Davacının babası olan desteğin sigortalı olarak çalıştığı anlaşıldığına göre, küçük olan davacıya babası olan desteğin ölümü nedeniyle Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından rücu edilebilir bir gelir bağlanıp bağlanmadığı ilgili kurumdan sorulup araştırılarak, rücu edilebilir bir gelir bağlanmış ise bunun peşin sermaye değeri hesaplanarak belirlenen destekten yoksun kalma tazminatından indirilmesinin gerekeceği-
Davacı hakkındaki şikâyet bir bütün olarak değerlendirilerek, iddialar konusunda zayıf da olsa bazı somut belirtiler (emareler) bulunduğu; şikâyetin, olağan kuşku üzerine ve somut belirtilere dayandırılarak yapıldığı sonucuna varılmasının gerekeceği-
Davacı ile davalı arasında hukuk alanında geçerlilik taşıyan bir evlilik ilişkisi bulunmadığından, aralarındaki uyuşmazlığın Borçlar Yasası'nın haksız eyleme ilişkin düzenlemeleri gereğince çözümlenmesi gerektiğinden resmi nikah yapılacağı konusunda verilen söze inanarak, tarafların ailelerinin ve yakınlarının katılımı ile gerçekleştirilen düğün töreninden sonra davalı ile birlikte olan davacı, daha sonra resmi nikah işlemi gerçekleştirilmediğinden ortak konuttan ayrılmak zorunda kaldığından, ortaya çıkan olgunun davacının kişilik haklarına saldırı oluşturduğu ve bu sebeple davacı yararına uygun bir tutarda manevi tazminat takdir edilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle istemin tümden reddedilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerektiği-
Davacının sürekli bekareti ile övündüğü belirtilmekle birlikte burada kullanılan ifadelerin içeriği gözetildiğinde onun kişilik haklarına saldırı oluşturduğunun kabul edilmesinin gerekeceği-
Bir kimsenin fotoğraf ve görüntüsü kişilik hakları kapsamında olup Medeni Yasa'nın 24 ve Fikir ve Sanat Eserleri Yasası'nın 86. maddesi ile koruma altına alınmış olduğundan davacı küçüklere ait görüntülerin izinleri olmadan kullanılmış olması eyleminin onların kişilik haklarına saldırı oluşturacağı-
Davacının özel yaşam alanına ilişkin olan özel telefon görüşmelerinin yayınlanmasında kamu yararı da bulunmadığından, böyle bir yayın davacının özel yaşamının gizliliğine ve haberleşme özgürlüğüne saldırı niteliği taşıyacağı ve onun kişilik haklarına saldırı oluşturacağı-
Dava konusu haberde yer alan sözlerin üçüncü kişiler tarafından söylenmiş olmasının, Basın Yasası'nda belirtilen sorumlular yönünden hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilemeyeceği ve sorumlu durumunda olanları sorumluluktan kurtarmayacağı-
Davalıların; işyerinin çalıştığı sırada birden çok kişi ile birlikte gelip etkili eylem ve tehditte bulunmasalar bile müşterilerin ve diğer esnafın gözü önünde, kepenkleri kapatmak ve tezgahları toplamak suretiyle işyerinin çalışmasını engelleyerek, davacıların güven ve huzur içinde çalışma duygusunu zayıflatıp ruh bütünlüklerinin ve diğer esnaf ile müşterileri önünde onurlarının zedelenmesine yol açtıkları, böyle bir sonucun kişinin, kişilik değerlerinde olumsuz sonuçlar yaratacağı benimsenerek davalıların ceza mahkemesinde belirlenen eyleminin davacıların kişilik haklarına saldırı oluşturacağının kabul edilmesinin gerekeceği-
Manevi tazminattta takdir edilecek paranın, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir işlevi (fonksiyonu) olan özgün bir nitelik taşıyacağı, bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmediği, o halde bu tazminatın sınırının onun amacına göre belirlenmesinin gerekeceği, takdir edilecek tutarın, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum (tatmin) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmasının gerekeceği-
5680 sayılı Basın Yasası'nın 16. ve 17. maddeleri gereğince hukuki sorumluluk davalarında husumetin, yazıyı yazan ile yayının sahibine ve sorumlu yazı işleri müdürüne yöneltileceği-