Gerek dilekçede ve gerekse dava konusu haberde ismi açıkça zikredilmemiş ise de, Yargıtay 8. Ceza Dairesi üyesi sıfatıyla söz konusu kararda imzası bulunan davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu; başka bir ifadeyle, hukuka aykırılık ve davacı yönünden matufiyet unsurunun gerçekleştiği- Öğretiye ve Yargıtay uygulamasına göre; kural olarak, bir dava dosyasına sunulan dilekçelerin herhangi bir yorum yapılmaksızın aynen yayımlanması halinde, hukuka aykırılık unsurunun varlığından söz edilemeyeceği ve böylesi bir yayının tazminatla sorumlu tutulmayı gerektirmeyeceği; ancak, aynen yayımlanan dilekçe metinleri, ilişkin bulundukları davanın karşı tarafına veya üçüncü kişilerin kişilik haklarına yönelik açık ve ağır bir saldırı niteliğindeki söz ve ifadeleri içeriyor ise, böyle bir dilekçenin yayımlanmasının, dilekçe sahibinin eylemine katılma (iştirak) niteliğinde görüleceği ve hukuk düzenince tasvip edilmeyeceği-
Haksız icra takibi ve haksız haciz nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın giderimi için - bu eylem davacının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiğinden- tazminat davası açılabileceği-
Davalı, yayın tarihinde gazetenin sorumlu müdürü olup, 26/6/2004 tarihinde yürürlüğe giren 5187 sayılı Basın Kanununun 13. maddesinde hukuki sorumluluğun kime ait olacağı açıkça gösterildiğinden gazete sorumlu müdürünün, sorumluluğu olan kişiler arasında bulunmadığı-
Davacının uzun yıllardır Belediye Başkanlığı yaptığı ve politikacı kimliği olduğundan icraatlarına yönelik eleştirilere daha hoş görülü olması gerekli olup; davalının eyleminin hukuka uygun olduğunun kabulü gerekeceği-
İcra müdürünün sorumluluğunda ve bizzat kendisi tarafından gerçekleştirilen işlemler nedeniyle, onun kararlanın, kontrol ve denetim imkânı bulunmayan yardımcısının bir kusuru bulunduğunun kabul edilemeyeceği-
Dava konusu yayın olay tarihinde beliren görünür duruma uygun olup genel anlamda eleştiri ve haber verme sınırları içerisinde kaldığından hukuka uygun olduğu-
Somut olayın özelliğine, haberin verildiği tarih üzerinden uzun bir sürenin geçmiş bulunmasına ve Borçlar Kanunu'nun 49/2. maddesindeki ölçüler de esas alındığında ayrıca yayına da karar verilmiş olmasının yerinde olmadığı-
Dava konusu işlemler ise idare hukuku esasları dışında icra hukuku hükümlerine göre adli kurumlar tarafından yapılmış işlemler olup, belirtilen niteliklere sahip bir işlemin idari yargı denetimine tabi tutulması adli yargının verdiği kararların idari yargıca denetlenmesi gibi anayasal düzenle bağdaşmayan bir yol açacağından niteliği ve konusu dikkate alındığında adli yargı yerinde görülmesi gerekeceği-