Doğrudan iflas istemine ilişkin davada, kesin yetkiye ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği-
İhya kararlarının, belli bir dava için verilmeyip, tümüyle tüzel kişiliğe yeniden hayatiyet veren nitelikte kararlar olduğu, nitekim, bu ihya kararına istinaden, tasfiye memuru H. A. tarafından verilen Ç. 1. Noterliği'nin 19.01.2007 gün ve 665 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile mevcut davanın açıldığı anlaşıldığından, mahkemece işin esasına girilmesi ve davanın sonuçlandırılması gerekirken, davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğundan bozulması gerektiği-
Takibin ve itirazın iptali davasının, menfi tespit davasının kesinleşmeden önce açıldığı anlaşıldığından, davacının, dava konusu kaçak su tutanağına ilişkin olarak takip başlatmakta ve itirazın iptali davası açmakta hukuki yararının bulunduğu- Davalının borçlu olduğu bedel, itirazın iptali davasında dikkate alınarak talep edilen asıl alacak ve işlemiş faiz hakkında karar verilmesi gerekeceği-
Arsa sahibi, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca kendisine isabet eden bağımsız bölümleri yükleniciden teslim alıp kabul ettikten sonra üçüncü kişilere satmış ise; yeni mâlik üçüncü kişi, yükleniciye karşı hiçbir talepte bulunamayacağı, çünkü, yüklenici edimini arsa sahibine karşı yerine getirip inşaatı teslim etmekle borcundan kurtulduğundan, üçüncü kişi ancak, satıcısı olan eski mâlik arsa sahibinden, satış sözleşmesi nedeniyle istemde bulunabileceği- BK'nın 162. maddesi uyarınca, alacağın temliki kapsamında sözleşmeden doğan hakkın hiçbir temliki, yazılı biçimde yapılmış olmadıkça geçerli olmayacağı-Arsa sahibinin arsadaki paylarını ya da bağımsız bölümleri başkalarına sadece devretmiş olması, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan hakları ayrıca yazılı olarak temlik etmedikçe, anılan sözleşmeye dayalı hakların da devri anlamına gelmeyeceği (Aynı doğrultuda: HGK. 26.03.2008 T. 279/277; 23. HD. 21.03.2013 T. 327/1732)-
İtirazın iptali davasının açılması ve karara çıkmasından sonra menfi tespit davası açmakta hukuki yarar bulunmayacağı-
Kooperatif ortağınca ödenmeyen aidat borcunun tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin dava, 01.07.2002 tarihinden önce açılmış olup, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 99. maddesi uyarınca ticari dava niteliğini haiz işbu dava münhasıran Ticaret Mahkemesi'nde değil, iş bölümü ilk itirazı yapılmadıkça Asliye Hukuk Mahkemesi'nde bakılması gerekeceği-
Şikayetin, sıra cetvelinin iptali istemine ilişkin olduğu, mahkemece, gider avansının yatırılmadığı gerekçe gösterilerek şikayetin usulden reddine karar verilmişse de; dava dilekçesinin arkasında bulunan şerh, dosyaya sunulan 14.05.2013 tarihli Keşan İcra Hukuk Mahkemesi Yazı İşleri Müdürlüğü tutanağı ve 21.03.2013 tarihli makbuzdan gider avansının yatırılmış olduğu anlaşıldığından, işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekeceği-
Davalının ortağı olduğu kooperatife olan aidat borcu için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin dava 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 99. maddesi gereğince ticari bir dava olup, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 6335 Sayılı Kanunun 2. maddesi ile değişik 5. maddesinin 3. fıkrası uyarınca ticari nitelikteki işbu davaya bakma görevinin İzmir Asliye Ticaret Mahkemesi'nde olduğu-
Bir sıra cetveli için muhtelif alacaklılar tarafından farklı tarihlerde, farklı alacaklılara husumet yöneltilerek şikayette bulunulmuş olsa dahi, tüm şikayetlerin birlikte incelenerek varılacak uygun sonuç çerçevesinde tek bir kararla sonuçlandırılmasının, birbiriyle çelişik hükümlerin engellenmesi gereğinden, bir dosyada verilen kararın diğer dosyanın sonucunu etkileme olasılığından ve sıra cetveline ilişkin özel usul hükümlerinden kaynaklanan bir zorunluluk olduğu-
Davanın muavaza nedeni ile açılan tasarrufun iptali davası olduğu anlaşıldığından, Borçlar Kanunu’ndan kaynaklanan uyuşmazlığın genel görevli Asliye Hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği-
