"... Dersanesi" davalı olarak gösterilmiş ve aleyhine hüküm kurulmuş olup, bu davalının özel hukuk tüzel kişisi veya bir firma ünvanı niteliğinde olup olmadığı anlaşılamadığından bu yönün araştırılması, sonucuna göre taraf teşkilinin sağlanması ve uyuşmazlığın çözümlenmesi gerekeceği-
Tazminat istemi, cezayı gerektiren bir eylemden doğmuş bulunursa, Borçlar Kanunu'nun 60/1. bendindeki zamanaşımı yerine, daha uzun süreli ceza davası zamanaşımı süresi göz önünde bulundurulacağından iftira suçu ile hakaret suçlarının ceza davası zamanaşımı süreleri sekiz yıl olup, BK'nun 60/1. maddesinde düzenlenen bir yıllık süre gerekçe gösterilerek zamanaşımı nedeniyle davanın reddinin hukuka aykırı olacağı-
Davacı ile davalı arasındaki gayri resmi birliktelik, Türk Medeni Kanunu anlamında gerçekleşen ve hukuk alanında geçerlilik taşıyan bir evlilik olmayıp; taraflar arasında bir evlilik ilişkisi de doğurmadığından, aralarındaki ilişkinin aile hukuku kurallarına göre değil; Borçlar Hukuku 'na ve özellikle de haksız eylem hükümlerine göre değerlendirilmesi gerekeceği- Davacı kadın, davalı ile rızası ile birlikte olmuş ve evlilik vaadi ile kandırıldığını da kanıtlayamamış olup, getirtilen aile nüfus kayıt tablosuna göre davalı davacı ile birlikte olduğu zaman diliminde evli olarak görülmekte; ancak bu duruma razı olan davacının ortak üç çocukları olduğu da gözetildiğinde 19 yıl süre ile evlilik vaadi ile kandırıldığından söz edilemeyeceği-
Davaya konu olayda; davalıya ait sitede Sebataycılık tanımlanmış ve bu kişilerin Yahudiler tarafından resmi olarak bu dine kabul edilmedikleri, Müslümanlar tarafından da kâfir addedildikleri belirtildikten sonra sitesinde E. A. tarafından Adalet Bakanlığı ve Devlet Bakanlığına gönderilen dilekçelerden söz edilirken gerekmediği halde "S. T. A. 'in kızı" ifadesi kullanılarak davacı yayın konusu ile ilgisiz bir biçimde eleştirilmiş olup; davalının bu sözleri davacıyı hedef gösterme, aşağılama ve ayrımcılık amaçlı olduğundan davacının kişilik haklarına saldırı olduğu-
Manevi tazminata hükmedilebilmesi için, davalının kusurlu davranışı sonucu davacının kişilik haklarının saldırıya uğramasının gerekeceği, somut olayda davalının bağımsız bölümündeki tesisatta oluşan arıza nedeni ile davacının dairesinde oluşan hasar ve zararın davacının kişilik haklarına yönelik bir özelliği bulunmayıp doğrudan doğruya malvarlığı (mülkiyet) hakkına tecavüz niteliği taşıdığının ve salt maddi tazminatı gerektirebileceğinin gözetilmesinin gerektiği-
Araca idarece el koyma işlemine kendi kusuru ile sebep olan davacının, zararın meydana gelmesinde müterafik kusuru bulunduğundan tespit edilen zarar miktarından hakkaniyet ölçüsünde indirim yapılmasının gerekeceği-
Manevi tazminatın tekliği ve bölünmezliği ilkesi gereğince manevi zarar karşılığı olarak istenebilecek manevi tazminatın bölünerek istenemeyeceği- Bu durumda davacı tarafın aynı olay nedeniyle yeniden manevi tazminat isteyemeyeceği gözetilerek manevi tazminat davasının tümden reddi gerekeceği-
Kişisel hakları zarara uğrayanların manevi tazminat isteyebileceği, burada kural olarak; doğrudan doğruya zarar görme koşulu söz konusu olduğu, ancak kişilik değerlerinin kapsam ve çerçevesinin hayatın olağan akışına, yerleşik değer yargılarına ve yaşam deneyimine bağlı olarak belirleneceği- Davalıya atfen yer alan ifadeler bir bütün olarak ele alındığında, davalının davacının eserlerinin de yer aldığı kataloğun bütününe yönelik genel bir eleştiri ve değerlendirmede bulunduğu, genel beyan ve yorum niteliğindeki bu açıklamaların davacının kişiliğine yönelik olmadığı, bu haliyle davalının söylemlerinin davacının kişiliğine yönelik bir saldırı oluşturmadığının kabul edilmesi gerekeceği-
Yazı bütün olarak değerlendirildiğinde; davalının, davacının yaptığı haberlere ve bu haberlerde ileri sürdüğü iddialara yönelik eleştiriler yaptığı, bu konudaki düşünce ve görüşlerini açıkladığı, davacının, kişilik haklarına saldırı niteliğinde olmayan sert eleştirilerde bulunduğu, siyasi kişilik olan davacının hakkında yapılan sert eleştirilere katlanması gerektiği anlaşıldığından yazının tümü eleştiri sınırları içinde kalmakla manevi tazminat isteminin tümden reddi gerekeceği-