Satış ilanı tebliğinin, şikayetçinin tebliğ tarihinden önce azlettiği vekile yapıldığı ve bu azlin, şikayetçinin alacaklı olduğu takip dosyasına yeni vekil tarafından tebliğ tarihinden önce bildirildiği anlaşıldığından, tebliğ tarihinde şikayetçinin vekili konumunda olmayan vekile yapılan tebligatın geçerli olmadığı-  Mahkemece, haciz alacaklısı şikayetçi üçüncü kişinin, "tapudaki ilgili" sıfatını haiz olmasına ve dolayısıyla satış ilanı tebliğinin zorunlu bulunmasına rağmen, anılan yasal zorunluluğun yerine getirilmemesi nedeniyle ihalenin feshine karar verilmesi gerektiği-
Meraya elatmanın önlenmesi istemi- Davacı ve davalı köylerin 6360 sayılı Kanun hükümleri gereğince tüzel kişiliği kaldırılarak mahalle olarak başka ilçelerinin belediyelerine katılmaları nedeniyle görülmekte olan davada taraf sıfatları kalmadığından ve katıldıkları ilçe belediyeleri taraf olacağından 6360 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinin 13. fıkrası gereğince işlem yapılması gerektiği-
5838 Sayılı Yasa'nın 32/2-b maddesi ile yapılan düzenleme usule değil esasa ilişkin olup, İİK'nun 83/a. maddesi karşısında özel hüküm sayılscağı ve öncelikle tatbik edileceği- İcra mahkemesi kararlarının, maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmese de, kendi aralarında kesin hüküm oluşturduklarının kabul edildiği-HMK. mad. 303/1 gereğince; bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerektiği ve HMK 114/1-i maddesi uyarınca kesin hüküm dava şartı olduğundan, HMK 115/2. maddesi, dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın usulden  reddini gerektirdiği-
Faizle ilgili şikayetin, ilama aykırı istemin düzeltilmesi niteliğinde olduğu, bu isteğin İİK. mad. 16/2 gereğince süresiz şikayete tabi olduğu-  İcra mahkemesi kararlarının, maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmeseler de, kendi aralarında kesin hüküm oluşturdukları ve HMK. mad. 114/1-i uyarınca kesin hükmün dava şartı olduğu-
İtirazın iptali davalarında yetkili icra dairesinde takip yapılması dava şartlarından biri olup davaya konu icra takibinde davalı-borçlunun icra dairesinin yetkisine ve borca itiraz ettiği, davacı vekilinin de davalının icra dairesinin yetkisine ilişkin itirazının zımnen kabul edildiğini bildirdiği anlaşılmakla, tarafların yetkili kabul ettikleri icra dairesinde yapılış bir icra takibi bulunmadığından, dava koşulu gerçekleşmediği gerekçesiyle eldeki itirazın iptali davasının usulden reddine karar verilmesi gerektiği-
İki ayrı dava bakımından ilk dava neticesinde verilen kesinleşmiş kararla ikinci davanın konusunun, taraflarının ve dava sebebinin aynı olması durumunda ilk dava sonucu verilen kararın ikinci dava yönünden kesin hüküm oluşturacağı ve bu nedenle ikinci davanın reddine karar verilmesi gerektiği- Kesin hükmün kamu düzenine ilişkin olup talep bulunmasa da yargılamanın her safhasında mahkemece re'sen nazara alınması gerekli olumsuz dava şartlarından olduğunun gözetilmesi gerektiği-
Davanın eser sözleşmesi uyarınca zararın tazmini istemiyle açıldığı,HMK mad.114 uyarınca dava şartlarından olan görev konusunda aynı Kanun'un 138. maddesi uyarınca dosya üzerinden karar verilebilir ise de, ancak bunun için dava dilekçesinin davalıya tebliğ edilerek savunma hakkı tanınması gerektiği, dava dilekçesi tebliğ edilmeden dosya üzerinden görevsizlik kararı verilmesi HMK mad.27 de düzenlenen hukuki dinlenilme hakkına da aykırılık oluşturduğu-Olayda, tarafların her ikisinin de ticaret şirketi olup tacir olduğu, uyuşmazlığında ticari işletmeleriyle ilgili hususlardan kaynaklandığı için davaya bakmak, ticaret mahkemelerinin görevi olduğu, mahkemece dava dilekçesi tebliğ edilip usul işlemleri tamamlanarak uyuşmazlığın esastan incelenmesi gerekirken yazılı gerekçelerle görevsizlik kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü'nün yasal olarak görevi olmasına rağmen ölüm olayını kendilerine bildirmemesi nedeniyle kurumlarının zarara uğradığından bahisle Sosyal Güvenlik Kurumunun açtığı hizmet kusuruna dayalı davanın ilgili idareye karşı idari yargı yerinde tam yargı davası olarak açılması gerektiği- 3533 sayılı Kanunun adli yargının görev alanına giren uyuşmazlıklardan uygulanabileceği-
Bilirkişi ücretinin delil avansı niteliğinde olduğu- Delil ikamesi avansının verilen kesin süre içinde yatırılmamasının davanın dava şartı yokluğu ile reddine neden teşkil etmeyeceği- Belirtilen sürede delil avansı giderini yatırmayan tarafın dayandığı o delilden vazgeçmiş sayılacağı- Taraflara bozma sonrası duruşma gününü bildirir tebligat yapılmadığından kesin süreye ilişkin ara kararın usul ve yasaya uygun kabul edilemeyeceği-
Mahkemece, davalı icra takibinden sonra fakat, davadan önce borcun bir kısmını ödemiş, bir kısmını ödememiş ise, haricen yaptığı kısmi ödemeler icra dosyasına intikal etmemiş olsa dahi mahkemece nazara alınması ve dava tarihine kadar ödenen kısma ilişkin hukuki yarara yönelik dava şartı noksanlığı bulunduğu gerekçesiyle, HMK'nın 114/1-h ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın bu kısmının usulden reddine karar verilmesi, dava tarihine kadar ödenmeyen kısım yönünden davanın kabulüne, takip ile dava tarihi arasında hiç ödeme yapılmamışsa, ödenmeyen borç kadar davanın kabulüne, davadan sonra kısmi ödeme yapılmış ise icra aşamasında nazara alınmasına, tamamının davadan sonra ödenmesi halinde davanın konusu kalmadığından davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına kararı verilmesi gerekirken, takip tarihi itibariyle belirlendiği anlaşılan tutar üzerinden hüküm kurulmasının doğru olmadığı-