Yükleniciden daire satın alan birlikte dava açan bir kısım davacıların dosyası tefrik edilerek, davacıların dava konusu bağımsız bölümleri arsa sahibinden aldıkları, davalı ile aralarında akdi ilişki bulunmadığı, davacıların ancak satış akdinden dolayı ayıba karşı tekeffül borcu olan satıcılarına karşı talepte bulunabilecekleri, davalı yükleniciye husumet yöneltilemeyeceği-
Tespit davası açılması için davacının hukuki yararının olması, eda davası açılması gereken bir durumun olmaması gerektiği, aidatın kooperatifin genel kurul kararları ile belirleneceği,mahkemenin bu yönde bir karar vermesinin mümkün olmadığı,bu maddi vakıanın tek başına bir tespit davası olarak bakılmasının da mümkün olmadığı, davacının ödediği aidat miktarı kooperatifin defterlerinde belli olduğundan bu yönüyle de bir hukuki yararının bulunmadığı, davacı davalı kooperatife bir aidat borcunun bulunmadığı ya da bir alacağının bulunduğunu iddia ediyorsa bu durumda menfi tespit veya alacak davası açarak bunu talep edebileceği, bir eda davası içinde tespiti yapılması gereken hususlar eda davasından ayrılarak ayrı bir tespit davası şeklinde açılmasında davacının hukuki yararı bulunmadığı-
Taraflar arasındaki kooperatif üyeliğinin tespiti davasında, davacının taleplerinden, üyelik tespiti istemi hakkında inceleme yapılması gerekirken, kesinleşmiş mahkeme ilamı bulunduğu gerekçesiyle talebin reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
1163 s. Kooperatifler Kanunu mad. 98. maddesi yollaması ile 6762 s. TTK. mad. 341. maddesi gereğince, yöneticilere karşı sorumluluk davasının görülebilmesinin genel kurulun bu yönde karar alması ve davanın denetçiler tarafından açılmasına bağlı olduğu, bu hususların dava şartı olmayıp sonradan tamamlanabilen usulü eksikler olduğu- Genel kurul kararı bulunmayan taleplerle ilgili HMK'nın 52., 53. ve 54. (HUMK'nın 39. ve 40.) maddeleri uyarınca davalılar hakkında sorumluluk davası açılmasına ya da açılan işbu davaya muvafakat verilmesine ilişkin genel kurul kararının ibrazı için önel verilmesi, noksan olan usuli işlemler yerine getirildikten sonra davaya devam edilmesi, verilen süre içinde bu eksiklikler tamamlanmaz ise bu talepler yönünden davanın açıklanan usul yönünden reddedilmesinin gerektiği- Davalılarca rapor ve ek raporlara itirazlarda bulunulduğu, alınan ek raporların itirazları karşılamadığı gözönünde bulundurularak, ayrı bir bilirkişi kurulu oluşturulup, davacı kooperatifin defter kayıt ve belgeleri üzerinde inceleme yaptırılıp, ayrıntılı, gerekçeli,davalıların itirazlarını cevaplar nitelikte, denetime ve hüküm kurmaya elverişli bir rapor alınıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken aynı bilirkişi kurulundan rapor ve ek raporlar alınarak yazılı şekilde hüküm tesisinin hatalı olduğu-
Tapu kayıt maliki ile miras bırakanın aynı kişi olduğunun tespiti istemine ilişkin davanın çekişmesiz yargı işi olduğu ve sulh hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiği-
Davalı hakkında birden fazla icra takibi ve itiraz üzerine icra mahkemesine davaların açılmış olduğu anlaşılmakta ise de, her bir takibin farklı kira dönemlerine ait olduğu ve eldeki dava tarihi itibariyle açılan davalardan hiç birinin henüz kesinleşmemiş oldukları anlaşıldığından, mahkemece işin esasının incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Davacı vekilinin verilen kesin süreye rağmen bilirkişi ve posta giderini yatırmadığı gerekçesiyle dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesinin yerinde olduğu-
Davanın hile ve bedelsizlik nedeni ile tapu iptali ve tescil davası olduğu, mal rejiminin tasfiyesi, katkı alacağı, tasarrufun iptali yahut aile konutu şerhine dayalı talep olmadığı, bu nedenle uyuşmazlığın Aile Mahkemesinin görevi içinde bulunmadığı, Borçlar Kanunu’ndan kaynaklanan uyuşmazlığın genel görevli Asliye Hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği-
Cevap dilekçesi verildiği takdirde; bir örneğinin mahkemece, davacı tarafa tebliğ edilmesi gerekeceği-
İhalenin iptali sonucunda dayanaksız kalan sözleşmeye dayanılarak yapılan masraflar ve kâr mahrumiyet bedelinin tahsili istemi- Sözleşmeden önceki ihale (4734 sayılı Kanun) aşamasındaki uyuşmazlıkların dava yoluyla çözüm yeri idari yargı, ihalenin kesinleşmesi üzerine sözleşmenin imzalanmasından sonraki (4735 sayılı Kanun) aşamasında ise taraflar arasındaki uyuşmazlıkların dava yoluyla çözüm yerinin adli yargı olduğu-