Aynı takip dosyasında haczedilen dört ayrı taşınmazın ihalelerinin feshine ilişkin davada; ihale alıcısının, davada sadece kendisinin alıcı olduğu iki parsel yönünden taraf olduğu, diğer iki parsel yönünden taraf ehliyetinin olmadığı, bu durumda ihale alıcısının, alıcı olmadığı iki parsel yönünden taraf olmadığından istinaf kanun yoluna başvuru yapma hakkının olmadığı-
Bonoya dayalı alacak davasında, davacının arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorunda olduğu, anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek üzere bir haftalık kesin süre verildiği, davacı vekilinin kesin süre içinde beyanda bulunmadığı gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesinin isabetli olduğu-
Davacı tarafın talep konusu ettiği muhdesatların toplam değerinin ......... TL olarak belirlendiği, ancak bu muhdesatlardan fen bilirkişi raporunda C harfi ile gösterilen afet evi ve D harfi ile gösterilen WC'in ... tarafından yapıldığının, dolayısıyla davacı tarafından yapılmadığına karar verildiği, afet evi ve WC ile reddedilmesi gereken kafes tel örgü ve çardak değerleri dosya kapsamında belirlendiğine göre davacının davasının kısmen kabul kısmen reddine karar verilmesi ve buna göre yargılama gideri ve vekalet ücreti hesap edilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi ve taraflar yararına vekalet ücreti yönünden hüküm tesis edilmemesinin doğru olmadığı-
İcra dosyasında her ne kadar Maliye Bakanlığı takip alacaklısı olarak yazılmış ise de alacağa ilişkin borç sebebi kısmında .......... Defterdarlığı Kayyım Büro Başkanlığı'nın yazısına istinaden kayyım sıfatıyla kayyım tarafından takibin yapıldığı anlaşıldığından davacının aktif dava ehliyetinin bulunduğu, o halde mahkemece işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekeceği-
İlk Derece Mahkemesince hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmiş iken, Bölge Adliye Mahkemesince hukuki yarar yokluğundan davanın reddedilmesi gerektiğinin belirtilmiş olması karşısında, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından ret gerekçesinin değiştirildiği anlaşılmakla, HMK.'nun 353. maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesinin İlk Derece Mahkemesi kararını kaldırarak yeniden esas hakkında hüküm kurması gerekirken, istinaf talebinin esastan reddine karar vermesinin doğru olmadığı- Dava konusu muhdesatların kadastro tespit gününden önce meydana getirildiğinin ve kadastro tespitinin kesinleşmesi ile dava tarihi arasında hak düşürücü sürenin geçmiş olduğunun belirlenmesi halinde davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verileceği, bu doğrultuda davaya konu muhdesatların kadastro tespitinden önce yapıldığının sabit olduğu, kadastro tespitinin ............ tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın da ............... tarihinde açıldığı dikkate alındığında, davanın 3402 sayılı Kanun’un 12/3.maddesi uyarınca hak düşürücü süreden reddi gerekirken, Bölge Adliye Mahkemesince gerekçenin değiştirilerek, hukuki yarar yokluğundan ret kararı verilmesi gerektiğini belirtilmesinin isabetli olmadığı-
Mahkemece; davacıların tespitini istediği muhdesatların, yapıldığı veya dikildiği tarih itibariyle mera niteliğinde olan (eski 117) 159 parsel sayılı taşınmaz içerisinde yer aldığından bahisle davanın reddine karar verilmiş ise de, muhdesatların üzerinde bulunduğu taşınmaz hakkında kamulaştırma ile ilgili kayıt ve belgelerle, kamulaştırma haritasının dosya içerisinde olmadığı, sadece fen bilirkişisince kamulaştırma alanı sınırları gösterilmiş bir krokinin bulunduğu, bu durumun denetim için yeterli olmadığı, bu doğrultuda davada sağlıklı bir sonuca ulaşılabilmesi için öncelikle kamulaştırma haritası ve kadastro paftasının getirtilmesi, taşınmaz başında uzman bilirkişiler eşliğinde keşif yapılması, özel mülkiyete konu olamayacak bu gibi yerlerde meydana getirilen muhdesatlara değer verilemeyeceğinin ve bu muhdesatların tespitinin istenemeyeceğinin gözden uzak tutulmaması, yerel bilirkişi yardımı ve fen bilirkişi eliyle kadastro paftası ve kamulaştırma haritası ölçekleri eşitlenerek zemine uygulanması, bu yolla muhdesatların üzerinde bulunduğu taşınmazın gerçekten kamulaştırma alanı içinde kalıp kalmadığının, davacıların tespit davası açmakta hukuki yararı bulunup bulunmadığının belirlenmesi, açıklandığı üzere bu muhdesatlara hukuken değer verilemeyeceğinin dikkate alınmasının yanında, özellikle yukarıda yazılı mülkiyet hakkının ihlali bakımından da inceleme ve araştırma yapılarak; davalı mülkiyet hakkı sahibi Hazine'nin, davacıların bu haksız kullanımına karşı suskunluk ve eylemsizliği var ise bunun davacıları meşru bir beklenti içerisine sokup sokmayacağının değerlendirilmesi; bu hususları gösterir denetime elverişli rapor alınması ve nihai olarak toplanan ve toplanacak tüm delillerin sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Davacıların ve davalıların taşınmazda pay maliki olma tarihleri gözönünde bulundurulmak suretiyle, toplanmış ve toplanacak deliller çerçevesinde, davacıların önalım hakkına dayalı talepleri değerlendirilerek olumlu olumsuz bir karar verilmesi gerekirken aktif husumet yokluğu nedeniyle talebin reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Ticari nitelikteki menfi tespit davalarında dava açılmadan önce arabuluculuğa gidilmesinin zorunlu olmadığı ve arabulucuya gidilmiş olmasının bir dava şartı olmadığı-
7257 s. Kanun ile bağlantı ve sistem kullanım anlaşmalarında düzenlenen sistem kullanım ihlallerine ilişkin ceza-i şartlara ilişkin uyuşmazlıkların idari yargı yolunda görüleceğinin hükme bağlandığı- Yargı yoluna ilişkin bu değişikliğin usul hükmü niteliğinde olduğu, derhal ve kesinleşmemiş tüm uyuşmazlıkları da kapsar şekilde uygulanması gerektiği-
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dosya arasına 12.07.2012 tarihinde alınan tapu kayıtlarında malik baba adının nüfus kaydındaki gibi “Himmet” olarak, ilk bozma kararı sonrasında alınan 13.06.2013 tarihli tapu kayıtları ile 22 parsel sayılı taşınmazın kütük sayfasında ise “Ümmet” olarak yazılı olduğu gözetildiğinde, davacının malik kimlik bilgilerinin düzeltilmesi istemi ile eldeki davayı açmasında hukuki yararının bulunup bulunmadığı-