Davacıların kızı ve kardeşi olan ölenin balkondan düşerek ölüm haberi verilirken, aynı şahsın ölümü tarihinden yaklaşık 2 yıl önceki denize çıplak girme görüntülerinin de birlikte habere konu edilmesinin davacıların onuruna, kişilik haklarına saldırı niteliğinde olacağı-
Kural olarak sözleşmeye aykırılığın kişilik haklarına saldırı oluşturmayacağı ancak kişinin ruhsal bütünlüğünü bozacak nitelik ve ağırlıktaki aykırılıkların manevi tazminat sorumluluğunu doğuracağı-
Davalının başka biriyle resmi nikah yapmış olmasının davacı küçüklerin iç huzurunu bozacak, onların kişilik haklarını ihlal edecek nitelikte bir olgu olmadığından çocuklar yönünden manevi tazminat isteminin tümden reddi gerekeceği-
Davacı hakkındaki şikayet dilekçeleri, bu dilekçeler uyarınca yayın tarihinden sonra açılan idari soruşturma dosyası düşünüldüğünde, dava konusu yayının yayınlandığı tarih itibari ile görünür gerçekliğe uygun olduğu, ayrıntı niteliğindeki bir takım beyanların gazetecilik tekniği gereği okuyucunun dikkatini çekmeye yönelik olduğu, görünür gerçekliği değiştirmediği, yayımlanmasında toplumsal ilgi bulunduğu, konu ile anlatım biçimi arasındaki düşünsel bağın kopartılmadığından, yayının tümü itibari ile hukuka aykırılığından söz edilemeyeceği sonucuna varıldığı-
Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği; tazminat davasının konusu ihtiyati tedbir şerhi konulan araç olmadığından araca ihtiyati tedbir konulmuş olmasının isabetli olmadığı-
Davalının, davacı tarafından verilen "tartışmalı" olduğu kabul edilen kararı eleştirdiği, ve özle biçim dengesinin korunduğu, yazının içeriği itibariyle davacının kişiliğine yönelik tahkir ve kişilik hakkına saldırıcı teşkil edici bir yönünün olmadığı-
Daha uygun bir dil kullanılarak eleştirilebilecekken yapılan nitelemelerle eleştirilmiş olmasının davacının kişilik haklarına saldırı oluşturacağı-
Hukuk düzeninin, tüzel kişileri hukuk süjesi olarak tanıdığı, tüzel kişilere ad, şeref, onur ve itibar gibi kişisel varlıklar bahşedilmiş olduğu; tüzel kişilerin de "manevi tazminat" talep edebileceği-
Dava konusu edilen ifadeler ve köşe yazısı bir bütün olarak incelendiğinde; köşe yazısının, davacının ülkenin cumhurbaşkanı ile ilgili vermiş olduğu ve kamuoyunda yankı uyandıran kararı ile kararın kamuoyunda tartışıldığı günlerde davacının ''hâkimlere güvenmek gerekir'' şeklindeki açıklamaları üzerine kaleme alındığı, yazıda geçen davacının vermiş olduğu bu karar ve kararda cumhurbaşkanı için kullandığı ifadeler nedeniyle suç işlediği, görevini kötüye kullandığı şeklindeki açıklamanın ise davalı köşe yazarının söz konusu dönemde bazı hukukçuların beyan ettiği görüşlerinden hareketle yaptığı yorumdan ibaret olduğu, kararın muhatabının ülkenin cumhurbaşkanı olması, önde gelen bazı hukukçular tarafından söz konusu kararın hatalı, hatta cumhurbaşkanını yıpratmaya yönelik olduğuna ilişkin açıklamalar yapılması ve davacının konumu göz önünde bulundurulduğunda, dava konusu edilen ifadelerin eleştiri sınırında kaldığı, kişilik haklarına saldırı boyutuna ulaşmadığı-
"... Dersanesi" davalı olarak gösterilmiş ve aleyhine hüküm kurulmuş olup, bu davalının özel hukuk tüzel kişisi veya bir firma ünvanı niteliğinde olup olmadığı anlaşılamadığından bu yönün araştırılması, sonucuna göre taraf teşkilinin sağlanması ve uyuşmazlığın çözümlenmesi gerekeceği-