Yayının, salt toplumun yararı gözetilerek yapılması gerekeceği, toplumun çıkarı dışında hiçbir kişisel çıkarın, gerçeklerin yanlış olarak sunulmasına neden olmaması gerekeceği, haberin olduğu biçimi ile verilmesi gerekeceği ve kişisel katkının yer almaması gerekeceği, gerek yazılı ve gerekse görsel basının bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, yayında kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini ve haber verilirken özle biçim arasındaki dengeyi de koruması gerekeceği, bu ilke ve kurallar gözetilmeden yapılan yayının hukuka aykırılığı oluşturacağı ve böylece kişilik haklarının saldırıya uğramış olacağı, aksi bir yayının ise, gerek Anayasa ve Basın Yasası ve gerekse basının genel işlevi karşısında hukuka uygun olduğu, kişilik değerlerine saldırı teşkil etmediğinin kabul edilmesi gerekeceği, yine basının, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapması gerekeceği-
Gerçekliği kanıtlanmayan ve yakın çevresi tarafından tanınmasına imkan verecek biçimde fotoğrafının da yayınlanması suretiyle gerçekleştirilen bu şekildeki bir yayının davacının kişilik haklarına saldın oluşturduğu-
Davacıya ait görüntülerin daha sonra tekrar yayınlanmasında görüntülerin haber niteliğini kaybettiği ve davacının kişilik haklarının ihlal edildiğini kabul etmenin mümkün olmayacağı-
Dava konusu edilen sözcüklerin yazı bütünü içinde ayrıntı niteliği taşıdığı, hükümet politikaları ve Başbakan eleştirilirken danışmanlarından bahsedilmesinin eleştiri sınırları içinde kaldığı anlaşıldığından kişilik haklarına saldırı bulunmadığı-
Davaya konu yazıda davacının adı geçmemektedir, yazının içeriğinden de davacının amaçlandığı anlaşılamadığına göre manevi tazminat isteminin tümden reddedilmesi gerekeceği-
Yayın haber niteliği taşımakta, güncel, öz ve biçimi birbirine uygun ve içeriğinde davacının kişilik haklarına saldırı oluşturabilecek bir ibare taşımadığından davanın tümden reddi gerekeceği-
Sahte reçete tanzim etmek suçu ile yargılanan davacı için sahte reçeteci doktor denilmesinde kamu yaran ile kişilik hakları arasındaki dengenin kişi aleyhine bozulduğunun söylenemeyeceği-
Manevi tazminat için, takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmasının gerekeceği-