Borç doğuran senet ile yapılan takipte borç inkâr edildiğine ve 4949 Sayılı Kanun ile değişik İİK. nun 169/a-6.maddesi uyarınca, takip muvakkaten durdurulduğuna göre, itirazın reddedilmiş olması da gözetilerek, alacaklı lehine takip konusu alacağın %40'ı oranında icra inkâr tazminatına hükmedilmesinin gerekeceği-
Kredi kartı borcu sebebi ile yapılan takibe vaki itirazın iptali davasında; somut olay bakımından uyuşmazlık, “davalının ödeme taahhüdüne uygun davranıp davranmadığı ve böylece belirtilen yasa hükmünden yararlanıp yararlanamayacağı” noktasında toplanmaktadır. Mahkemece somut olaya uygulanması gereken 5915 sayılı Yasayla 5464 sayılın Yasaya eklenen geçici 5. madde çerçevesinde araştırma ve inceleme yapılarak sonucuna göre bir karar vermek gerekirken, bu yönler üzerinde durulmadan, aynı yasanın geçici 4. maddesindeki hüküm gerekçe yapılarak karar oluşturmanın bozmayı gerektireceği-
İtirazın iptali davası, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabi olduğundan, alacaklı, alacağın varlığını HUMK. na göre caiz olan her türlü delil ile ispat edebilir. Burada borçlu, ödeme emrine itiraz ederken bildirmiş olup olmamasına bakılmaksızın, bütün itiraz nedenlerini ileri sürebileceğinden; mahkemenin, “borcun sonradan ödendiği” itirazını araştırarak, ödemenin takip konusu alacakla ilgili olduğunun belirlenmesi halinde, alacaklının talep edebileceği alacak miktarı üzerinden hüküm kurulması gerekeceği. Aynı şekilde itirazın iptalini isteyen alacaklı da “borçlunun itirazdan sonra ödemede bulunduğunu” bildirmişse, bunun da mahkemece nazara alınması ve ödemenin yapıldığı aşamaya göre karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece yaptırılacak bilirkişi incelemesinde bakiye borç miktarının anılan taahhütnamede kabul edilen borç miktarı esas alınarak yöntemince tespit edilmesi gerekirken bu husus göz ardı edilerek takip talebi ile bağlı kalınmak sureti ile yapılan bilirkişi hesabına göre şikayetin reddi yönünde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Takip tarihinden önce tüzel kişiliği sona eren Tansaş aleyhine yapılan icra takibi usulsüz olup; hakkında takip bulunmadığı halde Migros AŞ’ye ödeme emrinin tebliğ edilmiş olması da takibe geçerlilik kazandırmayacağından bu şirketin takip borçlusu olduğunun kabulüne olanak bulunmadığı-
Bir kimsenin taşınmazı kiraya verebilmesi için “malik” olması gerekmediği-
Sadece imzanın ters olarak atılmasının, imza üzerinde kaşe bulunması ibraname başlıklı belgenin geçersiz olduğu sonucunu doğurmayacağı-
Tüm bu maddi ve hukuki olgular gözetildiğinde, davalı S. tarafından, çekişmeli taşınmazların satışı için K. U.’a yetki verildiği, en azından üçüncü kişi olan alıcılar nezdinde yetkili olduğuna dair bir güven oluşturulduğu, alıcılar tarafından da, davalı S.’un bir kamu kurumu niteliğinde olması, aralarında düzenlenen sözleşmeler ve Yönetim Kurulu kararı, K.’in oda üyesi ve emlakçılar odası başkanı olması sıfatına da güvenilerek K. U.'a ödemeler yapıldığı, öte yandan aralarındaki vekâlet ilişkisinin sona erdiği konusunda bir delil olmadığı gibi, bu hususun davacılar tarafından bilindiği ve davacının kötüniyetli olduğunun da kanıtlanamadığı-
Çekin karşılığının tamamen veya kısmen bulunmaması halinde bankanın ödeme yükümlülüğünün 10.madde de belirlenen sorumluluk miktarı saklı kalmak üzere, çek hesabında bulunan miktarla sınırlı olduğu, 10.madde de belirlenen miktar dâhil olmak üzere kısmi ödeme halinde, çekin ön ve arka yüzünün onaylı fotokopisinin ücretsiz olarak hamile verileceği, çek hamilinin bu fotokopiyle müracaat borçlularına veya kambiyo senetleri hakkındaki takip usullerine başvurabileceği gibi Cumhuriyet Savcılığı'na şikayette bulunurken dilekçesine bu fotokopiyi ekleyebileceği ve bunu icra daireleri ile mahkemelerde ispat aracı olarak kullanabileceği, mahkemece veya icra dairesinin istemi halinde çekin aslının bu mercilere gönderileceği-
Davalı faktoring şirketi, anılan yönetmeliğin aradığı şartları yerine getirdiğini ve davaya konu çekin, bir mal veya hizmet satışı sonucu temlik alındığını kanıtlayamadığından, faktoring şirketinin çeki takibe yetkili olmadığı-