Yağmur suyu ve lağım baskını nedeniyle kullanılamaz hale gelen koltuk takımlarından dolayı uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkin olan davada, oluşan zarar davacının iç huzurunu bozacak nitelikte bir olgu olmadığından; manevi tazminatın koşullarını düzenleyen Borçlar Yasası'nın 49. maddesine göre mal varlığına yönelik zararların kişinin sosyal, fiziki ve kişilik değerlerine saldırı oluşturacak nitelikte bir eylem olarak benimsenemeyeceği-
Somut olayın oluş biçiminde, TMK'nun 24 ncü maddesi anlamında davacının doğrudan kişilik haklarına tecavüz söz konusu olmadığı gibi, EBK'nun 49 ncu maddesinde belirtilen manevi tazminat isteme koşullarının da oluşmamış olduğu, mahkemece, manevi tazminata ilişkin, kanıtlanamayan talebin reddine karar verilmesi gerektiği- Davanın, konut tahsis edilemeyen ortağın tazminat istemine ilişkin olduğu, hükme esas bilirkişi raporunda formül doğrultusunda hesaplama yapılmadan denkleştirici adalet ilkesi doğrultusunda ödemelerin güncellenmesiyle yetinildiği- Bu durumda mahkemece yapılması gereken işin, davacının ödemelerinin ve normal ortağın ödemelerinin yukarıda açıklanan ilkeye göre hesaplanıp, ayrıntıları ile yazılan formül doğrultusunda tazminatın belirlenmesi için davacının rapora itirazını da gözeten bir ek rapor alınarak hüküm kurmaktan ibaret olduğu-
Basın yolu ile kişilik haklarına saldırı nedeniyle tazminat istemine ilişkin davalarda haksız eylemin gerçekleştiği yer mahkemesinin yetkili olacağı-
Okuyucunun ilgisini artırmak amacıyla, habercilik tekniğine uygun olarak, özle biçim arasındaki denge korunarak kullanılan çarpıcı başlıkların kişilik haklarına saldırı oluşturmayacağı-
Davacının rızası ile olsa da bekaretini kaybetmesi, davalının bu olayı annesine anlatıp dedikodulara sebebiyet vermesi, davacıya şiddet uygulaması dikkate alındığında davacının kişilik haklarının zarar gördüğü kabul edilerek, tarafların sosyal ve ekonomik durumuna göre uygun manevi tazminat verilmesi gerektiği-
Basının, somut gerçeği değil, o anda belirlenen, var olan ve orta düzeydeki kişilerce de yayının yapıldığı biçimi ile kabul edilen olguları yayınlaması gerekeceği, o anda ve görünürde var olup da sonradan, gerçek olmadığı anlaşılan olayların ve olguların yayınından basının sorumlu tutulmaması gerekeceği, eleştiri sınırlarını aşmayan yazıların, kişilik haklarına saldırı oluşturmayacağı-
Olayla ilgisi bulunmayan davacıların, çete üyesi gibi olarak gösterilmiş olmalarının, kişilik haklarına saldırı oluşturacağı, davacılar yararına uygun bir manevi tazminat takdir edilmesi gerekeceği-
Davalının sözlerini, fikirlerin özgür biçimde ifade edildiği akademik kurul toplantısında görevlendirmeye esas olacak biçimde ve davacının daha önceki tutum ve davranışlarından hareketle söylediği anlaşıldığına göre kişilik haklarının ihlal edildiğinden söz edilemeyeceği-
Haberin gerçekliği kanıtlanamadığı gibi, ayrıca davalıların da fotoğrafın yanlışlıkla kullanıldığına dair ikrarları mevcut olduğundan, hukuka aykırı olduğu anlaşılan bu yayın nedeniyle davacının kişilik haklarının saldırıya uğradığı-
Ceza mahkemesinde verilen beraat kararı hukuk hâkimini bağlamaz ise de Hukuk Hâkiminin bu bağımsızlığı sınırsız olmayıp Ceza Mahkemesinin maddi vakıaların belirlenmesine ilişkin mahkumiyet kararının hukuk hâkimi yönünden bağlayıcı olup taraflar yönünden kesin delil niteliği taşıyacağı-