Mahkeme kararında açıkça ‘reeskont faizi’ne hükmedilmiş olması halinde, yorumla, bunun hükümde belirtilmeyen ‘yasal faiz’i ifade ettiğinin kabul edilemeyeceği; uygulanacak faiz oranının Merkez Bankasının reeskont işlemlerinde uyguladığı faiz oranı olduğu–
Davanın itirazın iptali olması ve özelliği gereği icra dosyasının aslı veya onaylı örneği olmaksızın temyiz incelemesi yapılamayacağı-
Davanın konusuz kalması halinde mahkemenin yargılamaya devam ederek “dava açıldığı zaman hangi tarafın haksız olduğunu” tespit edip, o tarafı yargılama giderlerine (ve vekalet ücretine) mahkum etmesi gerekeceği–
İcra takibine kadar tam ehliyetli biri gibi hareket eden davacının borcun ifası istendiğinde ehliyetsizliğini ileri sürerek ifadan kaçınması hakkın kötüye kullanılması olduğundan davanın reddine karar verilmiştir; ancak dava ehliyetsizlik iddiası ile açıldığından bononun tanzim tarihi itibari ile keşidecinin fiili ve kavli tasarrufa ehil olup olmadığı konusunda rapor alınmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilemeyeceği-
Borçlunun itfa itirazına dayanak yaptığı ibranamede bir tarih bulunmamakla birlikte, itiraz dilekçesi içeriğine göre yapıldığı iddia edilen ödeme takipten önce olup, takibin kesinleşmesinden önce borcun itfa edildiğine yönelik itiraz İİK. nun 168/5. maddesi kapsamında olup, bu maddeye göre itirazın beş günlük süre içinde yapılması gerekeceğinden 07.04.2008 ödeme emrinin tebliğ tarihine göre, yasal beş günlük süre geçirildikten sonra 18.04.2008 tarihinde yapılan itirazın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesinin gerekeceği-
Kaçak su kullanımının tahsili için açılan davada, sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlığın; haksız fiil kullarına göre değil, sözleşme hukuku çerçevesinde çözümlenmesi ve zamanaşımı süre ve başlangıcının buna göre belirlenmesi gerektiğinden, alacağın Borçlar Kanunu'nun 125. maddesi uyarınca on yıllık zamanaşımına tabi olacağı-
Yargılamanın yenilenmesi istemine konu olan davada verilen hükmün, o davada dinlenilen ve eldeki davada tedarik edilmiş oldukları ileri sürülen tanık beyanlarına dayanılarak oluşturulmadığı; bunun yanında, cebri icra borçlusu tarafından o davanın davalısına 15.04.1996 tarihinde yapılan ilk satışta, davalının satışa arz şerhi ile birlikte, ilk el olarak taşınmazın 6 numaralı bölümünü satın aldığı ve akabinde aynı binadaki 5 numaralı bölümü de ara malikten satış suretiyle tapuda devraldığı anlaşıldığından, taşınmazların ihale ile satıldığını bilen ve bilmesi gereken kişi konumunda olup; artık tanık beyanlarına göre iyi niyet veya kötüniyet durumunun belirlenmesine gerek bulunmadığı-
Takip dayanağı ilamın hüküm fıkrasında ‘icra müdürlüğünce İİK’nun 24. maddesi gereğince, işlem yapılabileceği’ konusunda açık bir hüküm bulunmasa dahi aynen ifnanın mümkün olmaması (dava konusu aracın aynen tesliminin mümkün olmaması) ve aynen teslim borcunun para borcuna dönüşmüş olması halinde dava konusu aracın haciz tarihi itibariyle değerinin icra müdürlüğünce belirlenerek bunun borçludan tahsili yoluna gidileceği–
Taraflar arasındaki “menfi tespit ve alacak” davasında, davanın dayanağını teşkil eden icra takibi ise genel hükümlere göre yapılan bir takip olduğundan, icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinin kesin yetkisinden söz edilemeyeceği; davanın, icra emrinde belirtilen miktar ile borçlu olunmadığının tespiti ve alacak istemine ilişkin olması karşısında; mahkemenin yetkisinin, İİK’nın 41.md. dolayısıyla aynı yasanın 72. maddesi uyarınca belirlenmesi gerekeceği-