olmadığı, davacı tarafça sigorta şirketine ............ tarihinde başvurulduğu, yanı sıra yazılı başvuru hususu belirli bir süre verilerek tamamlanabilecek dava şartı niteliğinde olmakla, İtiraz Hakem Heyetince, davalı vekilinin anılan yöne ilişkin itirazlarının reddi ile sair itirazlarının incelenmesi ve talepte alınması gerekli sağlık raporu aldırılması sağlanması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile HMK'nın 30. madde hükmü gözetilmeden ve hak arama özgürlüğü, temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden birisi olup yine bunlardan birisi olan mahkemeye erişim haklarını engeller biçimde düzenlendiği anlaşılan KTK 97. madde değişikliğindeki madde gerekçesinde gösterilen "yargının yükünün hafifletilmesi" gibi kamu yararı barındırmayan Yasa değişikliği gerekçe gösterilerek ve de eksik yorumlanarak yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Kamu tüzel kişiliğini haiz olan davalının, davacının okul ücretinin taksitlendirilmesi istemini reddetmesi nedeniyle davacıyı zarara uğrattığının ileri sürüldüğü, şu halde davanın görüm ve çözüm yerinin idari yargı yerleri olduğu-
Eldeki haksız ihtiyati tedbirden kaynaklanan maddi tazminat istemli davada ileri sürülen sahtelik iddiasının, belirtilen dava sırasında ileri sürülmesinin ve incelenmesinin gerekli olduğu, davalı tarafından davacı aleyhine evvelden açılmış bir eda davasının bulunduğu, davacının anılan eda davasında ileri sürülen bir delile ilişkin olarak sahtelik iddiasında bulunmasının ve ayrı bir tespit davasına konu etmesinde hukuki yararının bulunmadığı-
SSK Genel Müdürlüğü tarafından prim alacakları nedeniyle açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin davalarda görevli mahkemenin Kurum'un alacaklı biriminin bulunduğu yer iş mahkemesi olduğu-
Aynı takibe ilişkin olarak alacaklının ikame ettiği itirazın iptali davasında verilen hüküm ile buna dayanak takipte istenilip itirazın iptali davasının müddeabihinin içinde yer alan "işleyecek faiz miktarına" ilişkin menfi tespit istemli davanın dayanağı olan olay ve olgular aynı olduğundan ve işleyecek faiz oranı, itirazın iptali davasında verilen karar ile kesinleştiğinden, bu miktarın başka bir mahkemede menfi tespit istemiyle yeniden tartışılmasının kesin hüküm nedeniyle mümkün olmadığı- "Menfi tespit davasının "hukuki yarara" ilişkin dava şartı yokluğundan reddedilmesi gerektiği ve direnme kararının bu değişik gerekçe ile bozulmasının yerinde olacağı" şeklindeki görüş ile; "Ödeme emrinde açıkça işleyecek faize itiraz edilmemiş olması nedeniyle itirazın iptali davasını gören mahkemece bu hususa girilerek hüküm tesisinin mümkün olmadığı, işleyecek faizin bu yönde ödeme emrine süresinde yapılmış bir itiraz olmadığından takip hukuku anlamında kesinleştiği ancak bu durumun maddi anlamda kesin hüküm kavramı içerisinde değerlendirilemeyeceği, borçlunun takipte kesinleşen faizle ilgili menfi tespit davası açmasında hukuki yararının bulunduğu" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Trafik kazası nedeniyle ödenen tazminatın rücuan tahsili istemine ilişkin davada, davalının kazaya neden olan aracın işleteni veya başka sıfatı ile değil, hizmet kusuruna dayanarak tazminat talebinde bulunulduğuna göre, idari yargı görevli olduğundan, davalı aleyhine açılan dava yönünden dava dilekçesinin yargı yolu bakımından reddedilmesi gerekeceği-
Ek davanın asıl dava kesinleşmeden açılmasına yasal bir engelin bulunmadığı, açıklanan hukuki ve maddi vakıalar karşısında, eldeki dava ile ilk dava arasında derdestlikten söz etmenin mümkün olmadığı-
Taraflar arasındaki hizmet sözleşmesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkin davada, davalı Sağlık Bakanlığı kamu tüzel kişisi olup, tacir sayılmayacağı bu nedenle TTK'nın 4. maddesi gereği uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesinden kaynaklanmadığı, davalı tacir olmadığından davaya bakmaya ticaret mahkemesi değil asliye hukuk mahkemesi görevli olduğu-
Davalının .......Sulh Hukuk Mahkemesi'nin kararı ile kısıtlanarak vesayet altına alındığı ve yargılama sırasında tüm tebligatların davalı kısıtlı adına çıkarıldığı, buna göre, husumetin davalı kısıtlının vasisine yöneltilmesi gerekirken, davalı kısıtlıya yöneltilerek hüküm kurulmasının savunma hakkının kısıtlanmasına yönelik esaslı usul hatası olduğu-