Kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimsenin manevi tazminata hükmedilmesini isteyebileceği, hakimin manevi tazminatın miktarını tayin ederken saldırı teşkil eden eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate alması gerekeceği-
Yaptığı basın toplantısı birden fazla yayın kuruluşunda yer alan kişi, tek bir açıklamada bulunmasına karşın, açıklamanın birden fazla yayın kuruluşunda yer alması durumunda, her yayından dolayı ayrı ayrı sorumlu olur mu?–
Davacının, «kişilik haklarına saldırı nedenine dayalı manevi tazminat istemine» ilişkin açtığı davaya konu edilen açıklamanın davalı tarafından beyan edildiğini ispatla yükümlü olacağı–
Savunma sırasında -mahkemedeki duruşmalarda veya TBMM’deki konuşmalarda- yapılan açıklamaların, sarfedilen sözlerin «savunma amacıyla ve savunma sınırı içerisinde kaldığı ölçüde» hukuka uygun sayılacağı ve «kişilik haklarını zedelediği» ileri sürülerek manevi tazminata hükmedilemeyeceği–
Şikayet hakkının Anayasal bir hak olduğu, bu nedenle hakkında yapılan şikayette (ya da bunun sonucunda açılan ceza davasında) haklı çıkan (lehine «takipsizlik» veya «beraat» kararı verilen) tarafın, sırf bu nedenle şikayette bulunan kişiden manevi tazminat isteyemeyeceği, şikayetçinin ancak (kasten) davacıya zarar vermek amacı ile veya hiçbir duyum ve belirti olmadan sırf şüphe üzerine ağır bir suçlamada bulunarak şikayette bulunmuş olması halinde, davacıya manevi tazminat ödemeye mahkum edilebileceği–
Manevi tazminatta hükmedilecek paranın, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşıyacağı, bir ceza olmadığı gibi mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmediği, o halde bu tazminatın sınırının onun amacına göre belirlenmesi gerekeceği, takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olması gerekeceği-
E.de bulunan hakimin haksızlığının kabul edilmiş olmasının mağdur savcıyı zaten huzura kavuşturduğu, böylece kişinin kısmen tatmin edilmiş olduğu göz önüne alındığında, zarar görenin bir meslektaşının eylemi nedeniyle sarsılan mesleki itibarının her halde para ile ve tüm olarak onarılacağını düşünmenin de bir bakıma onun kişiliğine ve yargı görevine saygısızlık anlamını taşıyacağının da unutulmaması gerekeceği, tazminatın miktarının davacının kişilik değerini artırmayacağı gibi azaltmayacağı, burada menfaatler arasındaki ince dengenin yakalanması, manevi tazminatın amacına uygun değerlendirilmesi, hak ve nesafet kurallarına uygun olması ve daha da önemlisi toplumsal anlamda ve Anayasa karşısında hassas ve apayrı öneme sahip aynı meslek mensupları arasında biri yararına zenginleşme, diğeri zararına da fakirleşme ölçüsüne varacak bir takdirden de kaçınılması gerekeceği-