Bir davada, taraflardan birinin, davacı ya da davalı sıfatının (aktif ya da pasif husumet ehliyetinin) olmadığı belirlenirse, artık bu davanın esasının çözümüne girilmeden, davanın husumet yokluğundan reddi gerekeceği, bir kişinin belli bir davada davalı sıfatını haiz olup olmadığı şeklinde nitelendirilen husumetin ileri sürülme zamanının, Yasa ile kabul edilen bir ilk itiraz olmadığı gibi, davalı tarafından ileri sürülmesi gerekli bir def'i de olmadığı, davanın her aşamasında ileri sürülmesi mümkün veya mahkemece vâkıf olunduğu takdirde re'sen nazara alınması gerekli hukuki bir durum olduğu-
İİK. mad. 142/1 hükmünde yer alan "alakadarlar" ifadesi, kural olarak borçluyu değil, şikayet eden alacaklıdan sıra itibariyle önce olan ve kendisine pay ayrılan alacaklıları ifade ettiği; şikayete konu sıra cetvelinde, kendisine pay ayrılmayan şikayet olunanlara husumet yöneltilmesinin isabetsiz olduğu- İİK'nın 206. maddesindeki imtiyazların, (hacze iştirak hali hariç, İİK.m. 100-101) haciz yolu ile takiplerde düzenlenen sıra cetvellerinde, sonraki tarihli haciz sahibi alacaklıyı önceki tarihli haciz sahibi alacaklının önüne geçiremeyeceği; şikayetçinin 6183 s. K. mad. 21/1 uyarınca ilk hacze iştirak etme hakkı bulunduğundan, şikayetin kabulü ile sıra cetvelinin iptaline karar verilmesi gerektiği-
HMK'nun 114/1-d, e, f bentlerinde belirtilen bir eksiklik söz konusu ise davacı asilden davayı açan vekilin, davayı açıp yürütmesine muvafakatleri (icazetleri) bulunup bulunmadığı sorulmak suretiyle bu eksikliğin giderilmesi mümkün olduğundan mahkemece, usuli eksiklik bu şekilde giderilerek ve yargılamaya devam edilerek davanın esasının karara bağlanması gerektiği-
TBK' nın 19.maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davasında, alacağın doğumu iptali istenen tasarruftan önce olduğundan davanın esasına girilerek tasarrufun muvazaalı olup olmadığının mevcut delillere göre değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Y.in kesin olmadığı davalarda, davalı, süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa, davanın açıldığı mahkemenin yetkili hâle geleceği-
Davacının ölüm aylığı isteminin Kurumca reddine karar verilmesi nedeniyle davacının ölüm aylığına hak kazandığının tespitine ilişkin eldeki davayı açmakta hukuki yararı bulunmakta olup mahkemece hizmet tespitine ilişkin davanın sonuçlanmasının bekletici mesele yapılarak sonucuna göre davacının ölüm aylığı istemi hakkında olumlu yada olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, dava kesinleşmediği için davacının bu davada verilen kararın icrasını istemekte ve buna ilişkin dava açmakta hukuksal yararı bulunmadığı gerekçesiyle HMK. mad. 115/2 uyarınca dava koşulu yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Eldeki davanın karara bağlanması karşısında, karar tarihinde artık tarafları, konusu, sebebi aynı olan derdest bir davanın varlığından söz edilemeyeceği, derdest bir davadan söz edebilmek için HMK'nun 114. maddesinde öngörüldüğü şekilde aynı davanın daha önceden açılmış ve halen görülmekte olması gerekeceği-
Kısmi dava açılabilmesi için talep konusunun bölünebilir olması gerekli olup, açılan davanın kısmi dava olduğunun dava dilekçesinde açıkça yazılmasının gerekmeyeceği, dava dilekçesindeki açıklamalardan davacının alacağının daha fazla olduğu ve istem bölümünde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutması ya da alacağın şimdilik şu kadarını dava ediyorum demesinin, kural olarak yeterli olduğu- Davacı vekilinin, dava dilekçesinin sonuç kısmında talep ettiği her alacak için bir miktar yazdıktan sonra parantez içinde belirsiz ibaresini kullanarak işçilik alacaklarının tahsilini talep ettiği, ayrıca yargılama sırasında alınan bilirkişi raporuna göre alacak miktarının artırılması talepli dilekçesinde ise belirsiz alacak davasındaki taleplerini artırdığını belirterek davasının belirsiz alacak davası olduğunu açıkça beyan ettiği; davacı vekilinin talebinin açıkça belirsiz alacak davası olduğu halde mahkemece davanın kısmi dava kabul edilerek karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Davanın, "belirsiz alacak davası" türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gerektiği, davacının bunu belirleyebildiği alacağın, belirsiz davaya konu edilemeyeceği, taraflar açısından hukuki yarar bulunmadığı- Belirli bir tür davanın veya belirli kişilerin açtığı davaların baştan belirli veya belirsiz alacak davası olarak nitelendirilmesinin zor olduğu-
Mahkemece, duruşmada davalı vekiline HMK'nun 124/3-4. maddeleri gereğince borçlu tarafı düzeltip adına ödeme emri çıkarması için iki hafta kesin süre verilmiş ise de; davalı vekili takip talebinde taraf değişikliği yapmaksızın sadece adi ortaklığı oluşturan şirketler adına ödeme emri çıkartılmasının talep ettiğinden mahkeme ara kararının süresi içerisinde yerine getirilmediğinin anlaşıldığı, mahkemece, takibin iptaline karar verilmesi gerekeceği-