Davacı ile davalı arasında hukuk alanında geçerlilik taşıyan bir evlilik ilişkisi bulunmadığından, aralarındaki uyuşmazlığın Borçlar Yasası'nın haksız eyleme ilişkin düzenlemeleri gereğince çözümlenmesi gerektiğinden resmi nikah yapılacağı konusunda verilen söze inanarak, tarafların ailelerinin ve yakınlarının katılımı ile gerçekleştirilen düğün töreninden sonra davalı ile birlikte olan davacı, daha sonra resmi nikah işlemi gerçekleştirilmediğinden ortak konuttan ayrılmak zorunda kaldığından, ortaya çıkan olgunun davacının kişilik haklarına saldırı oluşturduğu ve bu sebeple davacı yararına uygun bir tutarda manevi tazminat takdir edilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle istemin tümden reddedilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerektiği-

Davacı Z.ye K. vekili Avukat A. S. tarafından, davalı İ. B. aleyhine 05/03/2009 gününde verilen dilekçe ile kişilik haklarına saldırıdan dolayı manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; istemin reddine ilişkin 30/04/2009 ...