Davalıların belirtilen eylemlerinin hukuka aykırı olduğu, eylemle sonuç arasında illiyet bağının bulunduğu, davalıların olumsuz sicil vermeleri sonucu davacının kişilik haklarının zarar gördüğü anlaşıldığına göre, Özel Dairenin davalıların kin, hınç, düşmanlık ve benzeri duygularla davrandıklarının kanıtlanamadığını söyleyebilme olanağının bulunmayacağı-
Asliye Ceza Mahkemesince davalıların "basın yoluyla hakaret etmek suçundan" mahkumiyetlerine karar verilmiş ise de, bu mahkumiyetler ertelenmiş bulunduğundan, ortada kesinleşmiş bir mahkumiyet kararının varlığından söz edilemeyeceğinden Borçlar Kanunun 53. maddesi uyarınca hukuk hakiminin, Ceza Mahkemesi kararı ile bağlı olmayacağı-
Alacaklıya karşı açmış olduğu menfi tespit davasıyla borçlu olmadığını kanıtlayan borçluya uygulanan haczin haksız olduğu sonucuna varılacağından borçlunun manevi giderim isteminin kabulü gerekeceği-
Savunma sırasında -mahkemedeki duruşmalarda veya TBMM’deki konuşmalarda- yapılan açıklamaların, sarfedilen sözlerin «savunma amacıyla ve savunma sınırı içerisinde kaldığı ölçüde» hukuka uygun sayılacağı ve «kişilik haklarını zedelediği» ileri sürülerek manevi tazminata hükmedilemeyeceği–
Davacının bilirkişiye kitap vermesi olgusuna dayanılarak bilirkişinin davacının etkisi altında kaldığının ileri sürülmesinin savunma sınırları içinde kaldığının kabul edilmesi gerekeceği–
Bir şirketin ticari itibarını sarsacak nitelikteki ifadelerin kişilik haklarına saldırı teşkil edeceği–
Davacı hakim hakkında gerçekten rüşvet ve diğer bazı iddialar ileri sürülerek HSYK’na şikayet olunduğu ve soruşturma sonrasında rüşvet iddiası varit görülmemiş ise de davacı hakimin, davasına baktığı ve mahkum ettiği bir kişiden, daha sonra ödemiş olsa bile para aldığının belirlendiği, önce yer değiştirme cezası, daha sonra itiraz üzerine derece yükseltmesini durdurma cezasının verildiği, dava konusu yazıda ise bu olayların ve HSYK.nun kararının anlatıldığı, kurulca yapılan soruşturmada davacının yargıladığı bir kişiden, sonradan ödenmiş olsa bile para aldığının belirlenmiş olması karşısında dava konusu haber görünen gerçeğe uygun olduğundan ve yazıda yer alan ifadelerle özle biçim arasındaki denge de aşılmamış bulunduğundan yazının hukuka uygun olacağı-
Tanınmış kişilerin davranışlarını, yaşayış tarzlarını halkın bilmesinde yarar bulunduğu, toplumun bu sayede siyasî kişiliği bulunanları tanıyacağı ve ilerde ona göre davranacağı, olayda, davacıların davranışları kamuoyuna yansıtılırken aynı zamanda eleştirilmiş olup konu ile ifade arasında da düşünsel bağın bulunduğu, haberde; suçlayıcı, küçültücü, kamuoyunu yanıltıcı sözlere yer verilmemiş olup, basının “haber verme hakkı”nın sınırları içinde kalındığı, bu durumda hukuka aykırılıktan ve kişilik haklarına saldırıda bulunulduğundan söz edilemeyeceği-