Vekâlet sözleşmesi ile avukat işini doğruluk kurallarına göre özenle yapıp, mesleğinin gerektirdiği biçimde yerine getirdiği takdirde ancak o zaman sorumluluktan kurtulacağı; davalı avukatın süresinde yetkili mahkemeye başvurmaması nedeniyle davacının maddi zarara uğradığı, ancak bu eylemin yalnız başına manevi tazminatı gerektirmeyeceği-
Davalı şikayet hakkını, şikayeti haklı gösteren emarelere dayalı olarak kullandığından davalının manevi tazminat ile sorumlu tutulmuş olmasının doğru olmayacağı-
Bedensel zarar nedeniyle tazminat talep etme hakkının, doğrudan doğruya zarar görene ait olacağı-
Davaya konu kitapta yazılan ve davacı tarafından kişilik haklarına saldırı oluşturduğu iddia edilen konuların iddianameye konu edildiği, davacının sanık olarak yargılanmaya başlandığı, bu hali ile kitapta yazılan olayların görünen gerçeğe uygun olduğu ve yargılamaya konu olduğu, iddiaların yazılış şeklinin öz ile uyumlu olup, basın ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, yayının bu hali ile hukuka uygunluk unsurlarını taşıdığı anlaşıldığından, manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekeceği-
Türk Medeni Kanununun 25. maddesi ve Borçlar Kanununun 49. maddesinde "kişisel varlıkla ilgili zararları" gidermek amacıyla düzenleme yapıldığından dolayı,bu hükümlerin malvarlığına ilişkin zarar halini kapsamaması gerekeceği-
Davacı kadının eşinin kendisine hakaret edip, üzerine yürüdüğünden bahisle manevi tazminat talep ettiği davada,Bu isteğin Türk Medeni Kanununun 24. ve Borçlar Kanunu çerçevesinde incelenebileceği,uyuşmazlığın Aile mahkemesinin görevi dışında olup, genel mahkemelerin görevine gireceği-
Borçlu olmadığı, kullandığı kredileri de düzenli bir şekilde ödediği anlaşılan ve esnaflık yapan bir kişiye yüklü bir miktarda borçlu olduğuna dair bir cari hesap özeti tebliğ edilmesi haksız fiil teşkil etse de, davalı banka, davacının müracaatı üzerine 1 gün içinde yanlışlığı düzeltmiş olup davacının kredi borcu olduğuna dair herhangi bir kurum veya kişiye de bildirim yapmadığından davalı banka aleyhine manevi tazminata hükmedilemeyeceği-
İnternet sitesindeki yayının kişilik haklarına saldırı teşkil etmesi sebebiyle tedbir yoluyla durdurulmasının sulh ceza mahkemesinden isteneceği-
Yağmur suyu ve lağım baskını nedeniyle kullanılamaz hale gelen koltuk takımlarından dolayı uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkin olan davada, oluşan zarar davacının iç huzurunu bozacak nitelikte bir olgu olmadığından; manevi tazminatın koşullarını düzenleyen Borçlar Yasası'nın 49. maddesine göre mal varlığına yönelik zararların kişinin sosyal, fiziki ve kişilik değerlerine saldırı oluşturacak nitelikte bir eylem olarak benimsenemeyeceği-
Somut olayın oluş biçiminde, TMK'nun 24 ncü maddesi anlamında davacının doğrudan kişilik haklarına tecavüz söz konusu olmadığı gibi, EBK'nun 49 ncu maddesinde belirtilen manevi tazminat isteme koşullarının da oluşmamış olduğu, mahkemece, manevi tazminata ilişkin, kanıtlanamayan talebin reddine karar verilmesi gerektiği- Davanın, konut tahsis edilemeyen ortağın tazminat istemine ilişkin olduğu, hükme esas bilirkişi raporunda formül doğrultusunda hesaplama yapılmadan denkleştirici adalet ilkesi doğrultusunda ödemelerin güncellenmesiyle yetinildiği- Bu durumda mahkemece yapılması gereken işin, davacının ödemelerinin ve normal ortağın ödemelerinin yukarıda açıklanan ilkeye göre hesaplanıp, ayrıntıları ile yazılan formül doğrultusunda tazminatın belirlenmesi için davacının rapora itirazını da gözeten bir ek rapor alınarak hüküm kurmaktan ibaret olduğu-